01 Nisan 2020

Başarının anahtarı nedir?

"Büyük şeyler başarmak için iki şeye ihtiyacınız var: İyi bir plan ve yetersiz zaman!"

Başarı nedir? Kişinin kendisini geliştirebilmesi mi? Toplumun gelişimine katkı sağlayabilmesi mi?

Kendisini geliştirmede kişinin kendisini, ekonomik yönden veya mevki makam yönünden daha önce olduğundan daha iyi bir noktaya getirebilmesi mi başarıdır? Yoksa kendisini ahlaki, manevi ve psikolojik yönden öncesine göre daha iyi bir noktaya taşıyabilmesi mi?

Örneğin, zaten aileden varlıklı bir "beyaz Türk", vahşi kapitalizmin nimetlerinden yararlanıp, işçiyi ezerek, sömürerek ve vergi kaçırarak çok daha da varlıklı hale geldiğinde; aileden yoksul veya dar gelirli bir kasabalı "tosuncuk", siyasi kanaldan aldığı haksız ihalelerle veya "ballı" işlerle bir anda zengin olduğunda; kenar mahallenin okumuş ve hırslı, dar gelirli memur, işçi veya esnaf çocuğu, siyasi yağcılıkla veya dalaverelerle, bürokraside, yargıda ve akademide hasbelkader mevki makam sahibi olunca, başarılı oldu denilebilir mi?

Toplumun gelişimine katkı sağlamanın başarı sayılabilmesi için ne yapılmış olması gerekir?

Örneğin, taşrada binası fiyakalı ama içi "boş" bir üniversite veya fakülte açıp, üstelik belli bir seviyede sosyal ortam ve nitelikli akademisyen kadrosu gerektiren hukuk, sosyoloji, felsefe, tarih, uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi ve temel pozitif bilimler bölümleri açtığınızda toplumun gelişimine katkı sağlamış oldunuz mu? Yerel ev sahipleri ve esnafa biraz para kazandırmak, ama taşra standartlarında yarım yamalak hatta yalan yanlış verilen eğitimle ülkedeki okumuş cahiller sayısını biraz daha artırmak gerçekte başarı mı?

Yoksa Kemal Kurdaş ve İhsan Doğramacı’nın yaptığı gibi, bozkırda sıfırdan dünya ölçeğinde evrensel bilim üretebilen üniversite kurup yaşatabilmek midir gerçek başarı?

Yanıtları zaten belli olduğu için sadece soru sormakla yetiniyorum.

Başarı göreceli mi?

Olimpiyatlar ve dünya şampiyonaları seviyesindeki üst düzey sporcular arasında bir bilimsel araştırma yapılmış. Çıkan sonuç oldukça şaşırtıcı. Bu şampiyonalarda 3. olan sporcuların 2. olan sporculara göre kendilerini daha başarılı hissettikleri ve daha mutlu oldukları tespit edilmiş. 2. olanlar, 1. olanlara karşı mücadeleyi kaybettikleri için kendilerini başarılı saymıyorlarmış ve son derece mutsuz oluyorlarmış. Ama 3. olanlar, 4. olanlara karşı üçüncülük yarışını kazandıkları için son derece mutlu oluyorlarmış ve kendilerini başarılı kabul ediyorlarmış.

İşte bilimde kesinlik olmadığının ve 2+2’nin her zaman 4 etmediğinin bir başka bilimsel kanıtı daha. Matematiksel olarak 2’nin 3’den daha önde olduğu tartışmasız oysa.

Başarının formülü var mı?

Ünlü besteci Leonard Bernstein şöyle demiş:

"Büyük şeyler başarmak için iki şeye ihtiyacınız var: İyi bir plan ve yetersiz zaman!"

Öylesine söylenmiş bir söz değil inanın. Deha seviyesindeki sanatçıların kendilerine belirli ve kısıtlı bir zaman verildiğinde, serbest ve sınırsız zaman verilmesine göre çok daha yaratıcı eserler verdiği tespit edilmiş. Kısıtlı zamanın doğurduğu baskının beynin performansını ciddi biçimde artırdığı ve stimüle ettiği görülmüş.

Yazar ve bilim insanı Oliver Sacks, bir kitap yazmayı planlar, eve kapanır, ama aylarca hiçbir şey yazamaz ve tıkanır. Çaresizlik içinde kendisine şu şekilde meydan okur: "Ya bu kitabı on gün içinde bitireceğim, ya da intihar edeceğim!" Sözünü tutmaya gerçekten de kararlıdır. Kısıtlı zaman baskısının oluşturduğu ekstra motivasyon ile kitabını bir gün önce, tam 9 günde bitirir! Yaşamayı gerçekten seviyormuş anlaşılan!

Bu kuralın örneğini akademide çok gördüm. "Mükemmel olsun, aceleye gelmesin, sindire sindire mükemmel bir şey ortaya koyayım" düşüncesiyle normal süreler yıllarca ve defalarca uzatılarak yazılan tezlerin hemen tamamının, normal süresinde hatta süresinden önce bitirilen tezlerden genelde daha kötü olduğuna çok tanık oldum.

Bu arada yeri gelmişken, hangi alanda olursa olsun, bir doktora tezinin iyi ve başarılı bir tez olup olmadığı nasıl anlaşılır? İşte size benim için pek değerli bir hocamdan bir formül:

Ankara Hukuk’ta asistanlığını yaptığım yıllarda (şimdi Girne Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı) hocam Yıldırım Uler’e başka bir alandan yeni doktorasını bitiren bir akademisyen ziyarete geldi. Hocam, taze doktor bu arkadaşa tezini 15 dakikada özetleyip anlatmasını istedi. Genç doktor, "ama hocam, tezim tam 900 sayfa, 15 dakikada anlatamam ki!" dedi. Hocamın yanıtı şu oldu: "Bana bak, konuyu bilmeyenlere 15 dakikada özetlenip anlatılamayan bir tez bana göre iyi bir tez değildir zaten; anlatmana gerek kalmadı!"


Prof. Dr. Ali D. Ulusoy, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi.

Yazarın Diğer Yazıları

23 Nisan ve "okuyup büyük adam olmak" hayali

Çocuklarda ve gençlerde artık "okuyup büyük adam olma" hayali kalmadı

YÖK'ün yeni yurt dışı denklik düzenlemesi: Doğrular ve yanlışlar

Yeni yurt dışı diploma denkliği kuralları açısından usuli yönden hukuksal risk almamak adına, eğer yurt dışında üniversite lisans eğitimi yapmak istiyorsanız ya da çocuğunuzu yönlendirmek istiyorsanız, size tavsiyem, dünya sıralamasında ilk 400'e giren üniversitelere gitmeniz. Denklik açısından hiç hukuksal risk taşımayan seçenek bu

Merkez sağ nasıl dirilir?

Olası bir yarışta Mansur Yavaş'ın arkasında duracak bir merkez sağ partinin oluşması ideal siyasi çözüm için çok önemli