02 Haziran 2019

Gündem için 10 paragraf*

"Yönetmek neredeyse tümden tekil insan bedeninin ölmeye, öldürmeye, şöyle değil böyle örtünmeye, şununla değil bununla sevişmeye zorlanmasına dönüşür."

1, Bütün bu iktidar-beden ilişkisini, bilimsel deyişle anatomipolitikayı çağrıştıracak bir imge arayışındayken pehlivanlara rastlıyorum. Dünyada hangi spor, hangi gösteri bedensel özgürlük çabası için bu denli cuk oturan bir metafor olabilir? İki güçlü adam, vıcık vıcık yağa bulanmış. İkisinin de çabası bir diğerinin kaygan, ele avuca sığmaz bedenini kavrayıp, sırtını yere çalmak. Adamların her ikisini de tek bir yerden yakalamak mümkün sadece. Kıspetin içinde kalan jenital bölgeden. Tam aşkta yakalandığımız yerden. Tam sekste yakalandığımız yerden. Tam hayatta yakalandığımız yerden yani. En çok kaçmaya, kaçırmaya çalıştığımız yerden. (Tam Yakalandığımız Yerden)

2, Erdal’ın idamının önünde hukuki bir engel bulunuyordu. Kendisine atfedilen suçun işlendiği tarihte reşit olacağı yaştan henüz çok uzaktaydı. Bu genç insanı 12 Eylül rejimi önce bir bedene indirgedi. Sonra bu beden doktorların önüne bir adli tıp vakası olarak konuldu. (12 Eylül ve bedenler)

3, Ebu Gıreyb fotoğrafları, bir kez daha vücutlarımızın, birbirine çok benzeyen vücutlarımızın ne kadar kolay ele geçirilebilir, tutsak alınabilir, incitilebilir, kırılabilir olduğuna işaret ediyor. Ve tam da bu yüzden bu fotoğraflar vücudumuz dolayımı ile, vücudumuz üzerinden yapılan namus, şeref hesaplarının, bu hasletleri imha ya da koruma stratejilerinin Bağdat’tan dönüşünün sağlaması oluyor. Savaş makinelerinin gücü karşısında vücutlarımızın savunmasızlığını bir kez daha kavrayarak doğru hesaba, doğru sonuca, bizi Iraklı tutsaklarla asıl bir araya getiren çıkarsamaya yöneliyoruz: İnsan bilinçtir, zihindir, ruhtur. (Ebu Gıreyb’te Aynalar)

4, Her özgürlük talebi, her adalet arayışı aynı gürültülerle boğulmak, aynı gürültüye getirilmek istenmedi mi, sokaklarda, gazetelerde, meclis kürsülerinde: “Burası Türkiye”. Şimdi sadece pandikçilerin, tacizcilerin işine yarıyor işte yakın tarihin davranış bilimi, iktidarı kullanma kılavuzu. (Kız ve ustalar)

5, Bir kadın bir erkek tarafından dövüldüğünde tarih geri gider. Üzerine bir medeniyet inşa etmeye çabaladığımız kafa emeğinin, aklın, ahlâk değerlerinin yerine yeniden kol gücü, kaba kuvvet ve orman kanunları geçer. İnsan yeniden doğal eşitsizlikler, doğal dengesizlikler, doğal üstünlükler dönemlerine geri döner. (Kadın dövüldüğünde)

6, Bütün bu yaşlı ve paralı erkeklerin işyerlerinde, gece kulüplerinde sürdürdükleri ‘çıtır’ arayışının altında da böylesi bir ‘anti-aging’, ‘gençlik iksiri’, ‘taze kan’ hırsı yatıyor olmalı. Kendi el yordamlarıyla buldukları. Arkadan, para ve farmakoloji ile desteklenen iktidarlarını üzerlerinde uyguladıkları. Ülkemiz burjuvazisinin nasıl egoist olduğunu çok iyi bildiğimiz için, bizde de bol miktarda bu tarz tıbbi ve seksi ‘genç yutucu’ olduğunu kestirebiliriz. Ama zaten bizim ülkenin sistemi toptan, her düzeyde bir ‘genç yutucu’ değil mi ki? (Gençlik ilacı)

7, Mavi hap, aşkın ve cinselliğin emekle, emek süreciyle özdeşleşmesi, arzunun emeğe, emeğin arzuya dönüşmesi, emek ile arzunun bireşmesi, aynı şey haline gelmesi ihtimali ve imkânını engelleyen, bu yolu tıkayan küçük ama etkili bir taş. Küçük mavi hap, insanı sadakatlerin, sabırların, fedakârlıkların, belki sonra suçluluk duygularının ya da olmadıysa pişmanlıkların, korkuların, vicdan azaplarının, sonra belki nihayetinde murada ermelerin ruhsal tarihinden alıp biyolojik sorun ve ihtiyaçların pratik çözüm ve karşılanma takviminin, ajandasının önüne koyuyor. Küçük mavi hap, aşkı ve cinselliği  yabancılaşmamış emeğin, parçalanmış, firar edilmiş işbölümünün, özgür fedakârlığın olabilirliğinin işaretleri olmaktan çıkarıp insan ömrünü yine sefil bir çalışma bandına mahkûm ediyor. Umudun ve inancın yerine ağır bir mağlubiyet, ucuz bir galibiyet getiriyor. Küçük mavi hap, arzu süreci ile emek sürecinin bitişmesini sabote ediyor. (Yeni biyonik ve farmakolojik erkek)

8, Onları huzursuz eden, korkutan, işçilerin neşesi, estetik arayışı ve üretim araçlarının kullanımını bu yolda dönüştürüşleri. Erkeklerin erkekliklerini, kadınların kadınlıklarını unutmayışları ve bu unutmayış üzerinden dışarıya, fabrikanın dışına, üretim sürecinin dışına bağlanışları, üretim esnasında dışarıyla, özgürlüğün duyumsandığı ‘dışarı’ ile bağlantı kuruşları. O koli bantlarını ağda için kullanmak gibi ‘buluşçu’ bir eylem, bu işçi kadınlara üretim araçları ile dostane ve keyfi bir ilişki de kurulabileceğini, bu üretim araçlarının bizzat kendilerinin de işine yarayacağını hatırlatmaktadır alttan alta. (Fabrikadaki devrimci neşe)

9, Anatomipolitik disiplin tekniklerinin bir denetleme, gözetleme, cezalandırma alanı olarak dikkat kesildiği cinsellik, artık biyo-iktidarın biyo-politik tekniklerinin de uygulama alanıdır. O güne kadar iktidarın tahakküm altına alınması gereken bir günah ve disiplinsizlik alanı olarak gördüğü cinsellik alanına iktidar, artık aynı zamanda bir üretim, bir çoğalma ve haliyle bir iktisadi ve politik sömürü alanı olarak da ilgi duymaya ve ilgi göstermeye başlar, müdahaleye yönelir. (Cinselliğin siyasi sarkacı)

10, Yönetmek neredeyse tümden tekil insan bedeninin ölmeye, öldürmeye, şöyle değil böyle örtünmeye, şununla değil bununla sevişmeye zorlanmasına dönüşür. İnsanın tümden müstehcenleştirilmesiyle bütün politika, bedenin tahakkümüne, özgürlük potansiyellerinin durdurulmasına dönüşür. İnsan kendi bedeni üzerinden kendine düşman edildikçe, iktidara, despot yönetimlere dost olur. Kendi bedeni üzerinden kendine yabancılaştırılan insan, iktidarların, despot yönetimlerin iyi tanıdığı bir kullanım malzemesine, bir araca dönüşür. Bedeninin tekinsizliği karşısında korkuya ve suçluluk duygusuna kapılan insan, iktidarlardan ve despot yönetimlerden af diler, sığınır. İktidar, onu sakinleştirecektir: “Dert etme. Korkma. O beden senin değil. Benim.” İnsan, bedenini faşizme teslim eder. Arkadan ruhu da gelecektir. (Totaliter rejimlerin bedene fazlaca ilgisi)

*Bu paragraflar,  ‘Tam Yakalandığımız Yerden’ (2004), ‘Ne olmuş yani?’ (2005), ‘Ben Onlardan Biriyim’ (2007), ‘Henüz Zaman Var’ (2013) adlı kitaplarımdan alınmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Çiçek almak

Çiçek alanların çiçek alırken yüzlerine bir bakın. O çiçekleri kime aldıklarından ya da birine mi, kendilerine mi aldıklarından bağımsız olarak bir özgüven, bir kendinden, hayatından memnuniyet ifadesi olur bu çehrelerde

1949’da, müziğin ve aşkın bir gecesinde

Zemin tahta, masalar tahta, iskemleler tahta. Plastiğin mekan düzenlemelerini amansız bir hastalık gibi sarmadığı bir dönem bu. Duvarlar ahşap lambriyle kapalı. Ahşap lambri ile amerikan barın birbirini çağrıştıracağı dönemin başında dekore edilmiş olmalı kulüp

Kulübün yayıncı kuruluş boykotu

CHP'nin adalet dediği şey, bu haliyle devletin kurucu partisi olarak kendisinin dokunulmazlığının dost düşman herkes tarafından ve her durumda kalıcı olması kabulüdür

"
"