Süryani Kadim Patrik Vekili Metropolit Mor Filüksinos Yusuf Çetin, Milliyet Gazetesi’nden Mehmet Gündem'e verdiği röportajda “mülkiyede, askeriyede, emniyette neden farklı inanç sahiplerine görev verilmiyor” diyordu. Ve daha da birçok şey diyordu aslında, ama bu söz emniyetin dikkatini çekmiş.
Biz Hıristiyanların polis, profesyonel asker ve devletin milli savunma görevlerinde en ön saflarda yer alamaması yıllardır Türkiye Anayasası'nın yazılı olmayan maddelerinde saklanır.
Yüzlerce kez dile getirilmiştir. Yazmışızdır.
Aslında derdimiz de bu ülkede profesyonel olarak asker olmak veya polis olmak değil ayrımcılığın her ücra bürokratik kuruma nasıl nüfuz ettiğini vurgulamaktır. Şahsen benim ne polis ne de asker olmak gibi bir hayalim yok.
Devlet tarafından hep “ikinci sınıf” kaldık ama varlık vergileri zamanında (1942) en yüksek vergileri bizler ödedik.
Makbul VATANdaş olamadık ama “VATANa hizmet” görevini yani askerliğe mecbur tutulduk...
Birileri bizim yerimize karar verdi bu konularda.
Süryani Metropolit Yusuf Çetin'in bahsettiğim açıklamalarını bir Emniyet değerlendirmeye almış. Hemen twitter'dan yanıtlamışlar. Demişler ki:
“Süryani ortadoks kilisesi istanbul metropoliti sayın yusuf çetin’in ‘süryani vatandaşlarımız neden emniyette yok’ şeklindeki açıklamaları olmuştur. herhangi bir din, ırk ve mezhep ayırımı yapılmadan her türkiye cumhuriyeti vatandaşı polis olabilmektedir. süryani vatandaşlarımızı da açılacak polislik sınavlarına katılmaya ve polis olmaya davet ediyoruz.”
Bu açıklamayla Demokratikleşme Paketi'nin Hıristiyanlarla ilgili bölümünü de görmüş olduk. Artık Hıristiyanlar da polis olabilecek. Tabi sınavı geçerlerse...
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün açıklamasında, benim daha önceki yazılarımda eleştirdiğim Hıristiyanları ve Musevileri ötekileştiren “gayrımüslim” kelimesini kullanması ise açıklamanın ne kadar samimi olduğunu gösteren cinsten.
Henüz bize hitap ederken dilini değiştirememiş bir emniyetin ola ki bir “gayrımüslim”in sınavı kazanması durumunda anayasada bile değiştirilmesi düşünülen terimlerin kullanıldığı, aşağıdaki polis andını nasıl değiştireceğini de merak etmiyor değilim?
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk İlke ve İnkılâplarına Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetçiliğine sadakatle bağlı kalacağıma Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarını Milletin hizmetinde olarak, tarafsız ve eşitlik ilkelerine, bağlı kalarak uygulayacağıma, Türk Milletinin, Milli, Ahlaki, İnsani, Manevi ve Kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağıma, İnsan Haklarına ve Anayasanın Temel İlkelerine dayanan, Milli, Demokratik, Laik bir Hukuk Devleti olan, Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarımı bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”
Anlaşılan AK Parti Hükümeti'nin okullardaki andımızı kaldırdığı gibi yukarıdaki 'Polis andı'na da bir el atması gerekiyor.
Türk milliyetçiliğine bağlı bir Süryani polis düşünmek, Ermeni milliyetçiliğine bağlı bir Türk polis düşünmek kadar ironik ve imkansız geliyor bana...
Bir de anektot...
Yıl 1997
Bir dönem ÖSS'yi (Bilmeyenler için Öğrenci Seçme Sınavı-1998'e kadar) geçen herkese bir zarf gelirdi. Hep sınav sonucumuz geldi zannederdik. O dönem babamla çırak olarak hergün adadaki yazlıktan İstanbul'a geliyorum. Bazen İstanbul'da kalıyorum. Sınav sonucum İstanbul adresine gelir diye. Bir gün bir zarf geldi. Polis akademisi ve hava harp okulundan. Çok iyi hatrılıyorum içindeki herşeyi okudum. Belki takip ediyorlardır diye korka korka Hava Harp Okulu'nu aradım. Alodan sonra kayıt işini sordum. Hemen kayıt memuruna bağladılar sevinçli. Herhalde arayan çok yoktu o yıl. Karşımdaki memur ya da her kimse ilk olarak adımı sordu. Yaklaşık 5 dakika sürdü adımı çözmesi sonra da hat kesildi...
Ben zaten korkmuşum, acaba izliyorlar mıdır diye?
Aramadım geri.
Ama şimdi tekrar hatırlayınca o günü, kesin adımdan dolayı kapattı diyorum...
"Merhaba ben pilot olmak istiyorum. Adım Aris."