25 Temmuz 2022

Zorlu bir kışın arifesinde

Bu kış zorlu, epey zorlu geçeceğe benziyor. Bunun işaretlerini hem enerji piyasalarındaki arz sıkıntısı ve maliyet artışlarından hem de siyasi, ekonomik ve askeri sahâlârdaki gelişmelerden görmek mümkün. Zorluk öylesine ciddi ki, Rusya’nın karşısına sert yaptırımlarla dikilen Batı’nın yekpare bir blok olarak ABD politikalarının arkasında daha uzun süre hizalanması aynı kolaylıkla mümkün olamayacak gibi

Rusya, Ukrayna işgaline Kiev yönetiminin Donetsk ile Luhansk bölgelerinde sekiz yıldır sürdürdüğü saldırılarını sonlandırmayı ve Minsk anlaşmalarına uymayı reddetmesi üzerine girişmişti. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski, o tarihlerde altında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) da imzası olan bu protokollere uymayı kabul etse savaşın önü alınabilecekti. Etmedi. Bu kez Rusya da silahlarını konuşturmaya başladı. Moskova, o tarihlerde hedefini Donetsk ile Luhansk bölgelerinin kurtarılması olarak açıklamıştı. Ruslar sonuna geldiğimiz temmuz ayı itibarıyla bu hedeflere çok büyük ölçüde ulaşmış görünüyor.

Ancak görünen o ki, şimdi o hedefler de güncellenip genişliyor. Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, geçen hafta içinde Rusya'nın Ukrayna'daki yeni hedeflerini açıklarken savaşın adresinin Donbas bölgesi ile sınırlı kalmayacağının altını çizdi. Savaş artık yeni hedeflerin belirlendiği bir safhaya giriyor, belli ki.

Lavrov, Ukrayna’nın Batı’dan tedarik ettiği silahların Kremlin’in hesaplarını değiştirdiğini belirterek, “Coğrafi hedefler artık farklı. Hedefler artık sadece Donetsk ve Luhansk özerk cumhuriyetleri ile ilgili değil, aynı zamanda Herson bölgesi, Zaporojiye bölgesi ve bir dizi başka bölgeyle ilgili,” dedi. Böyle olması çok şaşırtıcı değil. Ruslar Ukrayna topraklarının Rusya’nın istikrarsızlaştırılmasında bir daha kullanılmamasını mümkün kılacak tüm adımları atacak, muhtemelen. Bütün bu gelişmeler, an itibarıyla muharebe deneyimi olan birliklerinin yüzde 75’ini kaybettiği söylenen ve aylık 5 milyar dolarlık bir bütçe açığıyla ilerleyen Ukrayna için kötü haber, tabii.

Moskova, bir anlamda “siz el yükseltirseniz, ben de hedef büyütürüm,” diyor. Nitekim Lavrov, Batı'nın Kiev'e uzun menzilli füze vermesi durumu için de, “Böyle bir durumda Ukrayna'daki hedeflerimiz daha da ileriye gidecek,” şeklinde konuştu. Gerçi Beyaz Saray, Ukrayna’ya M142 HIMARS roket sistemleriyle birlikte kullanmak üzere 300 km menzilli taktik balistik füzeler (ATACMS) vermek niyetinde olmadığını açıkladı. Ancak 3. Dünya Savaşı’nın patlak vermeyeceği, bu kış savaş koşullarının hafifleyeceği anlamına da gelmiyor. Zaten Biden daha geçen cuma günü Ukrayna’ya 4 HIMARS roket sistemi ile 500 yeni Phoenix hayalet taktik İHA’larının da aralarında olduğu 270 milyon dolar tutarında yeni bir askeri yardım yapacaklarını açıkladı. ABD’nin Ukrayna’ya taahhüt ettiği toplam 40 milyar dolarlık yardım tutarının da üzerine çıkabileceği dile getiriliyor. 

Avrupa’yı bu kış bekleyenler

Bu da demektir ki, olağanüstü bir gelişme meydana gelmedikçe, savaş dolaylı etkilerini yoğunlaştırarak bu kış da sürecek. Yaptırımlar şu ana kadar Moskova’yı sarsabilmiş değil. Aksine dönüp ekonomik ve politik olarak Avrupa’yı vurdu. Bir de tabii gıda ve enerji krizi üzerinden küresel ölçekte yoksul ve ekonomisi kırılgan ülkeleri. Avrupa’da şimdiden 4 hükümet düştü. İlerleyen dönemde ABD ve İngiltere dışındaki Batılı ülkelerin bir kısmı, yaptırımların arkasından nasıl dolanabileceklerini ve olan bitenin ekonomik yükünü nasıl hafifletebileceklerini düşünecekler. Körfez monarşilerinin elleri daha fazla öpülecek. Avrupa’da özellikle enerji alanında millileştirme adımları daha çok konuşuluyor olacak. Ancak yaptırımlar durmayacak. Savaşın piyasalar üzerindeki olumsuz etkisi devam ediyor olacak.

Yine de Batı ittifakında ve Avrupa Birliği’nde çatlak (!) sesler artacak. Artan enerji maliyetleri ve huzursuzluk Avrupa genelinde sokak protestolarının ve işçi eylemlerinin yoğunlaşmasına sebep olabilir. Yaşanacaklar İngiltere’nin 1978-1979’da yaşadığı ve “The Winter of Discontent” olarak adlandırılan kışına ne ölçüde benzeyecek, kestirmek zor. O tarihte yaşananlar ülkede Muhafazakâr Parti’nin ve Margaret Thatcher’ın önünü açmıştı. Bu kez tersi mi olur, yoksa daha otoriter yönetimlerin önünün açılması mı söz konusu olur, göreceğiz.

Ancak Avrupa’daki mevcut hükümetlerin Ukrayna savaşı politikalarından ötürü halk desteğini biraz daha yitireceğini söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. Gaz meselesinin ideolojik saiklerle düşünülmemesi gerektiğini söyleyenlerin veya barışı hedefleyen yeni bir siyaset anlayışının egemen olmasını isteyenlerin sesi biraz daha gür çıkacak. İlk gür sesler gelmeye başladı bile. AB, “Save Gas for a Safe Winter” sloganıyla üye ülkelerin 1 Ağustos 2022 ile 31 Mart 2023 tarihleri arasındaki gaz taleplerini yüzde 15 oranında azaltmalarını isteyen bir plan duyurmuştu. İspanya, Portekiz ve Yunanistan buna karşı çıkmış, İtalya, Polonya ve Macaristan da ekonomik ve sosyal anlamda alarm sinyali anlamına gelen planla ilgili ciddi çekinceleri olduğunu dile getirmişlerdi. AB uzmanları, Rusya’dan gelen gazda yaşanan kesintilerin GSMH’da yüzde 1,5 oranında bir düşüşe yol açacağını tahmin ediyor. Bunlar bir resesyonun habercisi gibi.

Savaşın da kazanıldığı yok. Neden hâlâ Ukrayna’nın silahlandırılması devam ediyor, denilebilir. Ancak sahada olup bitenler tek başına bu ihtilafı anlatmıyor. Rusya’ya karşı sürdürülen proksi savaşında Batı ittifakının liderliğini yapan ABD, Ukrayna’nın Moskova’yı askeri sahada alt edebileceğini düşünmemişti zaten. Hedef, Avrupa’nın Moskova ile ilişkilerini kopartmak, Almanya’nın Rusya ile geliştirdiği ilişkiler üzerinden Çin’e inme planlarını baltalamak ve Rusya’yı istikrarsızlaştıracak bir çatışmanın tohumlarını atmaktı. Bunun için de Ukrayna sahasındaki muharebeleri ille de kazanmaları gerekmiyordu.

Batılı ortaklarının bu tahayyülüyle uyum içinde olduğu izlenimini veren Zelenski, bugün eskisinden de uzlaşmaz bir tutum benimsemiş olarak görülüyor. “Doymak bilmeyen bir balinaya” (kaşalot) benzettiği Rusya’ya güvenmediğini söyleyerek masaya oturmaya yanaşmıyor ve “Rusya’nın suratına bir tokat atabilmek” adına, Batı’dan daha çok silah istiyor, el yükseltiyor. “Topraklarımızı geri almadan ateşkes olmayacak” gibi ateşkesle barış anlaşmasını dahi birbirine karıştıran laflar edebiliyor. Batılı ortaklarından orta menzilli güdümlü roket sistemi HIMARS istiyor. Ve neticede alıyor da. Ancak Avrupa’da barışı hedefleyen bir siyaset anlayışı hâkim kılınmadıkça, bunun bedelini bütün bir dünya ödemeye devam edecek gibi gözüküyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa’nın ufkunu Trump bulutları karartırken

AB’ye ticari ültimatom veren ABD’nin yeni Başkanı Trump, Birliğe daha fazla sopa göstermeye hazırlanırken, yaşlı kıtanın küresel realitelerle bağlantıyı koparmış görünen top bürokratları kafayı Orta Doğu’da bile Moskova husumetiyle kuma gömmeyi tercih ediyorlar

Bir ‘devrimcinin’ bir cevlâni olarak portresi

HTŞ lideri Cevlâni’nin ailesinin Cevlân Yaylalarının İsrail tarafından işgali akabindeki zorunlu göçünde Filistin mücadelesine destek ile başlayan yolculuklarında altmış yıla yakın bir zaman sonunda geldikleri noktanın, Filistinli gruplara silah bıraktırıp kamplarını kapattırmak olması hayli manidar

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

"
"