Yıl 2013, yer Şişli.
– Zırrrrrrr....
– Kimooo ?
– Abla evinizi satıyor musunuz?
– Kimsiniz?
– Emlakçıyız biz abla açsana kapıyı.
– Gidin yoksa polis çağırırım.
– Aaaa bak bir de yabancıymış, sıkıştıralım
– Zırrrrrr..... dııııttttt (mikafon kapanır)
Bu mikafon konuşmasında “yabancı” diye bahsi geçen kadın bir Ermeni.
* * *
Yıl 1955 yer Samatya
Ağavni tantik (teyze) anlatıyor.
Ben konuştuğumda 2001 idi, şimdi ruhu şaad olsun.
Karşı komşularının kendi yaşıtı (o zaman 15) bir Rum olduğunu anlatmıştı. Tecavüz edildiğini görmüş. Sonraki yıllar boyunca psikoloğa göndermişler Ağavni tantiği ama hala ilk günkü gibi gözünün önünde olanlar. Bana anlatırken bile elleri titriyordu. Hala korkarak bana “yazma oğlum” diyordu. Ama yine de yazdım. O zaman yazılanları söylenenleri tekrarlamaya gerek yok, isteyenler kişisel blogumdan yazıyı okuyabilirler. (arisnalci.wordpress.com)
Ama gelin biz bugüne bakalım. 58 yıl sonra nasıl da “6-7 Eylül kültürü”nün değişmediğini görelim. Sokak röportajı yapıyoruz bizim televizyon (imc) için 10 kişiden 2 si 6-7 Eylül olaylarını bir müzik festivali sanıyor. Kalanı da “oldu öyle şeyler” demekle yetiniyor.
Şu günlerde Şişli ve çevresindeki semtlerde ise yukarıda sizinle paylaştığım mikafon konuşmaları sıkça yaşanıyor. Ben en az 10 kişiden duydum. Ancak ilk kez kendim duyduğumda “Tamam da artık bu kadar da rastlantı olamaz” dedim.
6-7 Eylül kültürünün eğittiği gençlerin kentsel dönüşüm bahanesiyle sokak sokak gezip “buralar değerlenecek” zihniyetiyle çaldıkları kapıların haddi hesabı yok bugünlerde. 2020 Olimpiyatlarında dolduralacak denizleri ve kent merkezinde TOKİ'nin yapacağı olimpik köycüklerin inşa edileceği yerleri gördükçe içime daha da bir ürperti düştü.
“Şimdi bu kapılarımızı çalanlar acaba 2020'ye mi hazırlanıyorlar” diye. Umarım değildir ama Başbakan Erdoğan'ın Arjantin'de yaptığı konuşmayı duyunca pek de umutlanamadım doğrusu geleceğim için.
Devletin zirvesindekiler İstanbul'u 2020 Olimpiyatlarına seçtirmek için Arjantin'de “Gelin geleceği beraber kuralım” derken, Türkiye için hoşgörü kültürü naraları atarken tam da bu seçimlerden bir gün önce İstanbul'un göbeğinde rengarenk boyamaya başlayan merdivenlere bile tahammül edemeyip Hrant Dink'in öldürüldüğü yerdeki merdivenleri Trabzonspor’un (Ogün Samast’ın kenti yani…) renkleriyle boyayan bir zihniyeti tanıttıklarını farkındalar mı acaba?
1955'in 6-7 Eylül günlerinde de bu devletin zihniyeti Ekspres gazetesinde “Gelin geleceğimizi beraber kuralım” dememiş miydi?
Farklı partilerin birbirinin zahiri görüntülerine tekabül ettiği şu günlerde 1955'in mesajlarını bu kez olimpiyatlarda kullanmanın sakıncalarını farkında mı acaba Başbakan.
Türkiye sadece bunlardan ibaret değil diye savunmaya geçecekler için sıralayalım:
Gezi Parkı eylemleri…
Sayısız asker cinayeti…
Sayısız polis şiddeti…
Karakollarda çıplak aramalar…
Aynı karakollarda dövüldükten sonra kaybolan görüntüler…
Biber gazına kimyasal madde karıştırmalar…
Panik butonlarına rağmen kadını öldüren erkeklerin işlediği sayısız cinayet…
Pippa Bacca'lar…
Samatya'da Ermenilere karşı işlenen nefret suçları…
ve daha nice insan hakkı ihlalleri ile Türkiye 2020 Olimpiyatlarına aday.
2020 Nefret Suçları Olimpiyatı'na…