15 Şubat 2025

Yeni bir dünyaya doğru: Yapay zekâ

Bilgisayarların insan zekâsına oranla daha mükemmelleştiği bir dönem başlıyor. İnsanı taklit eden ve simülasyon dünyasına bizi taşımaya başlayan ve bu anlamda da daha hızlı çalışan makinasal yetenekleri bizim yaşam ve çalışma koşullarımızı ele geçirme üzerine geliştirilmekte

“Aynı güneş ve toprağa geri geleceğim…ama asla aynı ve özdeş bir hayata geri dönemeyeceğim”

Zerdüşt, Nietzsche

Matbaa icat edildiğinde (Gutenberg tarafından 1440’lı yıllarda) yeni bir dünyaya girilmişti. Basılan kitaplar ve okuma dünyası: Romanlar, bilimsel yazılar ve gazeteler, dergiler. Sonra sanayi devrimi, kapitalizmin büyümesi ve Marx’ın analiziyle “emek sömürüsü” ve “artı-değer” teorisi dünyası iki yüz yıl sürdü. Kapitalizmin çehre değiştirmesi ve küresel bir dünya halinde her yere yayılmasıyla birlikte kitle toplumu ile tüketim ve üretim dünyası başat hale girmişti.

Teknoloji ve bilgisayarlar, askeri amaçla teknolojiyi geliştirmekteyken bugün ekonomik olarak da ilgi odağı haline gelmeye başladı. Ve; aslında sadece insan sömürülmedi, dünya toprakları, ormanları ve suları talan edildi. Yerli insanların kültürleri ele geçirildi ve unutturuldu.  Fakirlik ve zenginlik arasındaki uçurum vazgeçilemez bir şekilde büyüdü.

Neo-liberalizmden illiberalizme giden bir ekonomi-politik dünyayı sardı. Kriz dönemsel değil yapısal oldu. Ve bir türlü içinden çıkılamayan vaziyette, demokrasi ideali gözden düşerek, cumhuriyet değerleri de bir kenara bırakılır oldu (Televizyonlarda kamuoyu yoklamalarıyla, Fransa’da %73 gibi bir oranda demokrasi yerine, kuvvetli “gerçek bir şefin” düzen getirmesi arzusunun tercih edildiği yayınlandı. Siyasetten uzaklaşma ve siyaset adamlarına ve Meclis’e olan güvende zafiyet görülmekte. Avrupa’nın birçok ülkesinde siyasete %50’nin altında bir inanç başladı. İnsanlar demokrasiye karşı konforlarını savunmayı tercihe etmeye başlıyorlar). Nereye doğru döndük yüzümüzü?

Bilhassa son seneye kadar, her şeye rağmen hala eski bildiğimiz dünyada yaşamaya devam edebilmekteydik. Ama 2025 yılı bizi, dünyada ABD’den Çin’e ve Rusya’ya giden bir küresel çizgide bildiğimiz değerler üzerinden işlememeye başlayan bir yere doğru götürmeye başladı. Ve geldik: Yapay Zekâ çağına.

Eric Hobsbawm kapitalizmin gidişatını çağlarla adlandırmıştı: Devrim Çağı, Milliyetçilik ve Millet Çağı, Uçlar Çağı vb. Şimdi başka bir çağın içine girdik ve içinde ilerlemekteyiz, istesek de istemesek de. Karşı çıkma imkanları kısıtlanmaya başlıyor. Bu nedenle herhalde, bir sanatçı arkadaşımın ifade ettiği şekliyle, ütopya dünyasından distopya dünyasına girildi. Foucault’nun söz etiği heterotopya da değil, bu anlamda: Marjinallerin olduğu yerler de değil. Yer olmaktan çıkan ve ayaklarımızı yerden kesen bir başka teknoloji başat olmakta.

Yine aynı sanatçı arkadaşım, 1968-69 yıllarında “hippilerin ve Vietnam katliamına karşı barışı” arzulayan bir dünyanın yanında, Kubrick’in filmi 2001’deki makina “Hal’ın” (kendi kendine başat bir bilgisayarın insan astronotlara yardım etmek üzere kendi dünyasına çağırısının ve artık astronot Dave’e “dur emri” vermeye başladığı) dünyası söz konusuyken, bizim buna fazla önem vermediğimizi hatırlatmakta. Filmdeki bu sahnenin sonunda, tıpkı zafer çığlıkları atan insanlar gibi makine kinayeli bir şekilde şarkı söylemeye başlıyor. Halbuki bu film, sadece sinema dünyasını değiştirmekle kalmamıştı, aynı zamanda insan ve makine mücadelesine doğru bizi düşünmeye yönlendirmekteydi.

Artık şimdi, olduğu gibi bu dünyanın içinde yürümekte ve yüzmekteyiz; düşünmekteyiz, toplantılar düzenlemekteyiz. ABD’de Trump bu yeni tekno-logos dünyasının madenleri için ülkeler ve madenleri olan “ender toprakları” satın almaya kalkacak nerdeyse; olmazsa işgal mi edecek? Grönland, Kanada ve Meksika. ABD’nin komşularının koloni olma koşullarının hazırlığında hızla ilerliyoruz.

Sanat toplantıları ve siyasi kolokyumlar “Yapay Zekâ” üzerine gelişmekte.6 Şubat’ta Paris’te bir zirve gerçekleştirildi: Yapay Zekâ üzerine yapılan bu toplantı yüzünü geleceğe doğru döndü. Kültür alanında, bilim, ekonomi ve teknoloji alanında paralel toplantılar düzenlendi. Yapay Zekanın ekonomiyi ve büyümeyi nasıl güçlendirebileceği öne sürüldü. 10-11 Şubat’ta ise, Yapay Zekâ Zirve’sinde Daron Acemoğlu’nun daha insani tezlerine karşı, Philippe Aghion, Simon Bunel ve Xavier Jaravel büyüme hızının yapay zekayla daha da yüksek verimlilik sağlayacağını ileri sürdüler. İhtiraslı tartışmalar bu yönde gelişmekte. Yapay Zekânın yararları ve zararları üzerine tartışılmakta. Yapay Zekanın üretkenliği öne sürülmekte.

Diğer yandan bu dünyaya uyamayanlar ne yapacaklar? Nasıl yaşayacaklar? Kontrol toplumu nasıl takip edip, gözetleyecek her şeyi. Sadece bir güvenlik sorunu değil, tekno-ekonomik büyümenin bugün nasıl gerçekleşeceği sorunu öne çıkmakta.

Fransa’da yapılan Yapay Zekâ Zirvesi’nde, Fransız Kültür Bakanı Rachida Dati’nin davetiyle, Amerikan ve Fransız pasaportuna sahip sanat hamisi Fidji Simo, sekiz sanatçıyı yapay zekâ üzerine çalışmak için Villa Albertine’e, Amerika’ya davet ediyor ve teknolojik sanatsal yaratı için onlara çalışma imkanları sağlayacağını duyuruyor.

İnsanın hareketlerini ve zekasının benzerini yapan ve bu anlamda da, insan yerine yerleştirilmeye başlanan bilgisayarlar (robotik ile temizlik, ameliyat, araba kullanma, kamu metrolarının elektronik olarak insansız çalışmaya başlaması, emeğin robot gücüne eklemlenmesi) yeni neo-emperyalizmin madenlerinin araştırılmasını gerçekleştirmeye başladılar bile. 

Başka bir çağa ve yeni yaşam şartlarına nasıl alışabileceğiz? Bir şey var ki, yeni tekno-logos ekonomisi demokrasilere pek de iyi gelmemekte!

Bu yeni dünyayı düşünmeye devam edeceğiz.     

Ali Akay kimdir?

Ali Akay Paris'te, 1976-1990 yılları arasında Paris VIII Üniversitesi'nde Sosyoloji, Felsefe ve Siyaset Bilim okudu. 1990 yılından beri İstanbul'da, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde öğretim üyesidir. Aynı Üniversitenin Resim Bölümü'nde 1992 yılından beri doktora derslerini sürdürmektedir.

Yurt dışında Paris, New York ve Berlin'de dersler vermiştir. Türkiye'de ve yurt dışında birçok kurumsal ve kurum dışı sergilerin küratörlüğünü yapmıştır. 

1992 yılında Toplumbilim dergisini kurmuş ve 2011 yılına kadar bu dergiyi sürdürmüştür. 2011 yılında, Toplumbilim dergisinin yeni ismiyle şu anda devam etmekte olan Teorik Bakış dergisini kurmuştur.

Yurt içinde ve yurt dışında yazıları yayımlanmıştır ve sanat, sosyoloji ve felsefe üzerine birçok kitabı vardır. 

             

Yazarın Diğer Yazıları

Epikuros: Yeniden

Küreselleşme-sonrası “illiberal dünyanın” ekonomi-politikası bize kadim zamanları hatırlatıyor mu?

Ayak uydurmak mümkün mü?

Öznellik insanlara ve kimliklerine değil; orada yüzyıllar boyunca duran ama sürekli değişen rüzgarlara, hava durumuna göre uyarlanan bir ortam bizim yeni yerimiz, evimiz olabilir belki de!

Ne halde: O halde cinnet

Ne haldeyiz? Zararlı bir yaşam içindeyiz, zehirleniyoruz. O halde, bir tepki olarak tek şey var: Cinnet!

"
"