02 Ekim 2013

Paket paket yumurta sakın beni unutma

Daha kendisi açıklanmadan bol bol reklamı yapılan ve açıklandıktan sonra da öncesinde konuşulduğu kadar büyütülecek bir şeyi olmadığı ortaya çıkan şu meşhur PAKET\'imiz Başbakan Erdoğan\'ın 45 dakikalık sunumu ve ardından da 15 dakikalık \"esas\"ı ile kamuoyuna sunuldu

Daha kendisi açıklanmadan bol bol reklamı yapılan ve açıklandıktan sonra da öncesinde konuşulduğu kadar büyütülecek bir şeyi olmadığı ortaya çıkan şu meşhur PAKET'imiz Başbakan Erdoğan'ın 45 dakikalık sunumu ve ardından da 15 dakikalık "esas"ı ile kamuoyuna sunuldu. 

Görüntü şu;
İki tarafa konan prompterlar yüzünden görüntüyü kesmesin diye kenarlara sıkıştırılmış iki bayrak.
Başbakan'ın normalde kullandığı kürsüden daha ufak ve mütevazi bir kürsü.
45 dakika boyunca yaptıklarının neden yaptığını açıklayan bir başbakan seyrettik.

Başbakan belli ki kendini ikna etmek için kullandığı argümanları bu kez bizi ikna etmek için sürdü öne ama nafile. 

Daha önce Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi'nin bir mülkü AİHM'lik olunca hemen uzlaşalım çağrısı gelmişti Hükümetten. "Aman AİHM' gitmesin o büyük dava ödeyemeyiz" paniği ile şimdi de Mor Gabriel arazisi iade edildi. Gündeme bile alınmayan Heylebiada Ruhban Okulu ve paran varsa anadil var açıklaması da paketteki diğer yumurtalardan.

Birçoklarınız "yahu şu Kürtler 'anadili anadili' diye ne tutturuyorlar. Özel okul veriyorlar işte" diyebilirler ama gelin ben size neden özel okullarla bu işin olmayacağını kendi deneyimimden aktarayım.

Bu memlekette Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler kodlana kodlana da olsa anadilde eğitim hakkına sahipler. Ama tam da Kürtlerin istemediği bir statüde: Özel Okullar statüsünde.

1990'ların başında ben daha her sabah "Türküm doğruyum" dedirtilirken Feriköy Merametçiyan İlköğretim Okulu'nda okulumuzun etrafındaki binalardan komşular, her sabah camlara çıkar bizleri izlerlerdi. 400'den fazla öğrenci vardı bizim okulda o zaman. Şimdi arasanız o kadar öğrenci bulamazsınız Ermeni okullarında. Kalmadık. 
Bakar bakar içlerinden "oh oh ne güzel Türkleşiyorlar" diye geçirirlerdi Atatürk büstünün üstünden bıyık altından gülen okulumuzun komşuları. 
İşte o zamanlarda bizim tüm derslerimiz "hakkımız" olduğu üzere Ermeniceydi. Matematiği de Ermenice öğrendim ben fen derslerini de. Ancak böyle Ermenice öğrenebiliyorduk.
Herkesin ailesi çocuğuna Ermenice öğretecek kadar bilmiyordu dili. 
Ama dersler Ermeniceydi ya, mecbur öğrendik.
Sonra lise geldi. Orada da fiziği, kimyayı sonra da biyolojiyi Ermenice öğrendik. 
Kredili sistemdi bizimkisi. Öyle 4+4+4 yoktu daha. 
Öğrendiğimiz Ermenice fizik, biyoloji ve kimya terimleri ile dershanelere gittiğimizde üniversite sınavlarına hazırlanmak için önce hepimiz bir çaktık dibe. 
Ardından okullarımız mecbur kaldı bizlere bu öğrendiklerimizi bir de Türkçe öğretmeye. 
Zira sınavlar Türkçeydi ve  eğer üniversiteye girmek istiyorsanız terimlerin Türkçelerini de öğrenmek zorundaydınız. 
Okul yönetimleri için de aynı tehdit gündemdeydi. Onlar da başarılı nesiller yetiştiremezler ise itibarları yerle bir olabilirdi.
Dolayısı ile bu derslerin hepsi Türkçe'ye döndü. Şu anda Özel Ermeni Okullarında eğitim gören herkes artık bu yeni sistemle üniversite sınavlarına hazır olmak için fizik, kimya ve biyoloji de dahil birçok dersi Türkçe öğrenmek zorunda. 
Ama sorduğunuzda 
Ermenilerin anadilde eğitim hakkı var mı? 
Var.
Nasıl var?
İşte böyle var...

Lozan'ın üzerinden 90 yıl geçti. Belki Türkiye bir şey öğrenemedi ama Kürtler çok şey öğrendi. 
Ermenilerin kurumları "milleti sadıka" misali, "aman elimizdekinden de olmayalım" pek ses çıkarmaz iken bu duruma. Kürtler bir hakkın kazanılması durumunda baştan doğru kazanılması 
doğru konumlandırılması 
doğru tanımlanması gerektiğini öğrendiler...
İşte bu yüzden eğer anadili ilk baştan doğru tanımlanmaz ise biliyorlar ki biz Ermeniler ile aynı potada eriyecekler. 

Kürtlerin bu anadili mücadelesi sayesindedir ki, bu ülkede üniversite okuyabilmek için Türkçe öğrenme zorunluluğu yerine, bu ülkede üniversite sınavlarının Ermenice, Kürtçe, Süryanice, Arapça, Rumca ve daha nice dillerde yapılabilmesini talep etmek gerektiğini artık herkes biliyor. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

İnkârcılığın çaresizliği

Demek ki milleti ayakta tutabilmek için bir tek geriye bu kin ve nefret kaldı

Sen kilise yapadur bakan, yıktıklarınız hortluyor bir yandan

Jandarma, Ahlat Müzesi, usanmamış definecilerle uğraşmış...

Yaşama eylemi

Her neye sinirlendiyseniz veya her neye üzüldüyseniz, duygunun geçici bedeninizin ve sizin kalıcı olduğunuzu size hatırlatan bir kitap "Yaşam Eylemi" adı üstünde

"
"