06 Temmuz 2020

Ankara’nın gözü Suriye birliklerinin üzerinde

Türk ve Rus askeri M4 karayolu üzerindeki ortak devriyeler nihayet M4’ün batısındaki Cisru’ş Şuğur kentine ulaşabildi. Karayolunun açılmasının önündeki engel büyük ölçüde kalkmış görünse de, Suriye Ordusunun önüne set çekmeye kararlı duran Ankara, İdlib’in güneyindeki Cebel-i Zaviye bölgesinde askeri hareketliliğini artırıyor

Suriye ve müttefiki Rusya, Akdeniz kıyısındaki Lazkiye'den Irak'ın Musul kentine uzanan 682 km'lik uluslararası karayolu M4 üzerinde denetim sağlayıp burayı olabildiğince hızlı bir biçimde trafiğe açmak yolunda çok önemli bir ilerleme kaydetmiş görünüyor. Ancak bölgede farklı aktörlerle diyalog içinde olan ve Moskova ile yürüttüğü işbirliğine rağmen uzun süredir kendisini Suriye Arap Ordusu'nun (SAO) karşısında konumlayan Ankara'nın Şam Yönetimi'nin işini zorlaştıracağı yönündeki sinyaller de artıyor.

Önce Suriye ve müttefiki Rusya için "önemli bir ilerleme" olarak nitelediğimiz gelişmeyi özetleyelim. Bilindiği gibi, Moskova ve Ankara 5 Mart tarihinde vardıkları mutabakat ile M4 karayolunun kuzeyinde ve güneyinde 6 km derinliğinde birer güvenli koridor tesis etmekte anlaşmışlardı. Ancak cihatçılar bölgeden çekilmeyi reddederek bu çalışmayı engelleme hedefi gözetince, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurları ile Rus askeri polisi 15 Mart tarihinde M4 üzerinde birlikte çıktıkları ilk devriyelerinde Serakip'in batısında ancak 2 km'lik bir ilerleme kaydetmiş, bu mesafenin sonrasını güvenli bulmadıkları için görevi sonlandırmış ve geri dönmüşlerdi. Gerek Ankara'nın işi ağırdan alması gerekse de cihatçıların protesto gösterileriyle yaptıkları direniş neticesinde M4 üzerinde birkaç km'yi geçen devriye gerçekleştirebilmek aylar boyu bir türlü mümkün olamamıştı. Şimdi yeni haber şu: TSK ve Rus askeri polisi 1 Temmuz günü M4 karayolu üzerinde gerçekleştirdiği ortak devriyede Cisru'ş Şuğur'a kadar ulaştı. Bir diğer deyişle, M4'ün trafiğe açılacak ölçüde güvenli hale getirilmesi yolunda en önemli merhaleye erişilmiş oldu.

Bu gelişmede Rusya'nın özellikle haziran ayının ikinci yarısında sahada yoğunlaştırdığı tahkimat ve yaptığı kimi askeri uyarıların yanı sıra Ankara'nın da HTŞ'yi karayolu üzerinde sergilenen direnişi sonlandırma yolunda ikna etmesi etkili olmuştu. Ankara M4'ün güvenli hale getirilmesine dönük olarak Rusya ile işbirliği yapmaya belki gönülsüz bir biçimde razı olmuştu. Ancak gelinen noktada Ankara şimdi 5 Mart tarihli mutabakatta üzerine düşeni büyük ölçüde yapmış görünüyor.

M4 üzerinde atılan devriyelerin Serakip'ten Cisru'ş Şuğur'a ulaşmasıyla birlikte, Rusya ve Suriye M4'e yönelik tasavvurlarına önemli ölçüde yaklaşmış oluyorlar. Ancak, Ankara Moskova ile işbirliği içinde görülse de, SAO'nun İdlib'in güneyi ile M4 karayolu arasındaki bölgede mevzi kat etmesine ve M4'e yaklaşmasına müsaade etmeyecekmiş gibi bir izlenim vermeyi de sürdürüyor. Hatta bu konudaki tutumunu son günlerde sertleştirdiğini söylemek de mümkün.

Nasıl mı? Şöyle…

Bölgeden yansıyan haberlere bakılırsa, TSK ve SAO birlikleri arasında geçtiğimiz günlerde Cebel-i Zaviye'de (Zaviye Tepesi) karşılıklı top atışları yaşandı. Bunun hemen akabinde de, dün aldığımız bir habere göre, TSK'ye ait insansız hava uçakları gerçekleştirdikleri keşif uçuşları ile son günlerde Suriye Ordusu'nun Halep, İdlib ve Hama muhafazalarındaki mevzilerini yoğun bir şekilde gözlemeye başladı. Bu uçuşlardan en çok nasibini alan bölgenin, HTŞ'den ziyade Ankara'ya yakın muhalif silahlı güçlerin yoğun olarak bulunduğu ve bu gruplarla SAO birliklerini yakın bir tarihte karşı karşıya getirmesi muhtemel Cebel-i Zaviye, yani Zaviye Tepesi olduğu dikkati çekiyor. Gelen haberlere göre, insansız hava araçlarının, İdlib'in güneyindeki Zaviye Tepesi'nin yanı sıra Hama'nın kuzey kırsalındaki El Gab ovası ile Halep muhafazasının batısında da aktif oldukları kaydediliyor.

Buna karşılık, Rusya Federasyonu Hava Kuvvetleri'ne ait olduğu tahmin edilen bazı savaş uçaklarının da geçtiğimiz cumartesi günü erken saatlerde bölgede "gövde gösterisi" yaptığı ileri sürüldü. Rus uçaklarının Halep'in batı kırsalında havadan havaya füze atışı gerçekleştirdiği, ayrıca TSK'nın askeri gözlem noktasının bulunduğu Kuzey Halep'teki Azez şehri yakınları ile İdlib ve Hama kırsalında çok sayıda füze denemesi yaptığı bildirildi.

Hatırlanacağı gibi, özellikle Türkiye'nin 36 askerini kaybettiği Şubat ayı sonlarındaki hava saldırısı sonrasında TSK ile SAO unsurları sert bir biçimde karşı karşıya gelmiş ve "Rusya'nın varlığına rağmen iki ülke savaşır mı" sorusu gündeme atılmıştı. Moskova böyle bir gelişmeye izin vermeyecek bir izlenim ortaya koyarken çatışmalar da 5 Mart tarihli Ankara - Moskova mutabakatı ile yerini ateşkese bıraktıysa da, taraflar geçen süre zarfında Cebel-i Zaviye civarındaki askeri yığınaklarını yoğunlaştırdı.

İdlib'deki askeri varlığını uzun bir süredir takviye eden TSK bölgeye obüs ve hava savunma sistemleri de nakletmiş durumda. Geçtiğimiz haftalarda da aktardığım üzere, Suriye'de silahlı muhalefet yanlısı Halep Medya Merkezi, TSK'nın İdlib'in en yüksek noktalarından olan el Nabi Eyüp Tepesi'ne hava savunma sistemi kurduğunu açıkladı.

Suriye muhalefetine yakın kaynaklar, Ankara'nın bölgeye kısa menzilli yerden havaya füze atan Atılgan PMADS savunma sistemleri de naklettiğini, bu sistemlerin Sarmada yakınlarında güneye doğru ilerlerken görüldüğünü bildirdiler. Bu, Ankara'nın Suriye Hava Kuvvetleri'nin bölgedeki silahlı muhalif gruplara yönelik olası saldırılarını kısıtlamaya dönük bir girişim olarak algılanmıştı. Kaideye Monteli Stinger (KMS) olarak bilinen Atılgan, hareket halindeki zırhlı birlikleri hava akınlarından korumak için geliştirilen ve uzaktan kumanda imkânı da olan 8 km menzilli bir sistem. Ankara'nın bu sistemleri şubat ayında da bölgedeki askeri gözlem karakollarına naklettiği ve Su-24M bombardıman uçaklarına yönelik olarak kullandığı kaydedilmişti. Atılgan da özellikle Suriye Hava Kuvvetleri'ne bağlı helikopterler için iyi haber değil.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin (SOHR) yerel kaynaklara dayanarak verdiği yakın tarihli bilgilere bakılırsa da, son ateşkesin başladığı tarihten bu yana "çatışmasızlık bölgesine" intikal eden Türk askeri araç sayısı 4 bin 3 yüz 40'a ulaştı. Ankara'nın 2 Şubat tarihinden bu yana Suriye topraklarına taşıdığı askeri araç sayısı ise 7 bin 6 yüz 75 oldu. Aynı süre zarfında İdlib ve Halep muhafazalarında konuşlanan Türk askeri sayısının da 11 bini bulduğu ileri sürüldü.

Sahadaki gözlemcilerin önemli bir bölümü, tüm bu gelişmeleri olası bir geniş çaplı operasyon öncesinde tarafların sahadaki "ısınma turları" olarak görüyor. Bakalım ilerleyen günler ne getirecek?


(Not: T24'te bu köşedeki yazılarıma -bölgede çok önemli bir gelişme olmadıkça- 4-5 haftalığına izninizle ara vermek istiyorum. Biraz tatil yapıp, dinleneyim, belki saplandığımız gündemden çıkıp hayata, bölgeye dair daha taze ve olgun bakış açıları edinirim. Ağustos'ta yeniden görüşmek üzere…) 

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"