01 Aralık 2019

Teslim Töre: Mitolojik kahramanın dünyevi ahlâkı

İsviçre'deki cenaze töreninde tabutunun açık bırakılıp o dev cüssenin ziyaretçilere gösterilmesi sebepsiz değil. Tabutta boylu boyunca yatan o fizik, devrimci mitolojinin bir kahramanıydı. O cüsse. Yarım asırdan fazla bir süreye yayılıyor söylencesi. Dev bir kaya gibi durdu hep durduğu yerde…

Teslim Töre'yi 3 düzlemde hatırlamayı sürdüreceğim. Bendeki anısı ve imgesi 3 düzlemli olacak bundan sonra da. Bu üç düzlemi birbiriyle de buluşturacağım zaman zaman. Buluşacak da.

Birinci düzlem, semantik (daraltırsam fonetik): 12 Mart 1971 darbesi benim çocukluğuma denk gelir. Evimize televizyon bir sene sonra girecekti.  O yüzden o yıl akşam haberlerinden sonra okunan arananlar listesi radyodan akıyordu evimize daha. Teslim Töre'nin adı okunduğunda akışı başlardı çağrışımların da zihnimde. Oysa dinlediğimin farkında bile olmamış olurdum onun adı okunana kadar. 'Teslim' başlı başına heyecan verici bir sözcüktü ama. Ben de söyleyebilirdim bir oyun arkadaşıma bu sözcüğü, bir oyun arkadaşım bana da söylüyor olabilirdi. Arananlar listesini yazanlar ona söylüyordu, durum ciddiydi, oyun değildi ve o teslim olmazdı, olmayacaktı. Böyle bir ismi olduğuna göre yani, teslim olmazdı Teslim Töre. 'Töre'nin ne anlama geldiğini de biliyordum elbette, onun töresi de teslim olmamak olmalıydı işte. Böyle dönüp dururdu adı sözcüklerle oynamayı seven zihnimde, böyle dönüp durdu, her duyduğumda. Birileri ona hep 'Teslim' dedi, ama o töresine bağlı kaldı.

İkinci düzlem fiziksel (ya da estetik): Gördüğüm ilk fotoğrafında ayağında bir bebeği (kendi kızı olmalı) sallayarak uyutuyordu. Belli ki gazete ona dair efsaneye bir tezat oluşturmak için bu fotoğrafı seçmişti. Oysa tam da bu efsaneye müthiş insani bir boyut katmıştı bu fotoğraftaki hali. Bende öyle oldu etkisi bu fotoğrafın. Çıplak tabanlarına baktım, cop darbelerini, falakayı bilecek yaştaydım çoktan. Ama ayağındaki minnacık bebekle onun dev cüssesinin oluşturduğu tezat Teslim Töre imgesini fizikten ve estetikten mitolojiye taşıyordu bir yandan da o fotoğrafta. İsviçre'deki cenaze töreninde tabutunun açık bırakılıp o dev cüssenin ziyaretçilere gösterilmesi sebepsiz değil. Tabutta boylu boyunca yatan o fizik, devrimci mitolojinin bir kahramanıydı. O cüsse. Yarım asırdan fazla bir süreye yayılıyor söylencesi. Dev bir kaya gibi durdu hep durduğu yerde. Arayışları oldu siyaseten, hem de çokça, hem de sıkça, çağdaş arayışlardı bunlar, çağın gereğiydi, ama ne olduysa orada oldu, o durduğu yerde kayanın, ne yaptıysa orada yaptı. Oynatamadılar dev adamı yerinden…

Bir devrim ikonu artık o

Onun isminin tınısını ve anlamını, cüssesindeki estetiği, kişisel tarihiyle koordinasyon içine sokan da işte ondaki bu taşın yerinde ağır olma hali, bu kararlılıktı. Kendisine dair epey eski bu ilk izlenimlerimi uzunca tarif etmemin sebebi de aslında onun bu yarım asırlık kararlılığına, tutarlılığına gelmekti. Ama öyle de yakışıyor ki birbirine bu farklı düzlemlerden öğeler bir araya gelince. Öyle yakışıklıydı ki Teslim Töre. Öyle de kalır anılarda. Bir devrim ikonudur o artık.

İnsanlık tarihinde kısa bir geçmişi olan sosyalizm, yaşama sevinci ile çileciliği hayat hikâyesinde ve elbette efsanesinde bir araya getirmiş/getirilmiş çok kahraman çıkarmıştır. Bu da, benim Teslim Töre’yi hatırladığım üçüncü düzlem olur işte, ahlakî ya da etik. Ve bu düzlemi de sosyalistlerin dünyevi ahlâkının üstünlüğüyle açıklarım ben.

Dinlerin dünya dışı, uhrevi bir otoriteye dayandırarak dayattığı ahlâk zamanla sorunludur. Dünyevi ve maddi zorunluluklar karşısında, nefs ile mücadelede mütemadiyen tehir edilir, sonradan telafi edileceği kabul görür bu ahlâkın. Eylemle eşzamanlılığını, eylem anındaki etkisini yitirmiştir bu ahlâk. Etkisizdir. Etkisiz kalır. Ama bu durumda da yapılan eylemin cezası uhrevi otoriteden geleceği, hesabı da yine bu otoriteye verileceği için tehir edilmiş ahlâk hükümsüzdür de diğer taraftan.

Yalnızca sosyalistler dünyevi ahlak oluşturabilir

Kapitalizm ise ahlâkı toptan çağdışı ilan eder, etmiştir. Üretim anında pek zamansız, makinelerin inen şalteri, paranın aksiyomuna set, sermayenin serbest dolaşımına fren, bilançolara zarar, borsa da sert düşüştür ahlâk.  Bir anlık ahlâk etkisi, ahlakî bir müdahale kapitalizmin işleyiş mekanizmasına göre kârın düşmesi sonucunu verecektir. Ahlâk kapitalizmde olsa olsa bir reklam metni, bir PR faaliyetinde gündeme getirilir. Üretim anında, sömürü hesabında yeri yoktur. Dolayısıyla etkisi de hükmü de.

Sosyalistlerin ahlâkı, sosyalist ahlâk ise farklı. Tabii iktidara gelmiş bir sosyalisti kast etmiyorum burada. Orada ne olacağı belli olmaz. Belli de aslında ben yine de bir umut böyle söyleyeyim. Neyse, her halükârda sadece sosyalistler bir dünyevi ahlak oluşturma imkânına sahiptir. Dünyevi bir ahlâk sosyalistin materyalist felsefesinin hem gereği hem sonucudur. Hayatın her alanında sosyalistler anla ve eylemleriyle ahlakî bir ilişki kurmak durumundadır. Bu ahlaki ilişki onu hem yaşadığı anla hem de geçmiş ve gelecekle bağlantılandırır.  Sosyalistlerdeki yaşama sevinci ve çilecilik bu zamansal bağlantıda rastlaşır. Yaşama sevincini bu dünyevi ahlâktan damıtır, onca çileye ve zulme yine bu sayede katlanır sosyalist. Dünyevi bir ahlâk, sosyalist bireyin hayata bir anlam kazandırmasının handiyse tek yoludur çünkü.

Ahkâm mı kesiyorum, hayır, sadece Teslim Töre'ye dair bir yazıya başlamışken, yeri geldi, bunları da yazmam gerekti. Bir taraftan da önceki bazı yazılarıma bağlanmış oldu işte bu yazım da, böylelikle.

Yazarın Diğer Yazıları

Çiçek almak

Çiçek alanların çiçek alırken yüzlerine bir bakın. O çiçekleri kime aldıklarından ya da birine mi, kendilerine mi aldıklarından bağımsız olarak bir özgüven, bir kendinden, hayatından memnuniyet ifadesi olur bu çehrelerde

1949’da, müziğin ve aşkın bir gecesinde

Zemin tahta, masalar tahta, iskemleler tahta. Plastiğin mekan düzenlemelerini amansız bir hastalık gibi sarmadığı bir dönem bu. Duvarlar ahşap lambriyle kapalı. Ahşap lambri ile amerikan barın birbirini çağrıştıracağı dönemin başında dekore edilmiş olmalı kulüp

Kulübün yayıncı kuruluş boykotu

CHP'nin adalet dediği şey, bu haliyle devletin kurucu partisi olarak kendisinin dokunulmazlığının dost düşman herkes tarafından ve her durumda kalıcı olması kabulüdür