Fotomaç gazetesi kendince Süper Lig'in en iyi ödüllerini dağıtmış ve ödül alanlara biraz yakından baktığınızda hakikaten bu ülkenin sporu, futbolu ve futbol medyası adına durumun ne kadar garip olduğunu bir kez daha görüyorsunuz. Gazetenin genel yayın yönetmenin ve sahibinin Trabzonsporlu olması verilen ödüllerin de bu doğrultuda ön plana geçmesine yol açmış olabilir. Fakat asıl ilgi çekici olan Ziraat Türkiye Kupası Onur Ödülü adı altında geçtiğimiz sezon ortalığı ayağa kaldıran Trabzonspor başkanına ödül veriliyor olmasıdır. Hafızalarınızı biraz tazeleyelim Alanyaspor karşılaşmasında sahaya girip olay çıkartan başkanın, final karşılaşmasında galibiyete ilişkin yaptığı el hareketi o dönemde çok konuşulmuştu. Şimdi gazete bu hareketi adeta ödüllendirir gibi kupa özel ödülüne sayın başkanı layık görmüş bulunuyor. Bu ise açıkçası bundan sonraya ilişkin söylenecek her türlü sözün daha en başından anlamsız ve kifayetsiz bir hale bürünmesine yol açacaktır. O koca koca vizyon, misyon, marka laflarının hiçbir karşılığının olmadığı bu bakış açısı ile bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Türk futboluna üstün hizmet onur ödülü - Emre Belözoğlu
Ziraat Türkiye kupası onur ödülü - Ahmet Ağaoğlu
Yılın kalecisi - Uğurcan Çakır
Yılın forveti - Alexander Sörloth
Yılın en değerli Türk futbolcusu - Abdülkadir Ömür
Yılın savunma oyuncusu - Marcao
Yılın en değerli yabancı futbolcusu - Fernando Muslera
Yılın jokeri - Atiba Hutchinson
Yılın orta saha oyuncusu - Ozan Tufan
Yılın kulüp başkanı - Mecnun Odyakmaz (Sivasspor)
Yılın takımı - Medipol Başakşehir
Yılın kanat oyuncusu - Edin Visca (Başakşehir)
Yılın Teknik Direktörü - Okan Burak (Başakşehir)
Turkuvaz Medya onur ödülü - Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu
Fotomaç özel ödülü - TFF Başkanı Nihat Özdemir
Türk futbolunda fark yaratan teknik direktör - Şenol Güneş
Listeye yakından bakıldığında birkaç nokta dikkat çekiyor ilk olarak Trabzonsporlu futbolculara, başkanına yönelik ödül sayısı, ki burada yılın önemli bir kısmını sakat geçiren ve futbol oynamayan Abdülkadir Ömür’e de ödül veriliyor. Ayrıca bu tip ödül törenlerinde yılın en az gol yiyen kalecisi, en çok gol atan forveti ödüllendirilir ki burada Sörloth’un ödül alması çok doğal. Buna karşın Uğurcan Çakır’dan önce şampiyon takımın kalecisi olan Mert Günok’un daha az gol yediği gerçeğini de bu vesileyle göz ardı etmiş oluyor bu ödül. Yine listede dikkat çekici olan bir diğer durum geçen sezonun karanlık şampiyonu olarak nitelendirdikleri Başakşehir kulübünün yılın takımı, hocası ve kanat oyuncusu ödülüne layık görülmesi. Buna karşın yılın başkanı ödülünü şampiyon takıma vermemek için Sivasspor takımı başkanı Mecnun Odyakmaz’a ödülün verilmesi de ilginç olmuş.
Son olarak verilen onur/özel ödülleri de dikkat çekici. Burada gazetenin başta Gençlik ve Spor Bakanı olmak üzere Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı'nı ödüle layık görmesi dikkatlerden kaçmıyor. Aynı şekilde fark yaratan teknik direktör olarak Şenol Güneş’e ödül verilmesi de olup bitenleri tamamlıyor. Aslında ülke futbolunun hali neyse onun medyasının halinin de aynı olduğu gerçeği bu ödül tablosuyla bir kez daha su yüzüne çıkmış oluyor. Verilen ödüllerin marka değeri adı altındaki komediye herhangi bir katkı veremeyeceği gibi bu değerin ne kadar garip olduğunu ortaya koyması bile manidar olacaktır.
Belki bir parantezi de bu vesile ile Ziraat Türkiye Kupası formatına açmakta fayda var. Çünkü pandemi süreci nedeniyle tek maç üzerinden oynatılan bu kupanın geçen hafta çekilen kura çekimleri bile durumun ne kadar tuhaf olduğunu fazlasıyla göstermiş oldu. Adı kura çekimi fakat kurada sadece seri başı takımların oynayacakları takımlar belirlendi. Çünkü ev sahibi statüsü daha en baştan geçtiğimiz yılların yansıması olarak seri başı takımların lehine kotarılmıştı bile. Yani bir başka ifadeyle güçlülerin yola devam etmesi için hazırlanmış olan bir anlayışla sürdürülen adı Türkiye’nin kupası olan bir kupa formatı var karşımızda. Oysa her fırsatta İngiltere’den Almanya’dan örnekler veren futbol yorumcularımız oralarda yaşanabilen sürprizleri dile getiriyorlar ve futbolun bünyesinde hala barındırdığı olasılıklara dem vurabiliyorlar. Buna karşın bizim ülkemizde böylesi sürprizlerin oluşmasına bile olanak sağlanmadığı gerçeği, bu bakış açısı ile bir kez daha hayata geçiriliyor. Bu ülkenin futbol federasyonu ne kadar marka değeri lafından söz ederse etsin durum hiç de öyle gerçekleşmiyor. Seri başı takımla eşleşen diğer takımı birlikte torbaya atarak kimin ev sahibi olacağının belirlenmesi bile işlerine gelmiyor. O halde hiç oynatmayın daha iyi zaten bu şekilde sonuçların çok büyük bir oranda ev sahibi takımların lehine sonuçlanacağını hepimiz gayet iyi biliyoruz.
Futbolu kitlelerle buluşturmak ve yaymak görevinin sahibi olan kurumun tam aksi doğrultuda hareket ettiği, futbolun haberleştirilmesini sağlayan medyanın kendi pozisyonunu güçlendirme adına ödüller dağıttığı bir ülkede, üstelik onur ödülünü el hareketinde ceza alan bir başkana verdiğiniz bir yerde ne marka değerinden söz edebilirsiniz ne de futbolun kendisinin bir anlamı kalır!
Bu ülke futbol üzerinden olup bitenlere dair magazini, siyaseti, ekonomiyi, medyayı konuşmaktan gerçek anlamda futbolu konuşmaya bir türlü geçemiyor. Böyle olduğu için de klişelerle çevrelenen hayatlar içerisinde futbol adeta bir rabıta işlevi görmek suretiyle olan bitenlerin üzerinin örtülmesine katkıda bulunuyor. Belki de bu yüzden siyasiler, sermaye sahipleri futbolun bu kadar çok üzerine düşüyorlar ve onunla birlikte içinde yaşadıkları ülkeye dair yaklaşımlarını çok daha kolaylıkla hayata geçirebiliyorlar.
Taraftarlar mı; onlara biçilen rol uzun bir süre takımları desteklemeyle sınırlıydı, daha sonra bu destek ekonomik anlamda ürünlerle taçlandırıldı şimdi ise istenilen tribünde olmaları da değil sadece ekonomik destek vermeleri ve biraz da kendilerini sosyal medya üzerinden var kılmaları. Buradan ne futbol, ne marka değeri ne de futbolun yaratabileceği herhangi bir ürün falan ortaya çıkamaz! Çünkü bu bakış açısı daha en başından futbolun ortaya koyabileceklerine değil koymaması gerekenleri hazırlayacak bir şekilde uygulamayı öne çıkartıyor. Birileri bundan nemalanıyorlar buna karşın futbolseverlerin elinde geçmişte kalan bir tutam sevgi de artık kayboluyor.