24 Haziran 2020

Anayasa halen yürürlükte mi?

Bir ülkede hukuk uygulaması ne kadar teoriye ve kitaplarda yazılanlara yakınsa, o ülkenin hukuku o kadar ileridir. Tabii ki de o ülke aynı zamanda o kadar demokratiktir

Anayasa'nın bazı hükümleri oldukça soyut ve muğlaktır. Tam olarak ne anlama geldiğini somut olarak anlayabilmek çok kolay değildir. İçeriğini net biçimde anlayabilmek için bir yoruma ihtiyaç duyar. Bu yorum ise bazen kişiden kişiye değişebilir. Bazıları o ifadeyi şöyle anlar bazıları böyle algılar. Örneğin din ve devlet ilişkileri ve laiklikle ilgili hükümler gibi.

Bazı Anayasa hükümleri ise son derece somut ve nettir. İçeriği kişiden kişiye farklı yoruma imkan vermez. Çünkü soyut değildir. Anlamı herkes için aynı şeyi ifade eder. Bu tür hükümlere en bariz örneklerden biri, m.34’deki "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü" hakkıdır: "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir."

Hüküm o kadar açık ve net ki, yoruma ihtiyaç göstermiyor. Anayasa açıkça bu hakkı temel bir anayasal hak olarak tanıyor ve şiddet içermeyen toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak ve düzenlemek için devletten, idari makamlardan ve kolluktan izin almak gerekmez diyor. Bir Anayasa hükmü daha ne kadar açık olabilir ki?

Üstelik Anayasa, bu temel hakkı kamusal otoritenin iznine bile tabi kılmayarak, bu hakka ne kadar değer verdiğini vurgulamış oluyor. Yani şunu demek istiyor kamusal makamlara: Ey yönetici! Beni iyi dinle! Kişilere tanıdığım bu hakkı çok önemsiyorum. Kullanımı için senden izin almak zorunda kalmalarını bile arzu etmiyorum! Sen de ayağını denk al! Sakın kişilerin bu hakkını öyle olur olmaz kısıtlamaya kalma! Hatta bu hakkın kullanımını yasaklamayı aklından bile geçirme!

Peki, nasıl oluyor da polis, barolarla ilgili bir kanun taslağını protesto için kendi illerinden başkente yürüyen baro başkanlarının başkente girmelerine izin vermiyor? Aynı şekilde bir siyasi partinin bu anayasal hakkını kullanmak adına yapmaya çalıştığı iller arası yürüyüşü valiler çeşitli engeller çıkararak engellemeye çalışıyor? Bir ülkede hukuk sisteminin temel sacayaklarından savunmanın yasal temsilcilerinin bile bu temel anayasal hakkı kullanmaları engellenecekse, o ülkede mevcut anayasal hakların sıradan vatandaşlar tarafından kullanılabilmesi mümkün olur mu? Ülkenin başkentine yürümek ne ara böyle polisin iznine veya lütfuna tabi oldu? Anayasa'nın izne bile tabi tutmayarak kullanımını bu kadar teşvik ettiği ve adeta "dokunulmazlık" tanıdığı bir hak nasıl oluyor da uygulamada kamu otoritelerince böylesine "ezilecek böcek" muamelesi görebiliyor?

Yasağı fiilen uygulayan polis şefine sorsanız, amirlerinden böyle emir aldığını ve uygulamak zorunda olduğunu söyleyecektir. Emri veren valiye sorsanız (muhtemelen daha yukarılardan böyle emir aldığını söyle(ye)meyip), İl İdaresi Yasası'nın kendisine verdiği yetkiyi kullandığını söyleyecektir. Gerçekten de anılan yasada, ilde kamu düzenini korumak için zorunlu hallerde valiye geçici biçimde şehre giriş çıkışları sınırlama dahil bu tür genel yetkiler veriliyor. Ama anayasal bir temel hak böyle genel ve muğlak içerikli bir kanunla kısıtlanamayacağından aslında Anayasa'ya aykırı olan bu yasa hükmünün, Anayasa'nın böylesine önem ve "dokunulmazlık" tanıdığı bir temel hakkı böylesine keyfi biçimde sınırlama yetkisi vermediği gayet açık.

Aslında bu emri veren üst makamlar da bunun anayasal olarak böyle olduğunu biliyorlardır muhtemelen. Ama halen ülkenin hukuk statükosu, kağıt üzerinde yazılanı değil yukarıdan verilen işareti uygulama yönünde olduğundan ve "ben yaptım oldu!" anlayışı bu topraklarda en ölmeyen hukuk anlayışı olduğundan, olması gerekeni umursamayacaktır.

"Günah keçileri" aranıyor!

İşte zaten demokratik ülkelerin hukuk anlayışı ile anti-demokratik veya "çakma" demokratik ülkelerin hukuk anlayışı arasındaki temel fark da bu noktada düğümleniyor.

30 yıllık hukukçuluk deneyimimde net biçimde kani olduğum şeylerden biri de bu:

Bir ülkede hukuk uygulamasında hakim anlayış ne kadar, "yahu siz hukuk fakültesinde okuduğunuz teorik bilgileri boş verin! Uygulama çok farklı. Siz uygulamada bizim dediğimize, bizim yaptığımıza bakın! Teoriyi boş verin uygulamayı dikkate alın!" ise, o ülke hukuku emin olun o kadar geridir.

Bir ülkede hukuk uygulaması ne kadar teoriye ve kitaplarda yazılanlara yakınsa, o ülkenin hukuku o kadar ileridir. Tabii ki de o ülke aynı zamanda o kadar demokratiktir.

Bu arada şunu da hatırlatmakta yarar var:

Bu ülkede gün olur devran dönerse ve (görür müyüz bilmem ama!) ülkede demokratik hukuk devleti normları (tekrar) devreye girerse, yaptıkları yüzünden en çok canı yananlar o illegal emirleri veren "yukarılar" değil, emirleri uygulayan alt kademeler olur.

Keskin devran dönüşümlerinde, hemen kolayca eziliverecek "günah keçileri" aranır. El yordamıyla bulunanlardan tüm önceki dönemin intikamı acımasızca alınır.

28 Şubat döneminin "ultra laikçi" ortamında Danıştay’daki bir sempozyuma başörtülü bir avukat da katılmıştı. Kendisinden -başörtülü olduğu için- dışarı çıkması istendi. Direnince yönetimin emri üzerine orada görevli bir kadın polis kendisini zorla dışarı çıkardı. Daha sonra devran dönünce, Danıştay yönetiminin tüm "ultra laikçi" uygulamalarının acısı o kadın polisten çıkarıldı. Zavallının başına gelmeyen kalmadı. Hayatı kaydırıldı. Kendisine o emri verenlere ise bir şey olmadı. Hatta Danıştay’ın 28 Şubat döneminde en başörtü karşıtı kararlarını veren "ultra-laik" dairenin başkanı daha sonra devran dönünce bile  -Fethullahçıların da desteğiyle- tekrar daire başkanı seçildi!

İşte demokratik hakkını kullanmaya çalışan baro başkanına tokat atmaya yeltenen o polis arkadaşa naçizane tavsiyem, bu anıdan ders çıkarması.


Prof. Dr. Ali D. Ulusoy, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Yazarın Diğer Yazıları

YÖK'ün yeni yurt dışı denklik düzenlemesi: Doğrular ve yanlışlar

Yeni yurt dışı diploma denkliği kuralları açısından usuli yönden hukuksal risk almamak adına, eğer yurt dışında üniversite lisans eğitimi yapmak istiyorsanız ya da çocuğunuzu yönlendirmek istiyorsanız, size tavsiyem, dünya sıralamasında ilk 400'e giren üniversitelere gitmeniz. Denklik açısından hiç hukuksal risk taşımayan seçenek bu

Merkez sağ nasıl dirilir?

Olası bir yarışta Mansur Yavaş'ın arkasında duracak bir merkez sağ partinin oluşması ideal siyasi çözüm için çok önemli

Seçimin kaybedenleri ve gelecek tahminlerim

Önümüzdeki ilk seçimde Cumhurbaşkanlığını yani asıl iktidarı ve tüm kazanımlarını kaybetmeyi göze alamayacakları için, bence iktidar bloğu daha az hasarlı göreceği parlamenter sisteme dönüşü teklif edecektir