09 Mayıs 2022

Vekalet savaşı Zafer Günü'nde vites yükseltiyor

Kiev yönetimine yapılan askeri yardımları sınırsız kılacak yasanın imzası için Rusya’nın “Zafer Günü” olarak kutladığı 9 Mayıs’ı seçen Amerikalılar, bu sembolik dönüm noktasıyla Ukrayna’ya sahada vites attırıyor

Ukrayna’da Rusya ile bir vekalet savaşı yürüttüğü gerçeği – artık Batılı kaynakların geçtiği haberlerle de- her geçen gün biraz daha belirginleşen Washington yönetiminin, Kiev’e yapılan askeri yardımları hızlandırmak ve çatışmaların vites yükseltmesini sağlamak için Rusya’nın “Zafer Günü” olarak kutladığı 9 Mayıs’ı sembolik bir dönüm noktası olarak belirlediği anlaşılıyor.

Zira, Joe Biden’ın Kiev yönetimine “askeri ekipman ödünç verilmesine ya da kiralanmasına” olanak tanıyan yasa tasarısını bugün, yani 9 Mayıs’ta imzalaması bekleniyor. Yasa tasarısı daha önce ABD Senatosu ile Temsilciler Meclisi’nde onaylanarak ABD Başkanı’nı bu konuda tam yetkili kılmıştı. Böylece, Washington’un Ukrayna’ya silah ve mühimmat sevkiyatı, Sovyetler Birliği’nin II. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası’nı yenilgiye uğrattığı tarihin yıldönümü olarak kutlanan Zafer Günü’nden (9 Mayıs) itibaren çok daha kolay hale gelecek. Beyaz Saray Basın Sekreteri Jen Psaki’nin geçen cuma günü konuyla ilgili yaptığı açıklamaya bakılırsa, “Ukraine Democracy Defense Lend-Lease Act of 2022” adıyla anılan yasa Ukrayna’ya güvenliği için kritik önem taşıyan her tip silah sevkiyatının önünü sınırsız bir biçimde açacak.

“Lend-Lease” Yasası ne anlama geliyor?

ABD, “Lend-Lease Act” başlıklı bu tip bir yasaya daha önce de II. Dünya Savaşı yıllarında ihtiyaç duymuştu. 11 Mart 1941 tarihinde Kongre’den geçerek Başkan Roosevelt’in imzasıyla yürürlüğe konan Yasa, Washington’un -başta Britanya olmak üzere- Müttefik ülkelere II. Dünya Savaşı yıllarında her tür askeri yardımı yapmasını kolaylaştırmıştı.

Rusya Federasyonu kaynakları, Yasanın yürürlüğe girişinin Sovyetler Birliği’nin tarihteki en büyük zaferini gerçekleştirdiği 9 Mayıs tarihine -bilerek- denk getirildiğinin ve bunun “cihan harbi ruhunun diriltilmesi” anlamına geldiğini savunuyorlar.

Biden’ın Nisan ayı sonlarında ABD Kongresi’ne sunduğu öneride, Ukrayna’ya 20 milyar dolardan fazlası askeri, 8,5 milyar doları ekonomik ve 3 milyar doları insani olmak üzere toplam 33 milyar dolarlık yardım fonu oluşturulması öngörülüyordu. Biden, ülkesinin Kiev'e yaptığı yardımların, Rusya’nın Ukrayna'ya konuşlandırdığı her tank için 10 tanksavar anlamına geldiğinin altını çiziyordu. ABD Başkanı’nca bugün imzalanması beklenen Yasa ile Biden artık dilediği silah sistemi, mühimmat ve harp aracını ayrı bir yetki ya da yasaya ihtiyaç duymadan, sanki kendi ülkesi sınırları içinde bir yere gönderiyormuş gibi hızla Ukrayna’daki savaş bölgesine sevk edebilecek.

ABD’nin vites yükseltmedeki bu tarihi olayı seçimine Britanya da katılmış görünüyor. Reuters’in haberine göre, Britanya hükümeti, G7 liderlerinin Zelenski ile dün yaptıkları video görüşmesinin hemen öncesinde, yani İngilizlerin Zafer Günü olarak kutladığı 8 Mayıs’ta Ukrayna’ya 1.3 milyar pound (1.6 milyar dolar) tutarında askeri destek ve yardım sağlayacaklarını açıkladı. Bu da Britanya’nın Ukrayna’ya verdiği yardımı mayıs ayıyla birlikte iki katına çıkarmayı kararlaştırdığı anlamına geliyor.

Ukrayna’ya ABD’den silah desteği

Öte yandan, Washington’un Ukrayna’ya 27 Nisan tarihine kadar sevk ettiği silah ve mühimmatın ayrıntıları, savunma sanayinin önde gelen dijital yayın organlarından New York merkezli Breaking Defence’de ayrıntılı bir biçimde yer aldı. Breaking Defence’in 2 Mayıs tarihinde web sayfalarında infografik düzenlemeyle yer verdiği söz konusu silah ve mühimmat listesi şöyle:

Sustalı Kamikaze (Switchblade) İHA’ları – 700’ün üzerinde

155 mm’lik obüs– 90 adet

Javelin tanksavar füzeleri – 5 bin 500 adet

Mi-17 Helikopter – 16 adet

Stinger karadan havaya füze sistemleri – 1,400’ün üzerinde

Phoenix Ghost (hayalet anka) İHA’ları – 121 adet

Diğer silahlar: 14 binin üzerinde tanksavar; obüs çekiminde kullanılan 72 taktik araç; 200 adet M113 zırhlı personel taşıyıcı; yüzlerce diğer zırhlı araç; 7 binin üzerinde küçük silah; 75 bin koruyucu vücut zırhı ve başlık; 14 topçu tespit radarı; 4 seyyar havan tespit radarı; lazer güdümlü roket sistemleri; sayısı açıklanmayan miktarda Puma İHA; Sayısı açıklanmayan miktarda sahil savunma aracı; 50 milyonun üzerinde mühimmat mermisi; 2 adet karadan havaya radar sistemi; M18A1 Claymore anti-personel mayınları; C-4 patlayıcılar; taktik saha haberleşme sistemleri; gece görüş ekipmanları; termal görüntüleme sistemleri, dürbün ve mesafe ölçerler; ticari uydu sistemleri; patlayıcı mühimmat imha teçhizatı; CBRN (Kimyasal – Biyolojik – Radyolojik – Nükleer) koruyucu ekipman; tıbbi malzeme.

Kanadalı general neo-Nazilerle yakalandı

Tabii, Amerikalılar Rusya ile yürüttükleri bu vekalet savaşında sadece modern silah ve teçhizatla donattıkları Ukrayna ordu birliklerinden yararlanmıyor. Kiev yönetimi saflarında çatışmalara katılan çok sayıda yabancı paralı savaşçı da bulunuyor. Hatta bir Batılı ülkenin ordu komutanlığı mertebesine yükselmiş bir korgeneralinin Donbas bölgesinde Ruslar tarafından yakalanmasıyla birlikte görüldü ki, NATO deneyimi bulunan yüksek rütbeli komutanlar da Ukrayna rejimi saflarında bölgedeki milis güçleri ve Moskova yönetimine karşı savaşabiliyor.

Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk oblastına bağlı Mariupol kentinde Rus askerler tarafından 2 Mayıs’ı 3 Mayıs’a bağlayan gece yakalanan Batılı generalin, Kanada Silahlı Kuvvetleri’ne mensup komutanlardan Korgeneral Trevor John Cadieu olduğu öğrenildi. Korgeneral’in Moskova’ya götürüldüğü ve orada yargılanacağı ileri sürüldü. Cadieu, neo-Nazi Azov (Azak) Taburlarının kentteki son sığınakları olarak bilinen Azovstal Entegre Demir Çelik Tesisleri’nin yeraltı tünellerinde kaçmaya çalışırken yakalanmıştı. Azak Taburlarının Kanadalı generalin kaçışını kolaylaştırmak amacıyla dikkatleri başka bir yöne çekecek provokatif bir saldırı düzenledikleri de ileri sürüldü. Rusya kaynakları, tesiste henüz silahını bırakarak teslim olmamış başka yabancı askerlerin de olabileceğini iddia ediyor. Tünellerde bulunun mezarlıkta çatışmalarda hayatını kaybeden bazı yabancı askerlerin gömülü oldukları da ileri sürülüyor.

Bu arada, Cadieu’nün herhangi bir yüksek rütbeli subay olmadığı da anlaşılıyor. Geçen Eylül ayında Kanada Ordu Komutanlığı’na ataması yapılmış bir korgeneraldi Cadieu. Ancak göreve başlayacağı tarihten kısa bir süre önce, Kraliyet Askeri Akademi’sinde 1994 yılında meydana gelen bir taciz olayıyla bağlantılı olarak hakkında soruşturma başlatıldı. Adı bir seks skandalıyla anılmaya başlanan 30 yıllık Silahlı Kuvvetler mensubu, eski bir meslektaşı tarafından dile getirilen suçlamaları reddettiyse de soruşturmanın selameti açısından ordudan emekliliğini istedi.

Peki hangi tarihte emekliliğini istedi ve Kanada Silahlı Kuvvetleri ile ilişkisini kesti Cadieu? Ottawa Citizen isimli Kanada gazetesine göre, 5 Nisan 2022'de istifasını sundu. Yani Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin yerel bir televizyon kanalına verdiği ve Mariupol’daki durumun kötüye gittiğinin altını ilk kez çizdiği demeciyle aynı gün. Bir başka deyişle, Cadieu istifasını büyük ihtimalle Mariupol’de iken ve işlerin kötüye gittiğinin belirginleştiği gün iletmiş oluyor. Peki Azovstal tesisinde yakalanma ihtimalinin belirdiğini görerek, Kanada hükümetini zor durumda bırakmamak için orduyla ilişkisini kesmiş olma ihtimali var mı? Şu an için bunu bilmiyoruz. Bildiğimiz, korgeneralin Ukrayna’da ABD tarafından finanse edilen askeri amaçlı biyolojik ve kimyasal silah laboratuvarlarından birinden sorumlu olarak görev yaptığını ileri süren kaynakların da bulunduğu.

Yine de NATO üyesi bir ülkenin korgeneral mertebesindeki bir komutanının neo-Nazi’lerin kentteki son sığınağı olarak kullanılan bir tesiste Ruslar tarafından “ele geçirilmesi,” ABD önderliğindeki NATO güçleri açısından son derece tatsız bir gelişme olarak değerlendirilmiştir, kuşkusuz. Online haber sitesi Mail BD’nin iddiasına göre, “sivillerin” Azovstal tesisinden tahliyesi için BM garantörlüğünde bir insani koridor oluşturulması yönünde yoğun baskı yapan Batılı ülkeler, aslında, bu tahliyeler sırasında neo-Nazi’lerle aynı safta savaşmakta olan yabancı savaşçıların “sivil” kıyafetler içinde bölgeyi güvenli şekilde terk etmelerini de umuyordu.

Newsweek dergisinin Ukrayna yetkililerine dayanarak verdiği 29 Nisan tarihli habere bakılırsa, Ruslara ve Donbas bölgesinde örgütlü yerel milis güçlerine karşı savaşmak üzere 52 ülkeden 20 bin civarında yabancı asker Ukrayna’ya gelerek Kiev yönetimince oluşturulan Uluslararası Lejyon’a katıldı. Derginin haberinde, biri Amerikalı, ikisi Britanyalı ve dördü Gürcistan vatandaşı olan yabancı paralı askerlerin çatışmalarda hayatını kaybettiğinin de altı çiziliyordu. Çatışmalarda hayatını kaybeden yabancı savaşçılar olduğu kadar Ruslar tarafından sağ olarak ele geçirilenler olduğunu da biliyoruz.

Boris Johnson ziyaretinin etkileri

Bu arada, Ukrainska Pravda adlı Ukrayna gazetesi, Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ile savaşı sona erdirmek üzere bir görüşme yapmaya nisan ayı başlarında hazır olduğunu, ancak Britanya Başbakanı Boris Johnson’ın 9 Nisan tarihli Kiev ziyareti akabinde bu düşüncesinden vazgeçtiğini yazdı. Kyiv MediaHub yayın grubunun bir parçası olan Ukrainska Pravda’nın Zelenski’ye yakın kaynaklara dayandırdığı 5 Mayıs tarihli haberine göre, Britanya Başbakanı, Kiev yönetimine İngiliz hükümetinin iki temel mesajını iletti. Birincisi, “Putin’in savaş suçlusu olduğu, yakalanması gerektiği ve onunla müzakere edilmemesi gerekliliğiydi.” İkincisi de, “eğer Ukrayna Putin ile anlaşma imzalamaya niyetliyse, bu düşüncesinden vazgeçmeliydi!”

Boris Johnson’un Kiev’den ayrılışından 3 gün sonra Putin’in Ukrayna ile yürütülen “görüşmelerin çıkmaza girdiği” yönünde açıklama yapması, Britanya liderinin mesajlarının yerini bulduğu ve ziyaretten arzuladığı sonucu alarak ülkesine döndüğünü gösteriyor.

Bu arada Putin’in açıklamasından üç gün sonra da, AB ve Britanya tarafından yaptırımlar listesine alınmış olan Rus iş insanı Roman Abromoviç, Kiev’e yeniden giderek görüşmeler yapmış ve ardından Zelenski, Ruslarla sadece Ukrayna’ya güvenlik garantisi verilecek bir anlaşma ile doğrudan Rusya Federasyonu ile ilişkileri düzenleyecek bir anlaşma imzalayabileceğini, bunun ötesinde bir belgeye imza atmayı düşünmediğini ifade etmişti.

Britanya-Ukrayna ilişkilerinin bir diğer boyutu geçen gün ortaya çıktı. Ukrayna’ya daha önce 5 bin tanksavar füze ve 5 hava savunma sistemi gönderen Britanya hükümeti, 2 Mayıs Salı günü bu ülkeye bu kez de aralarında elektronik muharebe sistemleri ile topçu tespit radarları, GPS engelleme cihazları ve binlerce gece görüş teçhizatı da bulunan 300 milyon pound’luk askeri yardım yapılacağını açıkladı.

Anlaşılan, İngilizler hiç değilse Britanya’nın donanma üssü inşa etmekte olduğu Ukrayna'nın güneyindeki Mikolayiv Oblastı’na bağlı liman kenti Oçakov (Özi) Rusların eline geçmesin diye kesenin ağzını açmaya karar vermişti. Azak Denizi kıyısındaki Berdyansk’tada da Ukrayna için donanma üssü inşa etmeye koyulmuş Britanya’nın bu arzusu şehrin 27 Şubat tarihinde Rusların denetimine geçmesiyle imkânsız hale gelmişti. Britanya donanmasına bağlı gemilerin Karadeniz’de kendilerine yeni bir üs edindiği günleri görme arzusunu sürdürmek isteyen Boris Johnson, en azından Oçakov’daki şansını yitirmek istememiş olmalı ki soluğu Kiev’de aldı. Tabii Zelenski’ye bazı telkinleri olacaktı.

Demek ki cebinde, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Britanya hükümetinin Ukrayna’ya verdiği yardımı mayıs ayıyla birlikte iki katına çıkarma sözü bulunuyordu anlaşılan.

ABD istihbaratıyla öldürülen Rus generaller

Bu arada, Rusya Federasyonu ordusuna mensup bazı yüksek rütbeli (general) subayların Ukrayna tarafından ABD Savunma Bakanlığı’nın sağladığı istihbarat sonucu öldürüldüğü de ortaya çıktı. Kiev yönetimi -Amerikalılar tarafından rakam verilmese de- şimdiye kadar 12 Rus generalin Ukrayna ordu birlikleri tarafından etkisiz hale getirildiğini ileri sürerek askeri uzmanları epey şaşırtmıştı. Ukrayna’nın nasıl bu denli “başarılı” olduğu, New York Times gazetesinin konuya ilişkin 4 Mayıs tarihli haberiyle anlaşıldı. İsimlerinin yayınlanmaması koşuluyla gazeteye konuşan üst düzey Pentagon yetkilileri, Rus komutanların konumlarıyla ilgili olarak Kiev yönetimiyle bilgi paylaşımına gittiklerini doğruladıkları gibi, aktarılan istihbaratın sadece generallerin bulunduğu koordinatlarla sınırlı olmadığını, Rus birliklerinin ve yerel milislerin Donbas bölgesindeki harekât ve gizli planlarını da içerdiğini vurguladılar.

İstihbarat toplama yöntemlerini riske atmamak için, New York Times’a Rus generallerin bulunduğu seyyar karargâhları nasıl tespit ettiklerine dair bilgi vermekten imtina eden yetkililer, kaç Rus generalin doğrudan ABD istihbaratı sonucu öldürüldüğüne yönelik kesin rakam da vermekten de kaçındılar.

Öte yandan, 14 Nisan’da Ukrayna'nın Odessa kentinin yaklaşık 128 km açığında batan Rus kruvazörü Moskova’nın da ABD istihbaratı sayesinde batırıldığı iddia edildi. Beyaz Saray yetkililerinin NBC News’a verdikleri ve yayın kuruluşunun 6 Mayıs tarihli haber bültenlerinde duyurduğu bilgilere göre, Amerikalılar savaş gemisinin kimliği ve konumuyla ilgili bilgileri Ukraynalılara iletmiş, ancak geminin vurulması ile ilgili kararı kendileri almamışlardı.

Hatırlanacağı gibi Ukrayna, Rus savaş gemisi Moskova’yı Neptün füzeleriyle vurduğunu ileri sürmüş, Ruslar ise geminin çıkan yangından ötürü battığını savunmuştu. Ancak Beyaz Saray konuyla ilgili resmi bir açıklama yapmamıştı. NBC News’a konuşan Amerikalı yetkililer, bu suskunluğun ardında Putin’i öngörülemez bir ani karşılık verme yönünde kışkırtmama düşüncesinin yattığını vurguladılar.

9 Mayıs sürpriz saldırısı?

Öte yandan, yukarıda da belirttiğimiz gibi bugün (9 Mayıs Pazartesi) Rusya için önemli bir gün. Sovyetler Birliği’nin II. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası’nı yenilgiye uğrattığı tarihin yıldönümü. Zafer Günü olarak anılan 9 Mayıs, 1960’lardan bu yana bu ülkede resmî tatil ve halk bayramı olarak kutlanıyor. Dolayısıyla Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu özel günün 77. yıldönümünde Ukrayna Savaşı’nın gidişatı ve kazanımlarına dair net açıklamalar yapmasını bekleyebiliriz.

Yazının başında hatırlattığımız üzere, ABD Başkanı’nın da Ukrayna’yı ilgilendiren önemli bir yasanın altına imza koyacağı 9 Mayıs için ihtimal dahilinde olan bir diğer husus da, Ukraynalıların savaşın gidişatı açısından belki çok kritik sayılmayacak ama sembolik önemi olabilecek bir saldırı gerçekleştirme ihtimalleri. Böyle bir saldırı Kırım’da bir noktayı içererek ateşi daha geniş bir coğrafyaya yaymayı hedefleyebilir mi? İhtimal olsa da kesin bir öngörüde bulunmak zor.

ABD, İngiltere, Rusya ve Ukrayna cephelerinde neler yaşandığını bu şekilde aktarırken Almanya’yı da tamamen atlamış olmayalım: Almanlar, Nazi yönetiminden kurtuluşlarını idrak ederek 9 Mayıs’ta Berlin’de “Zafer Günü” kutlaması yapacak gruplara Rus, Sovyet ve Ukrayna bayrağı taşıma yasağı getirdi. Güzel önlem! Almanya dış ticaretinin üçte birinin üzerinden geçtiği Commerzbank’ın CEO’su Manfred Knof’un “Almanya'daki enerji arzı risk altında, tedarik zincirleri bozuluyor, yüksek enflasyon hakim hale geçiyor” diyerek “ülkenin yaptırımlar yüzünden bir iflas dalgasıyla hırpalanması” riskine işaret ettiği günlerde.

Son olarak, İtalyan Corriere della Sera gazetesine verdiği demeçte, NATO’yu “Rusya’nın kapısında havlamakla” eleştiren ve savaş öncesi gelişmeleri “skandal” olarak niteleyen Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus’un da bölgeyi ziyarete hazırlandığı öne sürülüyor. Kaynaklar, Papa’nın Kiev’den önce Moskova’ya giderek Vladimir Putin ile görüşmek istediğini ve bu amaçla Rus liderin kendisine görüşme kapısını aralamasını beklediğini vurguluyor. Bu kısa vadede olur mu, çok mümkün değil gibi.

Ancak sadece Batılı kaynaklardan yaptığımız okumalarla dahi görünen o ki, Ukrayna’da sahanın ateşi 9 Mayıs ile birlikte biraz daha yükselecek ve daha da önemlisi, çatışmaların nükleer bir boyut kazanma ihtimali ciddiyetini koruyacak. Bu arada, ister ilk dili Ukraynaca olsun ister Rusça, daha çok insan ölecek. Ve belki savaş daha geniş coğrafyalara yayılacak. Silahın dili ve mekanizması kendisini daha fazla hâkim kılarken, barıştan söz edenler kendilerini daha az ifade şansı bulacak. Barış umudu biraz daha uzaklaşacak.

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"