Ana muhalefet dahil 6 muhalefet partisinin geçen gün açıkladığı Mutabakat Metni tanıtım toplantısı için bendeniz de davetli olarak Bilkent Otel'deydim.
Öncelikle böyle bir girişim, siyaseti ve ekonomisi ciddi biçimde tıkanmış ülkemiz için çok çok önemli.
Halk nezdinde ve kamuoyunda geleceğe yönelik yeni bir ümit ışığı belirtisi doğurduğu için de ayrıca anlamlı.
Organize edenleri ve katkı sağlayanları yürekten kutluyorum.
Açıklanan metin ülkede yaşanacak ilk seçimler sonrası oluşacak yeni sistemin nasıl olması gerektiğine dair bir genel plan niteliğinde.
Planın temelinde yatan asıl amaç ise mevcut başkanlık sistemini kaldırıp yerine parlamenter sistemi geri getirmek.
Yasamanın yetkilerini artırıp, Yürütmede asıl yetkiyi de eskiden olduğu gibi başbakan ve bakanlar kuruluna vermek. Yargıyı da çok daha bağımsız kılmak.
Planın birçok maddesi için Anayasa değişikliği gerektiği belli. Bazıları için ise kanun değişikliği yeterli.
Gerçi ne yapılsa zaten mevcut sistemden daha iyi olacağı kesin!
Mevcut sistemden daha kötüsünü dizayn edebilmek zaten çok güç!
Yine de belirtmem gerekir ki Planın detayları ve içeriğinde tartışmaya açık birçok husus var.
Önemli gördüğüm başlıcalarına aşağıda değineceğim.
Bazı önemli eksilikler de var.
Gerçi bunlar zaman içinde düzeltilmeyecek şeyler değil.
Plan zamanla daha da olgunlaşacaktır eminim.
Cumhurbaşkanını kim seçecek?
Örneğin yeni öngörülen sistemde Cumhurbaşkanını (CB) kimin seçeceği belirtilmemiş.
Halk mı seçmeye devam edecek? Yoksa TBMM mi seçecek?
Bu çok önemli hususun belirtilmemesinin nedeni bu konuda 6 parti arasında mutabakat sağlanamaması mı?
Yoksa zaten tekrar parlamenter sisteme dönüleceği ve CB'nin yetkileri sembolik olacağı için, kimin seçtiğinin şu aşamada önemli görülmemesi mi?
Parlamenter sistemde, CB'nin yetkileri salt sembolik olmaktan çıkarılıp CB'ye tek başına kullanabileceği bazı yetkiler verilse bile, Yürütme yetkisi esas olarak başbakan ve bakanlar kuruluna verildiği takdirde, CB'yi doğrudan halkın seçmesi pek anlamlı değil. Parlamentonun seçmesi daha tutarlı ve mantıklı olur.
Zira her ne kadar tek başına kullanabileceği bazı sınırlı yetkiler bulunsa bile, Yürütme yetkisi kullanımı çok sınırlı olacak ve Yasamaya ve Yargıya dair sadece çok sembolik yetkiler kullanabilecek bir CB'yi halkın seçmesi halinde, halktan ne diye oy isteyecek?
"Bana oy verin, en sembolik ben kalırım! Etliye sütlüye karışmam!" mı diyecek?
Ne var ki bir kez halka CB'yi doğrudan seçme yetkisi tanınınca bundan geri dönüşün siyaseten halktan tepki göreceğinden çekinilmiş olsa gerek. Halka verilmiş önemli bir yetki geri alınmış gibi olacağı için.
Zannederim Mutabakat Metni'nde bu konunun eksik bırakılmasının nedeni bu çekince ve bu eksiklik bilerek bırakılmış.
Şu aşamada eller taşın altına konulmak istenmemiş!
İlk seçimler sonrası "geçiş dönemi" nasıl işleyecek?
Açıklanan genel plandaki diğer bir önemli eksiklik ise ilk seçimler sonrası Geçiş Dönemi'nin belirlenmemiş olması.
Özellikle de cumhurbaşkanının yetkileri açısından.
İlk seçimde Cumhurbaşkanlığı muhalefete geçerse (ki büyük olasılık gibi görünüyor), parlamenter sisteme hemen mi geçilecek?
Yoksa seçilmiş yeni CB mevcut yetkileriyle bir dönem veya bir döneme yakın (en az 3-4 yıl) görev yapıp, etkili bir "saha temizliği" yaptıktan ve yeni demokratik düzen için "altyapıyı" sağladıktan sonra mı parlamenter sisteme geçilecek?
Yaklaşan ilk seçimler sonrası olası üç senaryo var:
İlk senaryo, cumhurbaşkanlığını da TBMM çoğunluğunu da şimdiki muhalefetin alması.
Yani mevcut iktidar bloğunun her ikisini de kaybetmesi.
Bu senaryoda önemli bir husus da muhalefetin TBMM'de 3/5 çoğunluğu da alıp alamaması.
Bu çoğunluk niye önemli?
Referandumla da olsa Anayasayı değiştirme çoğunluğu olması.
Böylece yeni sistem istenildiği gibi dizayn edilebilecek. Açıklanan bu Plan hayata geçirilebilecek.
Bu senaryo gerçekleşirse ve 3/5 dahil şimdiki muhalefet bloğu için en ideal biçimde oluşursa, CB'nin yetkileri açısından "geçiş döneminin" kısa sürüp sürmemesinin fazla önemi de yok.
Her halükarda muhalefetin yeni sistem planı istenildiği gibi faaliyete geçirilebilir.
Ne var ki bu senaryonun 3/5 çoğunluklu ideal şeklinin HDP desteği olmadan oluşması gerçekçi bir olasılık gibi görünmüyor.
İkinci senaryo ise cumhurbaşkanlığını şimdiki muhalefetin adayının kazanması, ama TBMM çoğunluğunu şimdiki iktidar bloğunun alması.
Ya da TBMM çoğunluğunu 6'lı muhalefet bloğunun ancak HDP desteği ile sağlayabilmesi.
Bana göre gerçekleşme olasılığı en yüksek olan bu senaryoda geçiş döneminin nasıl olacağı en önemli sorun olacak.
Nitekim şu andaki mevcut yetkileriyle cumhurbaşkanlığının şimdiki muhalefetin eline geçmesi ve geçiş döneminin uzun sürmesi (yani bu yetkilerle seçilmiş CB'nin normal 5 yıllık süresini tamamlaması) AKP-MHP bloğunun hiç işine gelmez.
Böyle bir senaryoda zaten ilk önce AKP-MHP bloğu bir an önce Anayasayı değiştirip parlamenter sisteme hemen geçmek isteyecektir.
"Madem parlamenter sistem deyip duruyordunuz, hadi geçelim hemen, biz de destek verelim Anayasayı hemen değiştirelim" diyeceklerdir.
Gerçi iktidardan düşmüş bir AKP ile MHP ittifak yapmaya devam eder mi? Son derece kuşkuluyum. O da ayrı bir durum.
"Normalleşme" için saha temizliği ve demokrasiye altyapı
Bu senaryoda, bence şimdiki muhalefet cumhurbaşkanlığını alırsa, geçiş dönemini kısa tutmamalı. Cumhurbaşkanı dönemini tamamlamalı. En azından 3-4 yıl görev yapmalı.
Şimdiki yetkilerle seçilmiş yeni cumhurbaşkanı, mevcut iktidarın "çöplerini" iyice temizleyip sağlam bir "mıntıka temizliği" yaptıktan sonra, yani yeni demokratik rejime temiz bir altyapı hazırladıktan sonra yeni parlamenter sisteme geçilmeli.
Çünkü devlet yönetiminde aynı iktidarın uzun yıllardır biriktirdiği "çöplerin" (kurumsallaşmış yolsuzluklar, kayırmacı ve liyakatsiz yapı, sistemsel bozukluklar, yargının içler acısı hali vs.) böyle bir geçiş döneminde temizlenmemesi halinde, normal bir parlamenter sistemde kolayca temizlenmesi çok çok zor.
Yani bence sağlam bir geçiş dönemi temizliği, ülkenin normalleşmesi için zorunlu görünüyor.
Üçüncü senaryo ise cumhurbaşkanlığını tekrar mevcut iktidarın alması, ama TBMM'de çoğunluğun muhalefete geçmesi.
Daha düşük bir olasılık gibi görünse de yine de mümkün.
Bu senaryoda muhalefet TBMM'de Anayasayı değiştirecek 3/5 çoğunluğu da alabilirse sorun yok. Referanduma gidip alabilirse Sistemi hemen değiştirip CB'yi indirebilir.
Ama 3/5 çoğunluğu alamazsa o zaman devlet yönetiminde ciddi bir kaos bizi bekler.
TBMM yapacağı kanunlarla CB'yi ciddi şekilde kısıtlayabilir. CB'nin kullandığı her önemli yetki kanunla bertaraf edilebilir. Gerilim ve kutuplaşma daha da artar.
Ülke için belki de en kötü senaryo bu.
En gerçekçi senaryo
Bu senaryolar arasında bana en olası gelen senaryo ikincisi.
İkinci senaryonun ikinci versiyonu.
Yani ilk seçimlerde şimdiki muhalefetin adayının cumhurbaşkanı seçilmesi. TBMM çoğunluğunu ise şimdiki iktidarın da 6'lı muhalefetin de alamaması. TBMM salt çoğunluğunu muhalefetin ancak HDP desteğiyle alabilmesi.
Yani kanun yapabilmek için HDP onayına ihtiyaç duyulması.
Her şeye rağmen kötü bir senaryo olacağını düşünmüyorum.
20 yıl süren ve özellikle son döneminde ciddi antidemokratik ve otoriter tavırlar sergileyen bir iktidar görüldükten ve ciddi bedeller ödendikten sonra, her renkteki muhalefetin bu konuda daha uzlaşmacı ve yapıcı bir tavır içinde olacağını tahmin ediyorum.
Ama bu olasılıkta kilit nokta yukarıda belirttiğim gibi geçiş döneminin iyi değerlendirilmesi. Kısa tutulmaması ve sağlam bir temizlik üzerine sağlam bir altyapı kurulabilmesi.
Bu bağlamda 6'lı muhalefetim Mutabakat Metninde hiç olmazsa bu geçiş dönemine ilişkin bazı ilkeler belirlense daha iyi olabilirdi. Bu konularda saydamlık her zaman iyidir.
Gerçi bu hususa hiç girilmemesini de anlıyorum bir taraftan. Çünkü girilirse muhalefetin CB adayının kim olacağı tartışmaları gereksiz biçimde öne alınmış olabilirdi ve bu durum 6'lı muhalefet içinde şimdiden gereksiz bir karışıklık doğurabilirdi.
(NOT: Mutabakat metnindeki somut öneriler ve sistem değişikliklerinin değerlendirilmesi haftaya.)