06 Kasım 2017

ABD ve Rusya’nın Fırat havzasındaki son yarışı

Rusya desteğindeki Suriye Arap Ordusu Fırat’ın aşağı havzasından ilerliyor...

Irak Halk Seferberlik Güçleri’nin (HSG – Haşdi Şabi) geçtiğimiz cuma günü Suriye sınırındaki el Kaim’e girerek şehri ve sınır kapısını IŞİD’in elinden almasıyla birlikte 2014’te Musul’da ilan olunan “İslam halifeliğinin” bu ülkedeki son kalesi düştü. Hatta bölgenin deneyimli gazetecilerinden Elijah J. Magnier’in kullanmayı seçtiği tabiri kullanacak olursak, bu gelişmeyle “IŞİD’in mezarına Irak’taki son çivi çakılmış oldu.” Böyle olunca da gözler Suriye’de çakılması muhtemel “son çiviye” çevrildi.

Hemen ifade edelim, IŞİD’in Suriye topraklarında tutunduğu son toprak parçalarını da yitirmesi “an meselesi.” Bunun için örgütün El Kaim sınır kapısının kuzeyinde, büyük ölçüde Fırat havzası boyunca uzanan 80-100 km’lik bir güzergahtan çıkarılıp atılması lazım.

Bugünlerde Rusya’nın desteğindeki Suriye Arap Ordusu ile ABD desteğindeki Suriye Demokratik Güçleri(SDG) arasında, işte tam da bu güzergâh boyunca adeta bir “yarış” yaşanıyor. IŞİD’e karşı mücadelenin son safhasında tanık olduğumuz bu “kapı yarışı”, IŞİD güçlerini temizleyerek Irak sınırına en erken ulaşma mücadelesi. Bu mücadele iki tarafça da görünürde IŞİD’e karşı verilse de, artık hepimiz biliyoruz ki aslında iki küresel güç, yani ABD ile Rusya arasında söz konusu bir yarıştan söz ediyoruz.

Daha açık bir şekilde ifade edecek olursak...

ABD desteğindeki SDG birlikleri, Fırat’ın yukarı kısmından Irak sınır kapısı el Kaim’e, yani güneye doğru ilerliyor.

Rusya desteğindeki Suriye Arap Ordusu ise aynı hedefe Fırat’ın aşağı havzasından ilerliyor.

Eğer yarışı SDG kazanırsa, Suriye’nin Irak ile (Fırat’ın doğusundaki) sınırını SDG’nin asli bileşeni olan Kürtler kontrol ediyor olacak. ABD desteğinde Türkiye sınırından güneye stratejik Fırat havzası boyunca ilerleyerek buradaki Teşrin ve Tabka barajlarının denetimini ele geçiren ve son olarak Suriye’nin en büyük petrol rezervlerinden olan Deyrizor yakınlarındaki El Ömer sahasını kontrol altına alan SDG, nehir boyunca Irak sınırına kadar ilerleyerek bu stratejik ilerleyişini bir sınır kapısı ile taçlandırmak ve Şam’ın Bağdat’a (ve dolayısıyla Tahran’a açılan) kapısını kapatmak, yani Tahran’ın Akdeniz’e ulaşmasını, yeniden bir Şii Hilal oluşturmasını engellemek istiyor. (Bu arada önceki gün yolları üzerindeki ve sınıra yakın Sarhit, Şüdeyha, Yunus, Galban ve Şeytat gibi petrol kuyularının kontrolünü de IŞİD’den aldığı haberleri geldi.)

Yarışı Suriye Ordusu’nun kazanması halinde, Suriye’nin Irak’a açılan bir sınır kapısı (el Kaim) Şam yönetiminin denetimine geçmiş olacak. Deyrizor kentini aldıktan sonra güneye doğu ilerleyen Suriye Arap Ordusu ve müttefikleri, el Kaim kapısının Suriye tarafını alarak hem IŞİD’i Suriye sahasından silmek hem de Irak ile arasındaki en az bir ticaret kapısını yeniden tesis etmek istiyor. Malum Suriye’nin güneyinden Irak’a açılan bir diğer sınır kapısı olan el Tenef (el Valid) kapısı uzun bir zamandır cihatçı militanların elinde. Bu nedenle büyük kısmı Sünni aşiretlere mensup 150 bin kişinin yaşadığı söylenen el Kaim’e Kürtlerden önce ulaşmak Suriye ordusu ve Ruslar için çok önemli.

Suriye Arap Ordusu ve müttefikleri hedefe iki koldan ilerliyor. Bir yandan yakın bir zamanda denetimini ele geçirdikleri el Meyadin kentinin güneyinden Fırat havzası boyunca ilerlemeyi sürdürürken, bir yandan da Deyrizor’un güneyindeki T2 askeri üssünden, yani batıdan el Kaim’in Suriye tarafına ilerliyor. Bu tip kıskaç harekatları Suriye Ordusu’nun sık başvurduğu ve başarılı olduğu bir savaş taktiği.

Suriye Ordu birlikleri ile müttefiklerinin el Kaim hedefi üzerinde bir başka şehir daha var: Ebu Kemal. Meyadin’in 70 km güneyinde kalan Ebu Kemal sınırdan önceki son büyük yerleşim. Burayı almak demek, “el Kaim cepte” demek. Zira oradan el Kaim’e 12-13 km kalıyor. Suriye ordusu ülkede IŞİD denetimindeki son şehir olan Ebu Kemal’e doğru ilerlerken Rus Hava Kuvvetlerine bağlı Tupolev 22M tipi bombardıman uçakları da 5-6 gündür bölgedeki stratejik hedefleri vuruyor.

Aslına bakarsanız Fırat nehrinin üzerinde -Suriye ordusunun Deyrizor’un güneyindeki bölgede nehrin yukarı kısmını da kontrol altına almasına olanak tanıyacak ya da kuzeyden lojistik destek almasını mümkün kılacak- çok sayıda köprü vardı. Ancak ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerine ait jetler bundan yaklaşık 1 yıl önce kadar önce bu köprüleri imha ettiler. El Meyadin, El Aşara, El Abbas ve Ebu Kemal köprüleri bu saldırılardan nasibini aldı. Amerikalıların bu bombardımanla hedefi, hem Suriye ordu güçlerinin Fırat’ın doğusuyla lojistik bağlantısını kesmek hem de Irak ve Suriye ordularının birleşerek Washington’un inisiyatifi dışında IŞİD’e karşı bir ortak mücadele yürütmelerini engellemek idi. Dolayısıyla Suriye ordu birlikleri söz konusu köprüleri IŞİD’in elinden alıp onarmadıkça Şam yönetiminin kuzeyden ve doğudan lojistik destek alması ve bu şekilde sınır kapısına ilerlemesi pek mümkün değil.

Bu yarışta Şam yönetiminin beklediği destek geçtiğimiz günlerde Irak ordusundan geldi. El Kaim sınır kapısının Irak tarafının denetimini ele geçiren Irak Halk Seferberlik Güçleri (HSG) bu operasyonlarını takiben Suriye topraklarına geçerek Ebu Kemal şehri yönünde 3 km ilerlediler ve el Hari ile Huveyce Bahuz’u IŞİD’den kurtardılar. Irak birliklerinin yolları üzerindeki Süveyye’yi ve ardından Ebu Kemal’i de IŞİD’den kurtarabileceği ve bu şekilde Suriye Ordu birlikleri ile buluşabileceği tahmin ediliyor.

Dolayısıyla, SDG her ne kadar sınır kapısına –nehrin yukarı kısmından- daha yakın ise de, Suriye Arap Ordusu’nun –Iraklı milislerin desteği sayesinde- sınır kapısına (Kürtlerden) daha önce varması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır sanıyorum.

Bu durum sadece ABD’nin değil, İran’ın bölgedeki en büyük hasımlarından biri olan İsrail’in de canını sıkacak nitelikte kuşkusuz. Zira bu şekilde, “Şii Hilal” tamamlanıyor ve Ortadoğu’da İsrail yönetiminin başındaki Hizbullah “belasına” şimdi bir de Haşdi Şabi “belası” ekleniyor.

Gazze’de şu sıralar İslami Cihat ile sıkça misillemelere girişen, Suriye’yi arada çaktırmadan “Hizbullah’ın silah fabrikasını vurduk” diye bombalayan, Lübnan’da Hariri’nin istifası ve akabindeki son gelişmelerden epeyce rahatsız olan İsrail’in Ortadoğu'nun en büyük askeri ve sivil yapılanmalarından biri olarak yıldızı parlayan Haşdi Şabi’nin son yükselişinin ve Suriye’ye uzanmasının etkisiyle Ortadoğu’da sert ve sürpriz hamlelere yönelmesi çok da şaşırtıcı olmayacaktır.

Her durumda savaşın bölgedeki son safhası yeni sürprizlere –kim bilir, belki de yeni savaşlara- gebe gibi görünüyor.

twitter: @akdoganozkan

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"