ABD'den gelen 54 milyar dolarlık askeri yardıma ve Avrupa Birliği’nin (AB)18 milyar dolarlık destek paketine rağmen cephede işler arzu ettiği gibi gitmeyen ve geçen gün Donbas bölgesinin önemli kenti Bahmut’u (Artyomovosk) da yitiren Ukrayna ordusunun Washington yönetimini sahadaki performansıyla etkileyebilmesi ve Rusya karşısında "ilerleme" kaydettiğini gösterebilmesi için 5 ayı kaldığı ileri sürülüyor.
Financial Times’ın 18 Mayıs tarihinde, "Ukraine’s allies fear military support will fade in US election year" başlığıyla verdiği habere göre, üst düzey Batılı yetkililer, 2024 yılında Amerikan toplumunu epeyce ayrıştıracak bir başkanlık yarışına gidileceğini hatırlatarak Biden’ın Kiev yönetimine açık çek verilmesini eleştiren Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump ile yeni bir seçim kampanyasına hazırlandığının altını çizdiler.
"Ukrayna’yı yaklaşık beş ay daha ayakta tutabilecek önceden onaylanmış yardım fonu kaldığını" vurgulayan yetkililer, Ukrayna’ya yapılan ve kimi çevrelerde artık sorgulanmaya başlanan yardım akışının tehlikeye girebileceği ihtimaline dikkati çektiler.
Financial Times’a isimlerinin açıklanmaması koşuluyla konuşan yetkililer, Biden yönetiminin 2024 yılındaki ABD Başkanlık seçimleri sathı mailindeki en büyük endişelerinden birinin, Amerikan toplumunun Ukrayna’ya yapılmış olan askeri yardımların "beyhude" olduğu hükmüne varması olacağını dile getirdiler.
Bir Avrupalı yetkilinin, "Eylül ayına geldiğimizde Ukrayna önemli kazanımlar elde edememiş olursa, [Batı] üzerinde Kiev’i müzakerelere taşımak yönündeki uluslararası baskı çok büyük olacaktır," şeklinde konuşması da bu sonbaharın savaşın seyri açısından önemine işaret gibi görünüyor.
Bu açıdan Kongre’de "Ukrayna’ya askeri yardım" ile ilgili olarak sonbaharda yapılması gereken oylama son derece kritik bir işleve sahip. Seçimlere bir yıl kala yapılacak bu oylamanın partizanca bir tartışma atmosferinde geçeceği konusunda ise neredeyse herkes hemfikir.
Avrupalı epey bir üst düzey yetkili ise, Financial Times’a savaşın bir sonraki aşaması hakkında konuşurken, "yardımı aynı düzeyde sonsuza kadar sürdüremeyiz" diye ekledi.
Bir başka Avrupalı yetkili de "ABD yönetiminin bu savaşı bir başarı olarak ‘pazarlaması’ ve tüm yardım paketlerinin Ukrayna'nın sahada ilerleme kaydetmesi bağlamında başarılı olduğunu kanıtlaması iç politik hedefler açısından önem arz ediyor," şeklinde konuştu.
Bu arada, geçtiğimiz aylarda New York Times’da yer alan bir haber, ABD toplumunun Ukrayna savaşına yönelik desteğinin erimekte olduğunu gösteriyordu. Associated Press (AP) ajansı ile araştırma şirketi NORC’un gerçekleştirdiği araştırmaya göre, Ukrayna’ya yardımı destekleyen Amerikalıların oranı 2022 yılının mayıs ayında yüzde 60 iken Mart ayında yüzde 48’e düşmüştü. Amerikalılar bu oranın sonbahara kadar daha da düşeceğinden endişe ediyorlar.
Japonya'nın Hiroşima kentindeki G7 Liderler Zirvesi’nde de, Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulanması kararı ile Çin'den, Ukrayna'daki saldırganlığını durdurması için Rusya'ya baskı yapmasını istemek dışında Zelenski’yi memnun edecek bir aksiyon önerisi çıkmadı. Liderler, Ukrayna ile doğrudan görüşmeler de dahil olmak üzere, "Çin'i, toprak bütünlüğüne ve Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nın ilke ve amaçlarına dayalı kapsamlı, adil ve kalıcı bir barışı desteklemeye teşvik ediyoruz," ifadesini kaydetti.
Çin'in son haftalarda adından daha sık söz edilen barış girişimi Rusya ile (barış görüşmelerine ev sahipliği yapmak isteyen) Macaristan gibi bazı Avrupa ülkeleri tarafından memnuniyetle karşılansa da Batı’daki bazı merkezlerce eleştiriliyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya'nın Ukrayna'daki eylemlerini kınamayı reddettiği için Çin'in "güvenilir olmaktan uzak" olduğunu iddia eden bir tutum içinde. AB dış politika sorumlusu Josep Borrell ise, "barış planı denilebilecek tek şeyin Zelensky'nin önerdikleri" olduğu konusunda ısrarcı. Malum, Zelenski de "barış olsun ama Rusya’sız olsun" gibi bir yaklaşım içinde. Savaşan taraflardan birini, hem de kazananı dışlıyorsa nasıl gelecek bu barış, bir muamma.