28 Ocak 2019

Ruslar Ankara’nın Menbiç yolunu kapatıyor mu?

Menbiç’in batısındaki Rus ve Suriyeli askeri kuvvetleri, Sacur Çayı’na yakın yerleşim birimlerini devriye gezerek denetleme çabasına girdi

Suriye sahasında, Türkiye ile Rusya arasında olası bir çatlağa oynamak isteyen, bu konuda belirebilecek ihtilaf filizlerinin serpilmesini sağlamak, bu süreci hızlandırmak arzusunda bir ABD olduğu gibi, Ankara ile Washington arasındaki ihtilaf(lar)ı kendi lehine kullanmak isteyen, isteyecek de bir Rusya var…

Kuşkusuz Washington ile Moskova’nın Suriye meselesi özelinde Türkiye’ye bakışlarının benzer olduğunu söyleyemeyiz. Ancak Türkler ile Kürtlerin arasında olası yeni (ve kontrolden çıkabilecek) bir konfrontasyondan endişe etme bahsinde ABD ile Rusya’yı ortak bir parantezin içinde görebiliriz: “Endişe parantezi!”

Moskova belki Kürtlerin diyalog yönlerini Şam’a çevirmelerini “teşvik etmede” Ankara’yı YPG’yi “terbiye edici” bir konumda görmekten çok da rahatsız olmadı. Ancak bu “mürebbî” pozisyonun Fırat’ın batısında özellikle de şubat ayındaki 12’nci Astana zirvesi öncesinde tekrarlanmasını arzu etmiyor Ruslar. (Fırat’ın doğusunda zaten bir Rus askeri varlığı yok. Doğru dürüst Suriye Arap Ordusu askeri de yok. Dolayısıyla Ankara’nın orada girişeceği bir operasyon için Rus “vizesine” ihtiyacı olmayacak. Ayrıca ortada bir Adana Mutabakatı var ise, ve birkaç gündür bu gerçek bizlere hatırlatılıyor ise, Kürtlerin Fırat’ın doğusundaki askeri varlığını TSK’nın Tel Abyad gibi kırılgan bir noktadan ikiye ayırması Moskova’yı o “terbiye” bağlamında çok da rahatsız etmeyecektir.)

Menbiç, bu anlamda belki de sınır. ABD tarafından desteklenen Kürt güçlerin ağırlıkta olduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) denetimindeki Menbiç’in böyle bir “sınır” noktasında olmasının bir sürü sebebi var. Ama işin özü, bu bölgede Kürtler ile Türklerin kolayca kontrolden çıkabilecek şekilde bir çatışma içine girme ihtimali Amerikalıları olduğu kadar Rusları da endişelendiriyor. Belki de bu endişelerin katkısıyla Menbiç’in kırsal alanında son zamanlarda dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Biliyorsunuz, ABD’nin bölgeden çekileceğini açıklaması akabinde, Rusya desteğindeki Suriye Arap Ordusu, Menbiç’in denetimini TSK destekli ÖSO güçlerinden önce ele geçirmek istediğinden geçtiğimiz yılın sonlarına doğru kentin 25 km batısında bulunan El Arime’ye doğru ilerleyerek bu bölgede mevzilenmişti.

Son günlerde Arime’deki güçlerin Menbiç’i sadece batıdan değil kuzeyden de çevreleyecek ve Fırat Kalkanı bölgesi ile arasına bir tampon koridor çekecek hareketlilik içinde olduklarına dair emareler artmış görünüyor. Suriye menşeili haber ajansı Muraselon’un fotoğraf ve videolarla destekleyerek verdiği habere bakılırsa, Rus askeri polisi ile Suriye Arap Ordusu’na mensup bazı birimler Menbiç’in kuzeyindeki Eyn Dedet, Refaye ve Uşriye gibi yerleşim birimlerinin civarında devriye gezmeye başladılar. Tıpkı Amerikalıların da ÖSO denetimindeki Fırat Kalkanı bölgesinin hemen altında bulunan bu bölgede zaman zaman yaptıkları gibi.

Özellikle Dedet önemli. Zira, bu yerleşim birimi Cerablus’tan -Sacur Çayı’nı aşarak- Menbiç’e uzanan 216 numaralı karayolunun tam üzerinde bulunuyor.

Ayrıca, yine aynı kaynakta yer alan bir başka habere göre, Suriye Arap Ordusu’nun Cumhuriyet Muhafızları bünyesindeki 106 nolu Tugayı da Menbiç’in kuzeybatısında bulunan, yine Fırat Kalkanı bölgesinin sınırına yakın Üm el Culud köyünde mevzilenmiş durumdalar. Hatta bölgede bulunan Suriye askerlerinden biri söz konusu haber kanalında yayımlanan bir videoda, “Suriye Cumhuriyet Muhafızları olarak Menbiç Askeri Konseyi’ni takviye etmek üzere Fırat Kalkanı ile sınırdaki Ümm Culud köyüne geldikşeklinde konuştu.

 

Özetle, daha önce Menbiç’in batısındaki El Arime’de mevzilenmiş olan Rus ve Suriyeli askeri kuvvetlerin bir kısmı kuzeydoğuya doğru hareketlenerek, ÖSO ile YPG arasındaki doğal sınır hattı olan (Fırat nehrine batıdan akan) Sacur Çayı’na yakın yerleşim birimlerini devriye gezerek denetleme çabasına girmiş görülüyorlar.

Önümüzdeki günlerde bu devriyeleri (Karataşlı ve Büyük Arap Hasan köylerini de içerecek şekilde) bazı kontrol noktalarının oluşturulması takip ederse, yazının başında belirli bir “endişe parantezi” içinde olduğunu söylediğimiz ABD ile Rusya arasında, Türklerle Kürtlerin en azından bu bölgede konfrontasyona girmelerini engelleme yönünde (belki sadece şifahi) bir mutabakat bile sağlanmış olabileceğini düşünebiliriz. Ancak ondan da önemlisi, Ankara’nın öyle bir durumda artık bütün konsantrasyonunu Fırat’ın doğusuna, Tel Abyad’a yönlendirmek isteyeceğini de varsayabiliriz.


twitter: @akdoganozkan

 

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"