10 Nisan 2020

Yayıncı kuruluş mart ayı ödemelerini yapmıyor

Gitmediğimiz karşılaşmalarda verilen cezalar nedeniyle bir sonraki karşılaşmaya girmemiz engelleniyor, seyretmediğimiz maçların bedeli bizlerden talep edilmek isteniyor ve sistem kendisini bizim üzerimizden her defasında temize çekmek suretiyle normalleşebileceğini zannediyor

Yaşadığımız küresel krizin yansımaları her alanda olduğu gibi futbol alanında da kendisini hissettirmeye devam ediyor. Süper Lig'i naklen yayınlayan Bein Sports'un Futbol Federasyonu'na ligler başlamadan ödeme yapmayacağını duyurması üzerine bu yazıyı yazmaya karar vermiştim. Hemen ardından Digitürk faturam geldi ve kulüplere ödeme yapmayan yayıncı kuruluş, maç izlemeyen benim gibi tüketicilerden göstermediği maçların parasını almayı talep ediyor. Digitürk, sezon sonuna kadar toplam 600 milyon liralık bir ödeme yapacak ancak bu rakamların maçların başladığı tarihten itibaren ödeneceği belirtiliyor. Yayıncı kuruluş bu kararı alırken Avrupa’daki örnekleri de dikkate aldığı ve İngiltere, Fransa gibi ülkelerde de ödemelerin yapılmadığını konuya ilişkin haberden öğreniyoruz. Tabii bu durumda kulüplerin futbolcu, teknik heyet ve personellerine ödeme yapma durumları da tehlikeye girmiş oluyor.

Yaşanan gelişmeleri biraz daha geniş bir pencere üzerinden değerlendirmemiz gerektiği kanaatindeyim. Her şeyden önce futbolda dönen para miktarı arttıkça sistem sürekli olarak daha fazla para kazanacak bir yapının oluşmasına uygun olarak revize edildi. Ardından oluşan yeni futbol anlayışı ile birlikte finansal anlayış futbolun önüne geçmek suretiyle çok daha belirleyici bir görünüme kavuştu. Bu arada var olan ekonomik yapının temsilcisi olarak özellikle yıldız futbolcular kullanıldılar ve onların aracılığıyla futbol endüstrisi son derece parlak bir görünüme kavuştu. Aslında buzdağının üzerinde yer alan kaymak tabakayı gördüğümüzü ve oradakiler üzerinden bütünü kaçırdığımızı ise fark etmemiştik. Şimdi yaşanan maaş tartışmalarını ve indirime gitme meselesini bu açıdan düşünmek durumundayız. Çünkü dünyadaki futbolcuların hepsi Messi, Ronaldo, Neymar ya da içeriden örnek vereceksek Falcao, Burak Yılmaz, Sosa, Ozan Tufan değiller. Tıpkı teknik heyetteki isimlerin Mourinho, Guardiola, Klopp veya Şenol Güneş, Fatih Terim, Sergen Yalçın olmadığı gibi. Bir başka ifadeyle futbol dünyasında dünyada da bizde de çok büyük farklılıklar ve bu farklılıkların yarattığı son derece büyük bir adaletsiz ortam söz konusu.

Bu yüzden de Barcelona kulübünde Messi ve arkadaşlarının maaşlarından indirim yapmaları ile La Liga içerisinde yer alan birkaç kulübün dışındaki kulüplerin hepsinde oynayan futbolcuların dahi yapacağı indirimin yansımaları aynı olmayacaktır. Bu durumu alt liglere doğru indirdiğinizde karşınıza çıkacak tablo çok daha yakıcı sorunları bünyesinde barındıracaktır. Öte yandan son derece açık olan bir durum söz konusu ki maçlar oynanmadığı sürece tüm dünyada takımların ve liglerin yaşayacağı karmaşa giderek artacak. Bunun karşısında FİFA ve UEFA’nın kasalarındaki parayı kulüplerin ayakta tutulması ve yaşananlardan en az zararla çıkabilmeleri için harcaması gerekiyor. Tabii bir de sadece futbolcuları, teknik heyeti konuşuyoruz oysa bir futbol takımından söz ettiğinizde burada görev yapmakta olan takımın büyüklüğüne göre sayıları yüzleri bulabilen farklı pozisyonlardaki kişileri ise unutuyoruz. Oysa yaşananlardan en büyük darbeyi yiyenler aslında onlar ve Liverpool örneğinde olduğu gibi ücretsiz izne çıkartıldıkları için kamuoyunda oluşan tepki sonrasında tekrar hatırlandılar.

Yayıncı kuruluş Türkiye’de süper lig kulüplerinin en büyük gelir kaynağıdır ve kulüpler açısından buradan gelecek olan para var olan sistemin dönmesi açısından elzemdir. Uzun bir zamandan bu yana burada ödenen paranın aslında buranın değerini yansıtmadığını yazanlardan bir tanesiyim. Çünkü naklen yayını üzerine alan kuruluşlar açısından ödenen para miktarı ile kullanıcı sayısı arasındaki ikilem bir türlü ortadan kaldırılamıyor ve belli bir süre sonra ödemeler aksamaya başlıyor. Tabii bir de işin ödemelerin dolara endeksli olması gibi bir durumda söz konusu ki burada yayıncı kuruluş bu sezonun başında maliyetler ve dolardaki artış hızı nedeniyle kurun sabitlenmesini aksi halde çekilme riskini ortaya koydu. Yapılan görüşmeler sonrasında 500 milyon ödeme 410 milyona indirildi ve kur 5.80’e sabitlendi. Şimdi ise kur 6.70 seviyesinde ve kulüplerin kur zararı her geçen gün daha da artıyor. İşte bu tabloda yayıncı kuruluş Avrupa’daki örnekleri emsal göstermek suretiyle ligler başlamadan para ödememe kararı alıyor. Kulüplerin işi bundan sonra daha zorlaşacaktır.

Olayın tüketici boyutuna odaklanmakta fayda var çünkü söz konusu olan futbol olduğunda maalesef kulüplerimiz de, futbol federasyonu da, yayıncı kuruluş da hepsi aynı noktadan bakarak, bizleri yolunacak kaz gibi görüyorlar. Gitmediğimiz karşılaşmalarda verilen cezalar nedeniyle bir sonraki karşılaşmaya girmemiz engelleniyor, seyretmediğimiz maçların bedeli bizlerden talep edilmek isteniyor ve sistem kendisini bizim üzerimizden her defasında temize çekmek suretiyle normalleşebileceğini zannediyor. Yayıncı kuruluşun Türkiye dahil dünyanın hiçbir yerinden naklen maç yayınlamadığı bir noktada bizlerden maç izleme bedelini talep etmesi tam anlamıyla fırsatçılıktır. Kendileri oynanmayan maçlar karşılığında kulüplere para ödemeyi yapmazken bizlerden bu bedeli almayı talep ediyorlar. Bu durumun önümüzdeki dönemlerde ülkemizde de dünyada da daha farklı karşılıkları olacağı kanaatindeyim. Artık insanları, kuruluşları, kurumları yok sayan anlayışların ayakta kalabilmesi çok daha zor olacak.

Futbol dünyasının da ister taraftar olarak belirtin isterseniz de müşteri deyin ama öyle ya da böyle kendilerini destekleyen insanlara ihtiyacı var ve bu insanların hiçbirisi yolunacak kaz değiller! Uygulamalarınızı karşılıklı hakkaniyet ilkeleri üzerinden hayata geçirin ve hala bu spor dalını sevmeyi sürdüren insanları küstürmekten vazgeçin! Eğer bütün her şeyi iş temelli yürütecekseniz o zaman sizler de iş ortamında olan yazılı ve yazısız kuralları benimsemeniz gerektiğini lütfen unutmayın. Bir zamanlar tek taraflı olan ve sadece vefakar, cefakar taraftarların kendilerinden verdikleri üzerinden yürüyen futbol artık aynı futbol değil o yüzden bu insanlar olmadan sizlerin de olamayacağı için aklınızı başınıza alın!

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"