22 Eylül 2021

Diyanet’in fonksiyonu nedir?

Cumhuriyetin kurucularının Diyanet'e, Cumhuriyetin ve laik devrimlerin yerleşmesini sağlama misyonu verdiği söylenebilir.  Bu durum, yani Diyanet gibi bir kurumun varlığı aslında Türk laikliğini diğer ülkelerden ayıran en önemli özellik ve Cumhuriyeti kuranların en orijinal icatlarından biri.

Ali D. Ulusoy*                                                                                           

Diyanet İşleri Başkanı’nın son dönemdeki çıkışları, açıklamaları ve verdiği imaj kamuoyunda ciddi tartışmalar doğurdu. Toplum nezdindeki genel algı, kendisinin yaptığı çıkışların mevcut siyasi iktidara koşulsuz destek niteliğinde olduğu yönünde.

Yani mevcut Başkanın Diyanet İşleri Başkanlığını kurum olarak gündelik siyasete bulaştırmaya çalıştığına dair genel bir imaj sorunu bulunuyor.

Ayasofya’da cami hutbesinden Cumhuriyet’in kurucularına kılıç sallaması ve son günlerdeki laiklik ilkesine savaş açtığı izlenimi veren açıklamaları zaten yeterince vahim. Ama daha da ileri giderek, hükûmetin sosyal medyayı kısıtlama girişimine bile destek çıkmaya çalışması ve hükûmetin ekonomi politikalarının etkisiyle artan fakirliğin aslında dinsel yönden ne kadar güzel bir şey (!) olduğuna dair toplumu ikna etmeye çalışması işin gerçekten de ölçüsünü iyice kaçırdı.

Ama performansından hükûmet gayet memnun olmalı ki, süresi bitmesine karşın kendisi aynı göreve tekrar atandı. Ya da belki son dönemdeki bu abartılı çaba zaten bilinçliydi ve bu tekrar atamayı sağlamak içindi. Bilemiyorum.

Diyanet’in anayasal konumu

Diyanet İşleri Başkanlığı bizzat Anayasa ile öngörülmüş bir devlet kurumu.

Anayasanın 136. maddesine göre, “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir”.

Anılan Anayasa hükmüne göre bu kurumun 4 ayrı özellik taşıması hukuksal açıdan zorunlu.

İlki,genel idare” dışında yer almasının, yani devlet tüzel kişiliği dışında ayrı kamu tüzel kişiliğe sahip olmasının mümkün olmaması. Bunun anlamı daha teknik. İdari açıdan “özerk” olamıyor.

İkinci kural, “laiklik ilkesi doğrultusunda” faaliyet göstermesinin zorunlu olması. Yani başkanının, yöneticisinin veya diğer çalışanlarının (müftüler, imamlar, vaizler vs.) laiklik karşıtı tutum sergilemesi Anayasanın çok açık ihlali demek.

Üçüncü kural, “bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalmaya” mecbur olması. Aynı şekilde başkanı dâhil tüm yöneticileri ve çalışanlarının siyasi nitelikli tavır alması ve açıklama yapması açıkça yasak.

Son kural ise, “milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinme” yükümlülüğü. Buna göre toplumu bölücü değil bütünleştirici olmak zorunda. Toplumda inanan-inanmayan, ibadet eden-etmeyen tarzı ayırımcılık yapamaz. Tüm toplum kesimlerini kucaklamak zorunda. Bunun için ise ön şart, belli bir siyasi eğilimin temsilcisiymiş gibi davranmamak. Belli siyasi eğilimdekilere ise baştan sırt çevirmemek.

Doğrudan Anayasa ile öngörülen bu 4 kurala bakıldığında ve ayrıca bu kurumun henüz daha 1924 yılında kurulup, 1961 Anayasası ile de güvenceye alındığı dikkate alındığında, Cumhuriyetin kurucularının bu kuruma, Cumhuriyetin ve laik devrimlerin yerleşmesini sağlama misyonu verdiği söylenebilir. 

Bu durum, yani Diyanet gibi bir kurumun varlığı aslında Türk laikliğini diğer ülkelerden ayıran en önemli özellik ve Cumhuriyeti kuranların en orijinal icatlarından biri.

Benzer bir kurum Fransa’da Alsace ve Loraine bölgesi için uygulanmış. Oradan mı esinlenildi bilmiyorum.

Hâl böyle iken, hadi bu fonksiyondan geçtik, şu andaki yönetimin kendi kendisine bu misyonun tam da aksi bir misyon öngörüp, kurumu, laikliğin deforme edilip etkisiz hale getirilmenin odağı haline getirmeye yönelik siyasi iradenin aracılığını yapmaya yönlendirmesi ne kadar meşru?

Bunu yapmak isteyenin, eğer gücü yetiyorsa, öncelikle Anayasa’nın anılan hükmünü değiştirmesi gerekir.

Aksi halde yapılan hem kurumun kuruluş amacına aykırıdır; hem de hukukun açıkça ihlalidir.

Diyanet’te reform yapılmalı mı?

Kamuoyunda bir kesim, laik bir ülkede devletin din işlerine karışmaması; dinsel hizmetlerin yürütülmesine kamu kaynağı harcanmaması ve din görevlilerinin devlet memuru olup devletten maaş almasının mümkün olmaması gerektiğinden bahisle, bu kurumun bütünüyle kaldırılması gerektiğini savunuyor. İnsanların vergileriyle dinsel faaliyet finanse edilmesini meşru görmüyor.

Bir kesim ise, bu kurumun devam etmesi gerektiğini, ancak sadece çoğunluk dini inanca ve mezhebe değil, tüm dini inançlar ve mezheplere de hizmet vermesi ve siyasi iktidara karşı bağımsız ve tarafsız, özerk bir yapıda olması gerektiğini savunuyor.

Hâkim dini inancın en büyük ikinci mezhebine aidiyet duyanların (Aleviler) ise kafası bu konuda biraz karışık.

Bir kesimi siyasi iktidara taviz vermek zorunda kalmamak ve bağımsızlığını koruyabilmek için, devletten gelecek kaynak aktarımına sıcak bakmazken, diğer kesim, herkesin vergileriyle finanse edilen bu kurumda temsil edilmeyi doğal hakkı görüyor.

Hukuksal açıdan bakarsak, Diyanet’in gerek bütünüyle kaldırılması, gerekse merkezi idare dışında özerk bir idari kuruma dönüşmesi için Anayasa değişikliği gerekiyor.

Buna karşın, hâkim tek dini inanç ve mezhep dışında başka inanç ve mezheplere de hizmet vermesi ve merkezi idare içinde idari açıdan daha tarafsız bir yapıya evrilmesi için kanun değişikliği yeterli. Anayasa değişikliğine gerek yok.

Kişisel görüşüm, ülkemizde toplumun genel seviyesi henüz dinsel hizmetlerin inançlara saygı ve özgürlükleri savunma ekseninde devletten tamamen bağımsız sivil örgüt ve kurumlarca layıkıyla üstlenilmesine hazır olmadığından, böyle bir devlet kurumuna bir süre daha ihtiyaç bulunduğu yönünde.

Ne var ki bu kurumun üst yönetimi anayasal yükümlülüklerini ihlal etmekte ve siyasetin değirmenine su taşımakta ısrar ederse, korkarım bendeniz gibi kurumun varlığını savunanları da kaybedebilecek.


*Prof. Dr., Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi.

Yazarın Diğer Yazıları

YÖK'ün yeni yurt dışı denklik düzenlemesi: Doğrular ve yanlışlar

Yeni yurt dışı diploma denkliği kuralları açısından usuli yönden hukuksal risk almamak adına, eğer yurt dışında üniversite lisans eğitimi yapmak istiyorsanız ya da çocuğunuzu yönlendirmek istiyorsanız, size tavsiyem, dünya sıralamasında ilk 400'e giren üniversitelere gitmeniz. Denklik açısından hiç hukuksal risk taşımayan seçenek bu

Merkez sağ nasıl dirilir?

Olası bir yarışta Mansur Yavaş'ın arkasında duracak bir merkez sağ partinin oluşması ideal siyasi çözüm için çok önemli

Seçimin kaybedenleri ve gelecek tahminlerim

Önümüzdeki ilk seçimde Cumhurbaşkanlığını yani asıl iktidarı ve tüm kazanımlarını kaybetmeyi göze alamayacakları için, bence iktidar bloğu daha az hasarlı göreceği parlamenter sisteme dönüşü teklif edecektir