14 Ocak 2019

Spordaki cinsiyetçiliğin ete kemiğe bürünmüş hâli

"Spordaki ve spor/futbol medyasındaki cinsiyetçilik bugün üzerinde çok daha fazla kafa yormamız gereken bir alan olarak kendisini hissettirmektedir"

İçinden geçtiğimiz tuhaf zamanlarda hayatlarımızın her alanından olumsuzluklar duymayı sürdürüyor ve çaresizliğimizle olan iç içeliğimize biraz daha fazla sarılmak durumunda kalıyoruz. Erkek egemen zihniyet kalıplarının ve buna eşlik eden ideolojik söylemlerin her geçen gün biraz daha ezici ve bir o kadar da çıldırtıcı yönü ile karşı karşıya bırakılıyoruz. Herkes kendi durduğu yerden pozisyonunu almayı başarı olarak gördüğü için olsa gerek değil karşıdan yanı başından gelen seslere bile sağır kesilebiliyor.

Yedi yıldır yayın hayatında olan bir spor daha doğrusu futbol gazetesi geçtiğimiz günlerde basılı hayatına son verirken, sanal dünya üzerinden okuyucuları ile buluşmayı sürdüreceği bilgisini verdi. Yayın hayatına başladığı andan itibaren çok tartışmalı bir isimle kendisini var kılmaya çalışan bir yayın organından söz ediyoruz. Hatta bu öylesine tuhaf bir biçimde yıllar içerisinde yer etti ki, bir dönem kendisini ülkenin en çok satan gazetesi olarak gösteren yayın organının her pazartesi günü ülkedeki gazete tirajlarına ilişkin verdiği gazeteler ve rakamlarda bu yayın organının üzeri çizilerek veriliyordu. Açık Mert ve Korkusuz bir gazete olarak kendilerini tanıtmalarına karşın gazetenin siyah punto ile verdiğim kısaltması asıl belirleyici olandı. Bu ülkede erkek argosunu biraz bilen ve sokakta edilen küfürleri biraz duyan herkes için bu üç harf, içinde yaşadığımız ülkede en çok başvurulan küfürlerden bir tanesine göndermede bulunuyordu.

Medyanın her alanının olduğu gibi spor/futbol medyasının da ideolojik anlamda toplumsal yaşama aktarımlarda bulunduğunu göz ardı etmemeliyiz. Üstelik böyle bir alanın çözümlenmesi sadece spor/futbol alanına yönelik bir katkı sunmayacağı gibi içinde yaşadığımız toplumsal zihniyet kalıplarının anlaşılmasına da katkıda bulunacaktır. Bu amaçla yüksek lisans tezimden bu yana futbol medyasındaki ideolojik arka planı ve bu arka planın etkilerini ortaya koymaya gayret ediyorum. Söz konusu alanın şiddet, milliyetçilik ve cinsiyetçilik ile olan bağlantıları hususundaki örnekleri merak edenler Türkiye’de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi* isimli çalışmama bakabilirler.

Medya, futbolu ve futbol alanına ait aktörlerle ilgili olarak yapmış olduğu yayınlar ile sadece futbolu ve bu aktörleri değil, toplumsal yaşamı ve bu alanla ilgili düzenlemeleri de etkilemektedir. İşte bunun içindir ki, medyanın spor/futbol ideolojisinin dekode edilmesi, aslında toplumsal yaşam içerisine sinmiş olan bir takım ideolojilerin, değer yargılarının ve rol kalıplarının da ortaya çıkartılması anlamına gelecektir. Çünkü bu dilin yaşam kaynağı gündelik hayatın sıradanlığı içerisinde kullanılan kısıtlı sözcüklerle dolu bir yaşama yapılmakta olan göndermelerdir. Bu dil, var olan ideolojinin ayrılmaz bir parçasıdır ve bu ideolojinin üretilmesinde, dolaşıma sokulmasında da etkili olmaktadır. Bir başka ifade ile spor/futbol medyası sadece spor/futbol medyası olarak kalmaz aynı zamanda kullanmış olduğu söylemler aracılığıyla içinde yaşanılan toplumsal hayata ideolojik bir takım göndermelerde de bulunur. Bu söylemlerin çözümlenmesi beraberinde içinde yaşanılan ülkenin zihniyet kalıplarına yönelik bilgilerimizin arttırılmasına katkıda bulunacaktır.

Çünkü spor cinsiyet ayrımcılığını besleyen ideolojik öğelerle yüklü bir alandır aynı zamanda. Bu alan içerisinde erkek egemen değerler ve bu değerleri meşrulaştıracak bir düzen söz konusu olmaktadır. Seksizm bir ideolojidir ve bu ideoloji içerisinde baskın ve sönük konumda olan yani yenen ve yenilenler bulunmaktadır. Seksizm, kültürel ve toplumsal bir olgudur ve spor toplumdaki cinsel bölünmeyi destekleyici yapısı ile bu ideolojinin yaygınlaşmasında, kitleler arasında sorgulanmaksızın kabul edilmesinde aracı bir rol oynamaktadır. Spor/futbol medyası da bu aracılığın yaygınlaşmasında ve kitleler ile buluşmasında ön planda yer alan en önemli ajanlardan bir tanesidir.

Popüler futbol kültürü içinde kullanılan metaforlar aracılığı ile kendisi ‘dişi’ olarak görülen oyun üzerinden, galip gelen ‘erkek’, mağlup olan ise yine ‘dişi/kadın’ olarak ifade edilmektedir. Bu benzeştirme sürecinde şiddet-cinsellik ve argo kullanımı ile bir arada yer alabilmektedir. Kullanılan sokak dili üzerinde temellenen futbol medyası söyleminin, cinsiyetçi-argo ifadeler içeren kelimeleri kullanması son derece normal görülmektedir. Çünkü sokağın dilinin içerisinde cinselliği çağrıştıran küfürler, argo ifadeler sıkça yer almaktadır. Hatta bu öylesine erkekçe bir dil olarak kendisini göstermektedir ki gerek sokakta gerekse tribünlerde kadınlar/kızlar da aynı biçimde küfürlerle kendilerini var kılma yoluna gidebilmektedirler.

Bu dil içerisinde yetişen çocukların kendi tahayyül dünyalarını kurmalarında futbol gibi içerisinde çok saygıda göstergeyi taşıyan bir spor dalının büyük bir etkisi olmaktadır. Futbol, erkek egemen kimliğin kurulmasında, içinde taşıdığı erkeksi öğeler nedeniyle son derece önemlidir. Futbol erkeklere kendilerine ait bir dünyanın kapıların açmakta ve o dünya içerisinde daha özgür bir yaşam alanı yaratma fırsatını vermektedir. İşte bu noktada spor/futbol medyasının haber dilinin de aynı biçimde hazırlanması ve argoyu, cinselliği çağrıştıracak ifadeler üzerinden her daim tetikte durması tesadüf değildir.

Sözel bir şiddet biçimi olarak küfürlü ifadelerin Türkiye futbol medyasında zaman zaman kendisine yer bulduğuna veya ekranlarda yapılan yorumlarda yine küfür ile argonun sık sık bir arada programların içerisine serpiştirildiğinin örneklerine öyle çok rastlıyoruz ki. Tribünlerde söylenen bestelerden, atılan sloganlara kadar en çok karşı karşıya kalınan rakibe yönelik küfürlü ifadeler-ki bunlar içerisinde cennet ayakları altındadır dediğimiz annelerimiz maalesef birinci sırada geliyor, ardından sülale boyu küfürler ve tabii ki erkeklikten çıkartılan erkeklere yönelik söylemler yer alıyor-her daim en çok ilgi toplayan olarak karşımıza çıkıyor.

Küfürlü konuşmayı kendisini ifade etme biçimi olarak gören ve bunu kısıtlı hitabet biçiminin içerisine serpiştiren kitleler açısından gerek sokakta gerek tribünde küfür etme arasında herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Bunun farkında olan ve buna yönelik bir dili dolaşıma sokan futbol medyası için seçilen küfür içerikli bir başlık bile tesadüf değildir. Hatta bu gazeteyi almak isteyenlerin gazete bayiinden doğrudan ismini kullanarak değil malum gazeteyi verir misin diye istediklerine bile şahit oldum. Yazılı basının her geçen gün kan kaybettiği ve yok olmaya doğru hızla ilerlediği bir aşamada bulunuyoruz. Buna karşın sanal alem üzerinden dolaşıma sokulan ve denetim anlamında çok daha büyük boşlukların olduğu bir mecra var karşımızda ve burası tam anlamıyla bir gayya kuyusu.

Spordaki ve spor/futbol medyasındaki cinsiyetçilik bugün üzerinde çok daha fazla kafa yormamız gereken bir alan olarak kendisini hissettirmektedir. Bir gazetenin yayın hayatına son vermesi, bu alandaki cinsiyetçi bakış açısının ortadan kalkacağı anlamına gelmeyecektir. Bunun için sporun gerçek anlamda nasıl bir alan olduğunu kitlelere anlatmak ve kitlelere daha  çok spor yaptırmak durumundayız. İkinci olarak şiddetin her türü ile kitlesel anlamda mücadele etmeli ve küfür etmeyi de bu anlamda hayatın dışarısına çıkartabilecek adımları dolaşıma sokabilmeliyiz. Hayatın her alanında olduğu gibi spor/futbol alanında da cinsiyetçilik bacak arasında değil kafada başlıyor ve orada ete kemiğe bürünüyor.

*Türkiye’de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi(genişletilmiş 2. Baskı) 2014, Bağlam Yayınları, İstanbul.

Yazarın Diğer Yazıları

Kupanın adı süper, geride bıraktıkları ise…

Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerinin, ezeli rekabet gibi bir kavramı kullanma hakları ortadan kalkmıştır. Artık kendi duruşlarının mutlak surette doğru olduğunu düşünenlerin, ortak bir paydada rekabet edebilme ihtimalleri kalmamıştır! 

Futbolda yaşananlar yeşil sahayla sınırlı değil

Ülke futbolu, bir karşılaşmada çıkan olaylar sonrasında ülkenin en büyük kulüplerinden birisi olan Fenerbahçe’nin ligden çekilmeyi tartışacağı 2 Nisan tarihindeki genel kurulu ile PFDK sevkleriyle verilecek cezalar arasında sıkışıp kalmış vaziyette

Göz göre göre bugünlere geldik

Toplumsal hayatımızdaki şiddet üreten etmenleri es geçtiğimiz sürece futbol sahalarındaki şiddeti sadece cezai tedbirlerle önleyebilmemiz mümkün değildir. Bu olay sonrasında cezai tedbirlerin arttırılması tekrar gündeme getirilecektir ancak göreceksiniz ki bu da yaraya merhem olmayacaktır