10 Mart 2021

Hakimlik teminatına yeni AİHM güvencesi

Acaba son Yargı Reformu Strateji Planı'nda hakimlere coğrafi teminat sağlanacağına ilişkin madde, birileri bu yeni AİHM kararını fısıldadığı için mi koyuldu?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Türkiye hakkında dün (9 Mart) verdiği iki önemli kararda Türkiye'yi hakimlere "coğrafi teminat" bulunmaması, hakimlerin başka yerlere ve daha alt görevlere tayin edilmek suretiyle sürgün edilmelerine karşı yargısal başvuru imkanları bulunmaması ve basına demeç verme gibi konularda hakimlere yeterince ifade özgürlüğü tanınmaması nedenleriyle mahkûm etti.

İlk başvuruyu tam 15 yılda sonuçlandırması oldukça düşündürücü nitelikte.

Son çare olarak işi AİHM'e düşenlere Tanrı kolaylık versin dedirtecek cinsten.

Diğer başvuru ise 9 yılda sonuçlanmış. Zaten artık normalde 7-8 yıldan önce karar çıkmıyor AİHM'den. Tutuklamalar gibi özel aciliyeti olanlar hariç.

Ama en azından geç olsa da kararların içerik olarak asgari kaliteyi ve standartı koruduğunu görmek sevindirici en azından.

Bu kararların ilkinde, Ankara'da idare mahkemesi başkanı iken 2005 yılında, önce o tarihte daha pasif bir görev olan Ankara Bölge İdare Mahkemesi üyeliğine, sonra da çok daha pasif bir görev olan Sivas Bölge İdare mahkemesi üyeliğine tayin edilen bir hakimin 2006 yılında yaptığı başvuruyu sonuçlandırmış (Bilgen/Türkiye).

Kararda özellikle vurgu yapılan husus, Türk hukuk sisteminde hakimlere coğrafi teminat tanınmamış olmasının, yani hakimin kendi isteği olmadan başka yere sürülememesi güvencesinin bulunmamasının ve bu şekilde sürülen hakimlerin buna karşı yargı yoluna gidememesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) mahkemeye erişim hakkına ve dolayısıyla adil yargılanma hakkına aykırı bulunması.

Avrupa Mahkemesi, illa istisnasız her işlem için yargıya gidilebilmesini ve illa her memur/devlet görevlisi için tayinlerinde dava açılabilmesini mutlak kural olarak görmüyor. Ama kuvvetler ayrılığının güvenceye alınması için çok önemli gördüğünden, hakimlerin tayin ve başka yere atanmalarında bu yargısal güvencenin bulunmasını mutlaka gerekli görüyor.

Oysa bizim Anayasa'da ve kanunlarda hakimlere coğrafi güvence öngörülmediği gibi (belli bölgeler var ama gerçek coğrafi güvence değil), hakimler aleyhine alınan meslekten çıkarma disiplin cezası dışındaki idari kararlar için dava açma olanağı da bulunmuyor.

O halde yeni AİHM kararına göre Türkiye'deki mevcut sistem bu noktadan Avrupa normlarına uygun değil.

Acaba son Yargı Reformu Strateji Planı'nda hakimlere coğrafi teminat sağlanacağına ilişkin madde, birileri bu yeni AİHM kararını fısıldadığı için mi koyuldu?

Öyle de olsa, eğer uygulamaya konulursa sonuçta olumlu bir gelişme. O ayrı.

Diğer bir nokta ise, hakimlerin başka yere tayini hususunda bile bu kadar hassas olan AİHM'in yüzlerce hatta binlerce hakimin toplu olarak ihraç edilmelerine karşı tavrının ne olabileceği.

Gerçi bunlar için yargıya başvuru sorunu yani mahkemeye erişim hakkı sorunu yok. Darbe girişimi ile iltisaklı oldukları ileri sürülen hakimlerin toplu ihracı OHAL KHK'lerinin eki listelerle değil HSK kararıyla oldu ve bu kararlara karşı Danıştay önünde yargı yolu açıktı.

Ama bu kararların verdiği mesaj, hakimlerin statülerini önemli biçimde etkileyen kararlarda ülkelerin hukuk ve yargı sistemlerinin kılı kırk yararak çok adil, titiz ve objektif karar vermelerinin zorunlu görünmesi. Yani bunların geneli için bütünsel bir değerlendirme yerine, ihraç edilen her bir hakim için ayrı ayrı ve somut kanıt gerekir denilirse, bu ihraçlar için Türkiye'nin AİHM önündeki işi zor olabilir.

AİHM'in verdiği diğer karar ise eski YARSAV Başkanı Eminağaoğlu'nun yaptığı başvuru. HSK tarafından kendisine verilen yer değiştirmeyi de içeren disiplin cezası hakkında, yargı mensubu olarak kendisine coğrafi teminat tanınmaması ve yargıya başvuru hakkı bulunmaması yukarıda da belirtildiği gibi öncelikle adil yargılanma hakkına aykırılık bulunmuş.

Buna ilaveten, yargı mensuplarının üye olduğu derneğin (YARSAV) başkanı olarak yargı sistemi ve kamuoyu önünde izlenen bazı önemli davalar (Ergenekon Davaları) hakkında basın yayın organlarında demeçler vermesi nedeniyle disiplin cezası verilmesi de AİHS'teki "ifade özgürlüğüne" aykırı bulunmuş. Hatta kararda Türk sisteminde hakimlerin basın yayın önünde ifade özgürlüklerini korumak için yeterince hukuksal güvence bulunmadığının altı çizilmiş.

Bu konuda AİHM'in henüz kısa süre önce Arnavutluk hakkında verdiği bir karar da önemli (Xhoxhaj/Arnavutluk). Başvuru malvarlığındaki önemli yükselişi açıklayamayan ve çekilmesi gereken bazı davalarda çekilmediği tespit edilen bir hakimin (Anayasa Mahkemesi üyesi) ihraç edilmesi üzerine yapılmış. AİHM, yargıç tarafsızlığı, objektifliği ve nitelikleri ile bağdaşmayan eylemleri somut olarak tespit edilen hakimlerin ihraç edilmesine yeşil ışık yakmış.

Yani AİHM açısından önemli olan, kişi bazında, hakim kalitesi ile bağdaşmayan eylemler bulunduğuna dair somut kanıt bulunması. Belli bir siyasi parti veya siyasi görüşü açıkça desteklediğine dair somut kanıt bulunan hakimler için de aynı durum geçerli olur.

Sonuç olarak Türkiye'deki hakim teminatı hakkındaki mevcut hukuk sisteminin yetersiz olduğu ve AİHM normlarına uygun olmadığı ortaya çıkmış oldu. AİHM kararları bizi bağlamaz (!) denilmeyecekse bir an önce düzeltmek şart. Ama sürgün/tayin işlemlerine karşı yargı yolunu açmak kanunla da olamıyor. Anayasa değişikliği şart.

Yazarın Diğer Yazıları

Kürt sorunu çözülemez, kimse kimseyi kandırmasın!

Tüm vatandaşlara tanınmış haklardan Kürtleri de yararlandırmak, yani “eşit vatandaşlık hakları” yeterli mi? Yoksa Kürt kimliği hukuksal boyutta resmen tanınmadıkça ve korunmadıkça Kürtler açısından gerçek çözüm sayılmayacak mı?

Özgür Özel’in liderlik sınavı

Sayın Yavaş’ın partiden dışlanıp, bağımsız aday olması durumunda ise, pekâlâ mümkün olan kazanması halinde CHP bir kez daha kaybetmiş olacak. Bunun faturası da kuşkusuz Sayın Özel’e kesilecek ve büyük olasılıkla genel başkanlıkta kalması mümkün olmayacak. Belki de siyasi yolculuğunun sonuna gelecek

İki bakan, iki farklı performans: Milli Eğitim ve Dışişleri

Batı dünyasının laiklik dahil, demokrasi, hukuk ve insan hakları standartlarına uymayı ayak bağı gören siyasi iktidarların ülkeyi Batı’dan uzaklaştırmasına izin vermemek, bu ülkenin gelecek kuşaklarına karşı en önemli borcumuzdur

"
"