19 Aralık 2024

Arhan Kayar’ın hayal gücü

Kendi hızını hayat yakaladı ve birdenbire bıraktı. Arhan İstanbul’un hayal gücüydü. Ama hayal gücü olarak anılmaya devam edecek. İstanbul İstanbul’u yapanları unutmaz

1990 yılında Mimar Sinan Üniversitesi’ne hoca olarak, 15 yıllık Paris’te eğitim sonrası geldiğimde yeni insanlarla tanışmaya başladım. Bunların arasından en çok beni şaşırtan biri oldu. Enerjisi, zekâsı, hayal gücünün kuvveti ve İstanbul’u bu karanlık zamanlarında İstanbul yapan bir sima olarak Arhan Kayar’ı tanıdım. Gözleri parlıyordu ve yakına gelerek konuşuyordu. Konuşurken ileri geri sallanmaktaydı. Sanki yerinde duramıyordu ve her an kafasından başka bir proje geçiyordu. O dönemde İstanbul’un eski mahallerinde “rave party” düzenlemekteydi. İstanbul için olduğu kadar her türlü büyük şehir için de yeni bir kavramdı bu. Eğlence dünyasını değil, yaşamın enerjik dünyasını taşımaktaydı İstanbul’a.

Arhan Kayar

Karanlık Beyoğlu’nun ana caddesinden geçerek in cin top oynayan İstiklal caddesinin Tünel tarafına yürüyerek Arhan ve Komet’in Tünel’in hemen yanındaki eski ve güzel apartmanın en üst katına çıkılıyordu. Parti düzenlemekteydi. Herkes, sanatçılar gazeteciler ve felsefeciler. Ahmet Soysal ile orada tanıştım ve Arhan gibi uzun süren bir dostluğun başlangıcı oldu bu akşam. Sonra onlarca defa inanılmaz geceler düzenledi. Akademi mezunuydu.

Ve bu hayal gücü nereden kaynaklanmaktaydı? İlk tanıştığımda o 1990’ların başında yurt dışından ülkeye gelen bir sürü üniversite hocası, entelektüel ve sanatçı gibi onun da New York’tan geldiğini sanmıştım. Kendisine sordum ve bana cevabı daha da şaşırtıcıydı: “Benim daha pasaportum yok” dedi. Bu hayal gücü nerden gelmekteydi?

O günlerden bugünlere çok arkadaş olduk. Beyoğlu’ndaki ara sokaktaki evinde beraber doğum günü partileri kutladık. Doğum günlerimiz iki gün farklıydı ve yıllarca ve yollarca bu beraberlik kutlamaları sürdü. Ne zaman bir sergi sonrası sanatçı dostlarımız sergi yapmaya İstanbul’a gelse, Arhan anında bir parti düzenlemekte ve onlarca kişi birdenbire bazılarının bir bar sandığı evine gelmekteydi. Çok enerjikti, hızlıydı, arkadaşları, ona yardım eden dostları hep birlikte anında bir gece düzenlemekteydiler. 1980’li yılların sonu ve 1990 başında Arhan Seretonin sergilerini (Canan Dölay ve Çağatay Karaçizmeli ile Feshane 1989 ve Yedikule Gazhanesi 1992) yapmıştı. Bu unutulmaz sergiler olarak hafızalarda kaldı. Performanslar ve aksiyonlar sanatı da onun hızına çekmekteydi.

Hele Kasımpaşa Un Fabrikası içinde düzenlediği gecenin performansının kahramanı da Arhan’dı kanımca. Zaten gecenin kendisi bir performanstı. Smokinlerle ve uzun elbiselerle girilen eski köhne Un Fabrikası içinde satışa konulan bira fiyatları bakkal fiyatından da ucuzdu sanırım ve bozuk paraya ihtiyaç vardı. O insanların cebinde bozuk para bulunmazdı pek ve ne yapacaklarını şaşırıyorlardı; çünkü barmenler o bozuk paralarla bira satıyorlardı. Kâğıt para değil. Bu unutulmaz bir sanatsal performansı bir burjuvazi yanılsamasına dönüştürmekteydi. Yükselen neo-liberal kapitalizmin içinden geçen bir hız İstanbul’a yerleşmeye başlamıştı bile. Arhan bozuk para ile zorlamaktaydı belki de ekonomisini İstanbul gecesinin.

O günler daha sanatın parasal bir dünyaya çekilmediği günlerdi. Galeriler ise tek tük vardı. Sanat ise bilhassa çağdaş sanatın değişen malzemeleriyle sanat icra eden sanatçıların eserlerinin satışları söz konusu bile değildi. Koleksiyoncu ise başka sanat alanlarına yönelmişti zaten. 2010’lı yıllara gelene kadar herhalde hep yazdığım gibi “sanat piyasası değil, ama “sanat pazarı” vardı.

Bir başka olay ise Arhan’ın müdavimlerinden olduğu Altan’ın Safran adlı gece kulübüydü. Orası da herkesi yan yana getirmekteydi. Entelektüel, gazeteci, üniversite hocası, moda ve tasarım dünyası ile mankenler ve de İstanbul burjuvazisinin entelektüel eğlence severleri.

Arhan, bu İstanbul’un içinden geçti ve Esra Ekmekçi ile dDf’i ortaya çıkartılar. Tasarım Fuarları ve Sanat Fuarları organizasyonu unutulmaz anları yaşattı İstanbul’a. Yaratıcıkta üzerlerine yok gibiydi. İsimi üstünde Rüya Tasarım Fabrikası. Rüya aleminde bir İstanbul küresel dünyanın içine girmekte ve yerini almaktaydı. Arhan bu dönemin içinden geçerek bir Fabrika rüyasını geliştirmeyi bildi. Andy Warhol’un Fabrikası gibi burası da sanat ve tasarımın rüyasına yer açmaktaydı.

Ne kadar çok seyahatler yaptık beraber. Pasaportu olmayan Arhan son yirmi yılda nerdeyse yerinde durmadı. İki üç günde bir iş seyahatindeydi. Hep beraber İğneada, Boğazda tekneler, Beykoz’da yemekler, Paris ve Nice ve de projeler; İstanbul’da sergiler: Arhan hiç durmuyordu.

Ve oğlu Atlas doğdu. Bugün 8 yaşında. Eşi Evren ile birlikte her zaman yaratıcı iki kişi olarak tasarım dünyasının içinde bulundular. Sanatçıları ve sanat ve moda tasarım dünyasını çok sevdiler. Yaratıcılık ve hayal gücü. Arhan bunlarda ustaydı. Her zaman güler yüzlü ve her an yeni bir projenin hızında zihni hep onu uzaklara götürdü.

Sonra bu haber düştü. İstanbul’u İstanbul yapanlardan biri olarak İstanbul fısıldamaktaydı bu kötü haberi. Kötü haber onu buldu. Ama inanılır gibi de değildi. Çok hızlı oldu. Kendi hızını hayat yakaladı ve birdenbire bıraktı. Arhan İstanbul’un hayal gücüydü. Ama hayal gücü olarak anılmaya devam edecek. İstanbul İstanbul’u yapanları unutmaz.

Ali Akay kimdir?

Ali Akay Paris'te, 1976-1990 yılları arasında Paris VIII Üniversitesi'nde Sosyoloji, Felsefe ve Siyaset Bilim okudu. 1990 yılından beri İstanbul'da, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde öğretim üyesidir. Aynı Üniversitenin Resim Bölümü'nde 1992 yılından beri doktora derslerini sürdürmektedir.

Yurt dışında Paris, New York ve Berlin'de dersler vermiştir. Türkiye'de ve yurt dışında birçok kurumsal ve kurum dışı sergilerin küratörlüğünü yapmıştır. 

1992 yılında Toplumbilim dergisini kurmuş ve 2011 yılına kadar bu dergiyi sürdürmüştür. 2011 yılında, Toplumbilim dergisinin yeni ismiyle şu anda devam etmekte olan Teorik Bakış dergisini kurmuştur.

Yurt içinde ve yurt dışında yazıları yayımlanmıştır ve sanat, sosyoloji ve felsefe üzerine birçok kitabı vardır. 

             

Yazarın Diğer Yazıları

Vardın mı?

Toplumsal alanın içindeki cins kimlikleri arası anlaşmazlıkların aşılması ve barışın vurgulanması için 25 Kasım’ın duyurulması ve yaygınlaştırılması ehemmiyetli gözükmekte

Kriz nerede?

Sıkışan ve sayıca azalan hâkim bir burjuvazi ile orta üst sınıfların, eski devlet memurlarının ve de daha sonra “orta direk” olarak ortaya çıkanların ekonomik krizden kuvvetli bir şekilde etkilendiğini gözlemlemekteyiz. Alt diye adlandırılan sınıfların ise, maaşlı, emekli, işsiz vb. “açlık sınırında” olduğu belirtiliyor: Kriz!

Lizbon’da sanat haftası

Bu sene şehrin üç önemli müzesi Lisbon Art Weekend’in LAW’ın organizasyonunun içine girmiş bulunmakta: Gulbenkian Müzesi, MAAT Sanat, Mimari ve Teknoloji Müzesi ve de koleksiyonunda Picasso, Duchamp, Miro, Ernst, Bacon, Bourgeois, Judd gibi uluslararası sanat tarihi ustalarını bulunduran MAC/CCB. Bu müzelerde dünyanın önemli çağdaş sanatçıları sergilenmekte

"
"