Bakmayın siz, oradan buradan sizlere, "şimdiki gençler çalışmıyor; sebatsız; tembel; ülke sorunlarına duyarsız; fazla egoist; fazla materyalist" gibi laflar edildiğine.
Sonuçta sizin jenerasyon ülkeyi bizim ve bizden önceki jenerasyondan daha kötü yapamaz!
Bizim ve bizden önceki jenerasyonun ülkeyi getirdiği nokta malum:
Üretmeyen; ne kadarı uyuşturucu ticareti ve kara paraya dayandığı bile bilinmeyen; kriz bağımlısı ve halkına refah sağlayamayan bir ekonomi.
Hazinesi boşaldığından, bel bağladığı turizm geliri için kendi vatandaşına turiste karşı ikinci sınıf insan muamelesini bile reva gören bir yönetim anlayışı.
Evrensel standartların çok gerisinde kalmış, hatta dünya liginde küme düşmüş bir hukuk sistemi ve insan hakları sicili.
Ülkenin iç hatta dış güvenliğini bile mafya ile paylaşmakta ve çeteleri baş tacı etmekte beis görmeyen bir devlet ve idare sistemi.
Devlete 1 veriyorsa kendisine 10 alan ve din ile vatan-millet-sakarya "tüccarlığı" ve sömürüsü dışında elinde hiçbir malzemesi kalmamış ve ciddi bölümü boğazına kadar çamura batmış bir üst yönetici ve siyasetçi kadrosu…
Merak etmeyin, isteseniz bile bundan daha kötüsünü yapamazsınız!
Yılın son dersinde öğrencilerime bundan sonraki yaşamları ve kariyerleri hakkında genel tavsiyeler vermeyi kendimce kural edindim.
Son birkaç yıl olduğu gibi bu yıl da aşağı yukarı benzer şeyler söyledim.
Ciddi bölümü artık bu ülkede kendisine gelecek göremeyen ve yurt dışına kapağı atmak için fırsat kollayan gençleri cesaretlendirmek için değil sadece.
Gerçekten de içtenlikle inanıyorum ki gençler ülkeyi bizlerden çok daha iyi noktalara götürecek.
Sadece biraz daha morale ve cesaretlendirmeye ihtiyaçları var.
"Kasabalı olmamışlık" kaderimiz mi?
Yeni neslin bizim ve önceki kuşağa göre en büyük artısı çok daha dürüst olmaları.
Sosyal psikolojileri de bizim nesle göre çok daha dengeli.
Bizim ve bir önceki kuşağın en büyük sosyal psikolojik handikapı, halen siyaset, üst yönetim-bürokrasi ve yargı sistemine hakim olan ve "kasabalı" diye tanımladığım, köy kökenli ve gerek büyük şehirlerin kenar mahallelerinde gerek küçük kasaba ve ilçelerde büyümüş alt-orta sınıf aile çocuklarının bir tür "eziklik"le karışık dengesiz hırsları ve bundan kaynaklanan bir "olmamışlık".
Bu olmamışlıktan mütevellit, değişik biçimlerde sahtekarlıklar, kasaba kurnazlıkları, ayak oyunları, küçük hesaplar, arkadan vurmalar, dengesiz yaklaşımlar, çelişkiler, geleneksellik ile modernlik arasında garip sıkışmalar; dindarlıkta ve milliyetçilikte lafa gelince mangalda kül bırakmayıp realiteye gelince şahsi menfaati için kamu menfaatini hemen gözardı edivermeler; para ve mevki-makam aşkına tüm değerlerini anında satıvermeler filan…
Naçizane bir kamu hukukçusu olarak ve haddim olmayarak bu olguyu "Kasabalı Anadolu Çocuklarının İntikamı" başlıklı yazımda sosyolojik olarak tahlil etmeye çalışmıştım (Gazete Duvar, 3 Ekim 2019).
"Köylülükle kentlilik arasında sıkışmışlığın artık yaşam tarzı haline gelmiş deforme kurnazlık hâli" olarak tanımladığım kasabalılık, eline fırsat geçip devlette etkin konuma gelince, "dar gelirli ya da kültürel olarak modernize olmayı başaramamış köy kökenli ailenin psikolojik veya kültürel kodlarının maddiyat veya modernlik açısından üstün gördüğü kentliye karşı doğurduğu kompleksle" sistemden bir tür intikam almaya çalışırken, sistemi iyice çamura batırdı gibi.
Başka bir perspektiften bakarsak, bizim kendisini daha çok merkez sağ ve muhafazakâr-milliyetçi ideoloji ile özdeşleştiren ve şimdi suyun başını tutmuş bu kasabalı jenerasyon, bu intikamı biraz da aslında hem beğenmediği hem de derin bir kompleks duyduğu laik-Kemalist-sosyal demokrat ideoloji yanlılarından almaya çalışırken, devletin her noktasını onlardan çok daha geriye götürdüler.
Yani her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdılar.
Sağcıların solculara göre çok daha vatanperver olduğu "mit"i de iyice çöktü bu arada. Ama bu ayrı yazı konusu.
Sonuçta bizim şu andaki devlet yönetiminde ve bürokraside suyun başını tutmuş kasabalı jenerasyon sanki ümitsiz vak'a gibi.
Umut hem onların çocukları, hem de ayrıca gerek "kasabalı" olmaktan kurtarabilmiş "saf köylü" gerekse "saf kentlilerin" çocukları yeni jenerasyonda.
Hem "kasabalı" kompleksi taşımamaları, hem de bizim kuşaklara göre daha doğal bir karakter olarak gördükleri dürüstlükleri en büyük kozları.