Bundan tam 75 yıl önce bugünlerde, dünya üzerinde yeni bir çağın kapısını aralayacak olağanüstü bir gelişme meydana geldi.
Bir Osmanlı vatandaşının oğlu 14 Ağustos 1940 tarihinde dünyanın bilinen ilk bilgisayarını geliştirdi. Cümle o tarihlerde böyle kurulmadı tabii. Hatta bu gelişme o günlerde önemli bir olay olarak dahi görülmedi, birkaç kişi dışında bilinmedi.
Almanya, Avrupa topraklarının çoğunu ele geçirmesine olanak tanıyacak bir dizi muharebe ve antlaşma ile meşguldü.
Osmanlı’nın mirasçısı Türkiye Cumhuriyeti ise kendisine yaklaşık 500 yıl önce bir “çağ kapatma” fırsatı veren bir “fethi” diriltecek kutlamalar peşindeydi. O, İkinci Dünya Savaşı’nın kazanılmasına olanak tanıyan bir cihazın, “elektronik beyinin” tasarlanmış olduğundan falan haberdar değildi. Temel uğraşı “komünist” avlamak ve 500 yıl önceki bir fethin ihtişamından nasıl bir siyasi rant devşirilir, onun küçük hesaplarını yapmak, bu amaçla “Güzideler Komisyonu” kurmak peşindeydi.
John Vincent Atanasoff’un 14 Ağustos 1940 tarihinde geliştirdiği sistem, Ar&Ge’den ve öneminde haberdar olmayan tüm ülkeler gibi Türkiye’ye de atılmış bir goldür aslında.
Ben bu gerçekten 2005 yılında tamamladığım “Bilişim Tarihimiz” isimli kitabımın araştırma sürecinde haberdar oldum. Ne dünyada ne de Türkiye’de yaygın olarak bilinen bu ilginç hikayenin izini şimdi gelin birlikte takip edelim:
Bilgisayarın mucidi olduğuna ancak 1970li yıllarda hükmedilen John Vincent Atanasoff, Edirne ile komşu bir vilayet olan ve Tunca vadisi boyunca uzanan Yanbolu’nun (Yambol) Boyacık adı verilen bir kasabasında 1876’da doğan bir Osmanlı vatandaşının, Ivan Atanasoff’un oğludur.
Eski bir camisi ve bedesteni de olan bu şirin Osmanlı kentinde Hıristiyan bir ailede dünyada gelmiştir Ivan Atanasoff. Ve talihsiz bir çocukluk geçirmiştir. Bulgaristan’ın bağımsızlığından yana olan anne ve babasını Nisan Ayaklanması sırasında yitirir Ivan. Ebeveynlerinin ölümünün akabinde Ivan’a amcası sahip çıkar. Ivan Atanasoff 2 yaşına geldiğinde Bulgaristan, Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını kazanır. Ivan 1889 yılında, yani 13 yaşındayken amcasıyla birlikte ABD’ye göçer. Orada Iva Lucena Purdy isimli bir matematik öğretmeni ile evlenir.
İşte John Vincent Atanasoff bu evlilikten 1903 yılında Hamilton’da (New York) dünyaya gelir. İyi bir eğitim alan John 1925 yılında Florida Üniversitesi’nden elektrik mühendisi olarak mezun olur. 1930 yılında da Wisconsin Üniversitesi’nden teorik fizik alanında doktorasını alır.
Şimdi gelelim John’un yolunun bilgisayar sistemlerinin keşfiyle nasıl olup da kesiştiğine. O yıllarda belleğinde program saklayabilen bilgisayarlar ortada yoktur. Ancak toplama/çıkarma işlemleri yapabilen ve özellikle ABD’de 19. yy’ın sonlarındaki nüfus sayımlarında toplu verileri basit amaçlar için seri halde işleme becerilerinden faydalanılan mekanik hesaplama makineleri vardır.
II. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde bilim dünyasında hedef artık, belleğinde program saklayabilen cihazlar geliştirmek olmuştur. Iowa Eyalet Üniversitesi'nde fizik profesörü olarak görev yapan John V. Atanasoff ile onun Clifford E. Berry isimli bir öğrencisi de, belleğinde bir dizi komuttan oluşan bir program saklayabilen ilk elektronik bilgisayarı yapmaya girişirler.
Atanasoff, kafasındaki modelin küçük bir prototipini 1939 yılında ortaya koyar. Daha sonra bu modeli kullanarak Atanasoff-Berry Computer (ABC) adını verdiği sistemini geliştirmeye koyulur. 14 Ağustos 1940 tarihinde de çizimler ve notlarından oluşan 35 sayfalık bir kitapçık çıkarır ortaya. ABC, günümüzdeki bilgisayarların sahip olduğu mikro işlemcilere sahip değildir ama dijital hesaplamalar için kullanılacak elektronik bir aygıt şeklinde tasarlanmıştır.
7 Aralık 1941 tarihli Pearl Harbor baskını ABC’nin henüz dizayn aşamasındaki geliştirme çalışmalarını altüst eder. Amerika artık savaştadır. John da, 1942 Eylülünde üniversiteden ayrılır ve orduya destek amacıyla Washington DC’deki Deniz Kuvvetleri Ordudonatım Laboratuvarları’nda çalışmaya başlar. Orduya katılmadan önce de ABC sisteminin tasarımına yönelik patent başvurusunu üniversitenin anlaşmalı olduğu avukatlardan birine bırakır. Ancak bu resmi başvuru savaş döneminin telaşı içinde hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir.
Tamamlanamayan ABC bilgisayarı hesaplamaları yapabilmek için 280 vakum tüpüne, ikili düzendeki verileri saklamak için bir kapasitöre ve veri giriş/çıkışı (I/O) için de delikli kartlara ihtiyaç duymaktadır. ABC’nin en önemli özelliği, doğrudan sayım yapan mekanik muhasebe makinelerinin aksine, toplama ve çıkarma için mantıksal işlemlerden yararlanmasıdır. ABC bilgisayarı 320 kg ağırlığında bir sisteme gereksinim duymaktadır.
Eğer II. Dünya Savaşı Atanasoff ve Berry'nin çalışmalarını sekteye uğratmamış olsaydı, dünya 1943 yılında bütünüyle tamamlanmış bir ABC ile tanışma şansı elde edecekti. Yine de ABC’nin prototipi ilerleyen dönemlerde bilgisayarlarının geliştirilmesine öncülük eder, ilham kaynağı olur. Zira, II. Dünya Savaşı bilim insanlarının tamamının çalışmalarına sekte vurmaz. Aksine, teknolojik araştırma ve gelişmelerin orduları zafere taşımada daha belirgin bir rol oynadığının farkında olan ABD Savunma Bakanlığı, özellikle top ateşleme ve balistik hesaplamalarda daha kolay çözümlere ihtiyaç duymaktadır.
Hükümetler ayrıntılı hesaplamaların ve çok bilinmeyenli denklemlerin bu tip sistemlerle daha hızlı ve daha kolay çözülebileceğine inanıp kesenin ağzını açınca, bazı üniversitelerdeki araştırmacılar bu alanda ilerlemeler katetmek üzere kolları sıvarlar. İngiltere, Amerika, Almanya ve Fransa’da hükümetlerin desteğiyle bu tip makineler geliştirilmeye başlanır.
Pennsylvania Üniversitesi’nden araştırmacı John Mauchly de bu yönde çabaları olan bir başka bilim insanıdır. 1942 yılında “Yüksek Hızlı Vakum Tüplerinin Hesaplamalarda Kullanımı”na ilişkin bilimsel notları o kaleme almıştır. Onun bu notlarının ilk elektronik bilgisayarın temellerini oluşturduğu uzun yıllar kabul görmüştür. 1946 yılında, ENIAC (Electronic Numerical Integrator and Computer) adı verilen ve neredeyse bir ev büyüklüğünde (167 m2), 30 tonluk bir bilgisayar sisteminin geliştirilmesine bu notlar önayak olur.
Dünyanın ilk ticari bilgisayarı ilan edilen ENIAC adı verilen sistemin altında Pennsylvania Üniversitesi, Moore Mühendislik Fakültesi’nden J. Presper Eckert ile William Mauchly’nin imzası vardır. Bu sistem sayesinde Dünya Ay’a insan indirmekle eşdeğer bir başarının, belleğinde program saklayabilen bir elektronik beyinin doğuşuna tanıklık etmektedir.
Üzerinde 6 bin düğme bulunan ENIAC, saniyede 5 bin toplama ya da 357 çarpma veya 38 bölme işlemi yapabilmektedir. 10x15 metre boyutlarındaki bir mekâna ancak sığabilen bu dev demir yığınının ürettiği 150 kilovatlık ısıyı giderebilmek için 20 beygir gücünde 2 tane vantilatörden soğutucu olarak yararlanılmaktadır.
Peki Atanasoff’un bu bilgisayar sistemiyle nasıl bir alakası vardır? İlk elektronik bilgisayarı geliştiren John Mauchly değil midir?
Tarih Atanasoff’u unutmaya hazırlanırken, 1970’lerde ABD'nin Minneapolis kentinde ilginç bir gelişme yaşanır. 1973 yılı Nisan ayında Earl R. Larson isimli bir bölge yargıcı, Honeywell şirketinin Sperry Rand aleyhine 1967 yılında açtığı bir patent anlaşmazlığı davasında, ENIAC adı verilen bilgisayar sisteminin patentini geçersiz ve hükümsüz kabul eden bir karar verir. 77 tanığın dinlendiği, 30 bin delilin mahkemeye sunulduğu dava ABD federal mahkemelerinin o tarihe kadarki en maliyetli davalarından da biri olur.
Mahkeme yukarıda da bahsettiğimiz gerçeklerin ortaya çıkmasının ardından Mauchly ile Eckert’in ilk elektronik bilgisayarın mucidi olmadığı yönünde bir hükme varır. Mahkemeye göre, ENIAC, Atanasoff-Berry Computer’in (ABC) temel fikirleri üzerine geliştirilmiş bir sistemdir.
Gerçekler yaklaşık çeyrek asır sonra günışığına çıkmıştır. Yeni elde edilen bilgilere göre, John Mauchly, 13-18 Haziran 1941 tarihleri arasında Iowa Eyalet Üniversitesi'ne giderek John Atanasoff'u ziyaret etmiştir. Bu ziyaretinde John'un Ames’teki evinde kalan Mauchly, 3-4 gün boyunca onun ofisine de giderek ABC’nin işleyişini gözlemlemiştir. ABC’nin çalışma prensipleri üzerine Atanasoff ve Berry ile günlerce sohbet etmiş, sistemin operasyon şekli ve tasarımını içeren el yazmalarını okumuştur. Mauchly 30 Eylül 1941 tarihinde Atanasoff’a mektup yazarak ABC sistemini birlikte geliştirmeyi teklif etmiş ve kendi tasarlayacağı sistemlerde onun konspetlerini kullanmasına itirazı olup olmadığını sormuştur.
Bu ziyaretlerden birkaç yıl sonra da Mauchly, Atanasoff’un ABC ile ilgili elyazmalarıyla temelde aynı fikirleri içeren bir makale kaleme almıştır. 1942-1946 yılları arasında da, tarihin ilk bilgisayarının mucitlerinden biri olarak belirivermiştir.
Mahkemenin Nisan 1973 tarihli kararıyla ilk bilgisayarın mucidinin Atanasoff olduğu dolaylı yoldan ilan edilmiş olur. Karar Watergate Skandalı’nın gölgesi altında medyada belki fazlaca yer bulmaz. Ama John Atanasoff, 1973 yılından sonra artık “ilk elektronik bilgisayarın mucidi/babası” olarak anılmaya başlar.
John Atanasoff Bulgaristan’ı da ziyaret eder ve çeşitli unvan ile nişanlara layık görülür.
Dedeleri Osmanlı vatandaşı olan Atanasoff’u 1995 yılında yitirdik. Anısı, sadece Amerikalılarca değil bugün Sofya’da adına dikili bir heykelle Bulgarlarca da yaşatılmaktadır.
@akdoganozkan