17 Mart 2021

Andımız hukuka aykırı mıydı?

Eğer siyasi irade "andımızı" tekrar koysa ve birileri buna karşı dava açsa, bence böyle bir karar anılan kanun hükümleri uyarınca hukuka aykırı olmaz

"Herkes için özgürlük ve adalet ile
Tanrı'nın huzurunda bölünmez tek millet
ülkülerine dayanan Cumhuriyete
ve Amerika Birleşik Devletleri'nin bayrağına
sadık kalacağıma and içerim."
(Serbest çevirisi bendenize ait)

Birkaç yıl önce eşimle misafir öğretim üyesi olarak gittiğimiz ABD Los Angeles'te ilkokul birinci sınıfa giden oğlumuz devlet okulunda her sabah derse girmeden zorunlu olarak bu "andı" okudu. Okuldaki tüm çocuklar hatta velileri ile birlikte. Kimsenin bundan gocunduğunu görmedim. Üstelik Kaliforniya öyle ABD'nin milliyetçi sayılabilecek eyaletlerinden de değil.

Acaba Amerikan andının gücü her kesimi birleştirici özelliğinde mi? Tanrı'dan bahsetmesine, "tek millet"ten bahsetmesine, "bölünmezlik"ten bahsetmesine rağmen nasıl bu kadar birleştirici ve bütünleştirici olabiliyor? Yoksa andın asıl vurgusu olan "herkes için özgürlük ve adalet" ifadesi mi asıl birleştirici nokta?

Ya Kürt milliyetçileri ile İslamcıların ilginç ittifakı ile Çözüm Süreci meyvesi olarak 2013 yılında kaldırılan ve Danıştay 8. Dairesi tarafından 2018 yılında bu "kaldırma kararı" iptal edilmesine rağmen bu mahkeme kararı uygulanmayan ve nihayet geçtiğimiz günlerde Danıştay'ın en üst yargısal mercii İDDK tarafından bu "iptal" kararı bozularak tarihe gömülen Türk Andı?

Neden birleştirici olamadı? Neden Kürt milliyetçileri ile İslamcılar bu andı bir türlü benimsemedi? Hatta sol-liberallerin bir kısmı tarafından da "dayatmacı" bulundu.

Milliyetçi Kürtlerin karşı çıkma nedeni belli; andın başında "Türküm!" denmesi.

Her ne kadar "Türklük" Anayasada T.C. vatandaşlığını ifade etse de ve hukuken etnik bir referansı olmasa da, sosyolojik açıdan bu ifadenin belli bir etnik kimliği de ifade ettiği bir gerçek. Aynı terimin hukuksal ve sosyolojik içeriğinin farklı olması ister istemez siyasi ve kültürel sorunlar da doğuruyor. Türk ve Kürt milliyetçileri arasında bitmeyen bir "körler-sağırlar diyaloguna" sebebiyet veriyor.

Çözüm olarak terimin hukuksal anlamına "Türkiyelilik" gibi isimler verilmesi çabası ise fazla yapay kaçtığı için pek tutmadı gibi. En baştan doğrudan Anayasa'ya konulsa belki de tutardı, bilmiyorum. Sonuçta "İtalyalı" değil "İtalyan", "İspanyalı" değil "İspanyol" diyoruz. Türkçe açısından böyle bir sorun var ayrıca.

Sonuç olarak sosyolojinin hukuku yendiği bariz bir örnek olarak halen dahi karşımızda duruyor.

Andımıza İslamcılar'ın soğuk bakmasının nedeni ise, iki açıdan.

Hem içinde "Atatürk" geçmesini hazmedemiyorlar. Hem de "Allah" veya "İslam" gibi dinsel bir ifade geçmemesini.

Zaten siyasi açıdan 2013 yılında Andımız'ın kaldırılması büyük ölçüde Kürt milliyetçilerine şirin görünmek için olsa da, geçtiğimiz günlerde Danıştay İDDK tarafından And'ın "ipinin çekilmesi" daha çok İslami motifli. Artık Danıştay'da tam hakimiyet kurmuş olan muhafazakâr grupların ittifakının sonucu.

Hukuksal boyutuna bakalım.

Okullarda andın okutulmasını öngören Yönetmelik hükmünü Milli Eğitim Bakanlığı 2013 yılında yürürlükten kaldırıyor. Türk Eğitim Sendikası ve bazı vatandaşlar buna karşı (Andı kaldıran yönetmelik değişikliğinin iptali için) Danıştay'da dava açıyor.

Davaya ilk derece olarak bakan Danıştay 8. Dairesi davayı tam 5 yılda sonuçlandırıyor. Niye bu kadar uzun sürdüğünü anlamak güç. Sonunda 2018 yılında iptal kararı veriliyor.

Siyasi irade karara çok kızdığı için karar fiilen uygulanmıyor.

Aslında eskisi ile aynı ifadeler benimsenmese de, bu yargı kararı gereği And'ın tüm okullarda yeniden okutulması gerekirdi. Hem de bu Danıştay kararının Bakanlığa tebliğinden itibaren en geç 30 gün içinde. Kanun (İYUK m.28) çok açık.

Nitekim bu yargı kararını uygulamak için Bakanlığın illa aynı Andı tekrar getirmesi zorunlu değildi. İçeriği ve ifadeleri daha farklı bir Andımız getirebilirdi. Ama bu kararın gereği olarak bakanlığın okullara Andımızı yeniden koyması hukuken zorunluydu. Andın geri hiç konulmaması hukuka açıkça aykırıydı yani.

"Andımız geri gelsin" diyen yargı kararının 3 yıldır uygulanmamasına sesini çıkarmayıp, şimdi son karar üzerine siyasi şov yapmaya çalışan siyasetçilere sadece dikkatinizi çekmekle yetineyim.

İşte Danıştay İDDK'nın yeni kararı ise bu Daire kararını temyizen bozan karar. Normalde İDDK'nın kararı Daire'yi bağlayıcı. Ama bu dava "istinaf" öncesi sistem zamanında açıldığı için halen bir de "karar düzeltme" aşaması var. Ona da yine aynı İDDK bakacak. Karar yargısal olarak ondan sonra kesinleşecek.

Peki 8. Dairenin iptal kararı hukuken doğru muydu? Andımızın kaldırılması hukuka uygun mu?

Okullarda "andımız" okutulmasını öngören yasal bir hüküm bulunmuyor. Ama milli eğitimin genel ve özel amaçlarını, organizasyonunu ve tüm temel kurallarını düzenleyen Milli Eğitim Temel Kanunu, özellikle genel ilkeleri düzenlediği 2. maddesinde, milli eğitimin temel amacı olarak, "Atatürk ilke ve inkılaplarına ve Atatürk milliyetçiliğine bağlı" ve "Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen" kişiler yetiştirmeye özel vurgu yapmakta. Her ne kadar devamında "insan haklarını benimseyen" "iyi insan ve vatandaş" olmaya da vurgular bulunsa da.

İşte Daire'nin iptal kararı, Temel Kanundaki bu kurallardan hareketle, ilk ve orta öğrenimde bu içerikteki bir andın okutulmasını kanunun bu amacını gerçekleştirmek için gerekli görmüş. Yani karar içerik olarak aslında kendi içinde oldukça tutarlı. Yabana atılacak bir karar değil.

Bu noktada eğer siyasi irade "andımızı" tekrar koysa ve birileri buna karşı dava açsa, bence böyle bir karar anılan kanun hükümleri uyarınca hukuka aykırı olmaz.

Buna karşın, siyasi irade öyle uygun görüp andımızı kaldırınca acaba bu konuda "takdir yetkisi geniştir" denilebilir mi?

Kuşkusuz idarenin kanunun anılan ilkelerini yerine getirebilmek için mutlaka "andımız" okutmaktan başka seçeneği bulunmadığını ve bu konuda hiçbir takdir yetkisinin olmadığını söylemek teknik hukuk açısından kolay görünmüyor. Ama en başta da örnek verdiğim üzere, okullarda (özellikle ilköğretimde) bu tür "andların" öngörülmesi dünyada da örnekleri bulunan bir eğitim uygulaması.

İDDK'nın son kararı üzerine (en azından şimdilik) hukuken böyle bir zorunluluk artık bulunmuyor. Ama siyasi irade isterse (kanuna bile gerek olmadan) bakanlık andımızı tekrar koyabilir. Hukuken buna engel yok.

Eğer tekrar konulursa da benim naçizane -en birleştirici- önerim şöyle bir Andımız:

Türkiye Cumhuriyeti'ni koruyup geliştireceğime,
Anayasaya ve demokrasiye bağlı kalacağıma,
Adaletten ayrılmayacağıma
Çalışkan, dürüst ve iyi bir insan olacağıma
And içerim. 

Yazarın Diğer Yazıları

Kürt sorunu çözülemez, kimse kimseyi kandırmasın!

Tüm vatandaşlara tanınmış haklardan Kürtleri de yararlandırmak, yani “eşit vatandaşlık hakları” yeterli mi? Yoksa Kürt kimliği hukuksal boyutta resmen tanınmadıkça ve korunmadıkça Kürtler açısından gerçek çözüm sayılmayacak mı?

Özgür Özel’in liderlik sınavı

Sayın Yavaş’ın partiden dışlanıp, bağımsız aday olması durumunda ise, pekâlâ mümkün olan kazanması halinde CHP bir kez daha kaybetmiş olacak. Bunun faturası da kuşkusuz Sayın Özel’e kesilecek ve büyük olasılıkla genel başkanlıkta kalması mümkün olmayacak. Belki de siyasi yolculuğunun sonuna gelecek

İki bakan, iki farklı performans: Milli Eğitim ve Dışişleri

Batı dünyasının laiklik dahil, demokrasi, hukuk ve insan hakları standartlarına uymayı ayak bağı gören siyasi iktidarların ülkeyi Batı’dan uzaklaştırmasına izin vermemek, bu ülkenin gelecek kuşaklarına karşı en önemli borcumuzdur

"
"