Geçtiğimiz yüzyıl başlarında Fransa'da doğan Haute-Couture geleneği, moda dünyasının en prestijli etkinliği olarak kabul ediliyor. Modanın bir sanat dalına dönüşmesini sağlayan ve kendi bünyesinde yarattığı dev tasarımcıları ve lüks markaları kadar, kumaşçı, işlemeci, şapkacı gibi sanatkârları ile de ünlenen HC, yılda iki kez düzenlenen moda haftaları ile günümüze kadar geldi.
Körfez krizi sonucunda, tröstler tarafından paylaşılan ünlü modaevleri, yöneticilerinin aldığı 'devam' stratejileri doğrultusunda, hazır giyim koleksiyonlarına paralel olarak HC defilelerini sunmayı sürdürüyorlar.
Cristóbal Balenciaga, 1930 yılında, hizmet verdiği İspanya'nın kraliyet ailesinden ayrılarak Paris'e yerleşmişti. Kendini "Modacıların Modacısı" olarak lanse ederek HC ailesine katılan Balenciaga, mimari kupları ve minimalist tarzı ile döneminin en önemli modacılarından biri olarak kabul edilmişti.
Coco Chanel "Aramızdaki en gerçek modacı Balenciaga'dır" sözleri ile "formların modern senfonisi" olarak da tanımlanan rakibine destek vermişti.
1968 yılında kapılarını kapatan modaevi, 2001 yılında Gucci/PPR grubu tarafından satın alınarak tekrar lüks dünyasına kazandırılmıştı.
Nicolas Ghesquiere'den sonra, 2016 yılında markanın kreatif direktör koltuğuna oturtulan Gürcistan asıllı tasarımcı Demna Gvasalia, hazır giyim koleksiyonlarındaki performansı ile "sınıfı geçerek" HC koleksiyonu hazırlama yetkisini aldı.
Profesyonel hayatına, Margiela ve Louis Vuitton'da tasarımcı olarak adım attıktan sonra "Vétements" adını verdiği kendi markası ile ünlenen Gvasalia, yarattığı punk tarzı ile dünya basının ilgisini çekmişti.
Balenciaga gibi bir markanın 53 aradan sonra tekrar lüks sektörüne dönüyor olması hali ile büyük bir beklenti yarattı.
Geçtiğimiz hafta, Paris'te düzenlenen HC 2021/20222 Sonbahar-Kış Moda Haftası çerçevesinde sunulan defile, geleneksel kodları ters-düz etmiş olsa da tasarımcının "klasizm-punk" sentezi ilgi ile izlendi.
Bay Balenciaga gibi, kup çalışmalarındaki ustalığı ile göz dolduran tasarımcının dikkat çeken bir diğer ilginç atılımı ise, bugüne dek sadece kadınlara özgü olan HC koleksiyonunda erkeklere de yer vermiş olması oldu.
Siyah renk ağırlıklı koleksiyonda sunulan, manto, trençkot, parka gibi modellere uyguladığı modern formlar gerçekten ilgi çekici.
Markanın 1930 yılında satın alınan görkemli binasının salonlarında sunulan defilede müzik olmaması ve o yıllarda olduğu gibi her çıkan mankenin model numarası taşıması ilginç bir kurgu. Kanımca, yıldız mankenler yerine sıfır makyajlı, geleneksel fiziki estetik normlarından uzak kadın ve erkeklerin seçilmiş olması da başarılı bir perspektif.
"Balenciga'nın mirasını çok değerli buluyorum" sözleri ile Fransızlara göz kırpan Gvasalia, "Ancak bugün sadece yaşlanmış olan zengin HC müşterisine değil, tüm nesillere mesaj vermek istiyorum" diyerek hedefinin yükseklerde olduğunu ima etti.
Moda dünyasında "Anvers Ekolü" olarak bilinen Belçika'daki Güzel Sanatlar Akademisinin moda bölümünden mezun olmuş olan Gvasalia'nın, HC tarihinde bir ilk olarak erkeklere de hitap etmesi bir hayli ilginç. Geleneksel olarak koleksiyondan seçilen model sadece o müşteriye dikiliyor ve ikinci örneği olmuyor.
Kendini zorlamadan "cool" olmak felsefesinin ön plana çıkarıldığı defilede, omuzlardan arkaya kaydırılarak dik duruyormuş hissini veren mimari kuplar, mükemmel dikilmiş manto ve ceketlere eşlik eden Japon denim kumaşından tasarlamış bol pantolonlar benim favorilerim.
Siyah balıkçı yaka bir kazakla sunulan deri üzerine krokodil pulları işlenmiş godeli eteğin işçiliğini ise Paris ekolünden gelmiş bir tasarımcı olarak takdir ediyorum.
Defileden akıllarda kalacak bir diğer ilginç tablo ise, Balenciaga arşivinden çıkartılarak tekrar yorumlanan Jacky Kennedy'nin çiçek işlemeli gece elbisesi.
HC koleksiyonlarında "gelinlik modeli" ile final yapma geleneğine de sadık kalınan defide, düz hatlı kuyruklu beyaz elbise bir "hayal" niteliği taşıyordu.
Mutlu pazarlar.