20 Nisan 2018

Öfke ve aymazlık, futbolun önüne geçince...

Türkiye’de taraftarlığın küfür etme, sahaya bir şeyler fırlatma ve rakibi aşağılama üzerinden sürdürülme geleneğini ortadan kaldırmak durumundayız

Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında oynanan Türkiye Kupası Yarı Final rövanş karşılaşması, tıpkı ilkinde olduğu gibi gerginliğin futbolun önüne geçtiği bir maça dönüştü. Son dönemde bu iki takım arasında oynanan bütün karşılaşmalar kırmızı kartsız ve gerilimsiz geçmedi. Bu akşam oynanan karşılaşmada ise öncelikle Fenerbahçe taraftarlarının çok tuhaf bir biçimde kendi kalelerine atılan kornerlerde Quaresma’nın üzerine çakmak, para, anahtar ve su fırlatması inanılır gibi değildi! Çünkü hem rakibiniz on kişi hem de beraberlik halinde bile finale kalacaksınız; buna rağmen böylesine bir aymazlık içerisinde sahaya bir şeyler atmak, taraftarlık değildir!

Türkiye’de taraftarlığın küfür etme, sahaya bir şeyler fırlatma ve rakibi aşağılama üzerinden sürdürülme geleneğini ortadan kaldırmak durumundayız. Söz konusu davranış biçimleri, takımınızı desteklemeye değil tam tersine hem köstek olmaya hem de futbolu, futbol haline dönüştüren rekabeti ortadan kaldırmaya yol açıyor. Oysa futbol denilen alan, hayatımızın gerçekliğini yansıtan ender ortamlardan bir tanesidir ve burası cenk edilecek bir mecra değildir. Öfkesini kontrol edemeyen ve kendilerini taraftar olarak adlandıranlar, adım adım futbolu ölüme doğru götürmekte oldukları gerçeğini de idrak etmek durumunda kalacaklardır. Bu akşam maçın tatil edilmesiyle ortaya çıkan durum bir anlamda tam da bu meseleyi bir kez daha düşünmemiz gerektiğini ortaya koymaktadır.

Beşiktaş kulübesine yağdırılan para ve metal eşyalar sonrasında bu ülkenin yetiştirdiği bir futbol insanının kafasına beş dikiş atılması, yaşadığımızın bir futbol karşılaşmasını çoktan geride bıraktığını göstermektedir. Artık bu olayları çıkartanların bir avuç kendini bilmez olduğu söylemlerini bir tarafa bırakmak suretiyle gerçekten bataklığı kurutmak durumunda olduğumuzu dile getirmeliyiz. Aksi yönde atılacak her türlü adımın, bu olayların oluşmasına daha fazla destek olduğunu ve eyyamcılığın şiddeti beslediğini bir kez daha hatırlatmak durumundayım.

Tribünlerden sahaya evlerinin anahtarlarını atabilecek kadar kendilerinden geçenlerin, kameralar vasıtasıyla tespit edilmesi sonrasında tribün yerine gerçek suçluların cezalandırılmasını sağlamak zorundayız. Çünkü bu kişiler yüzünden binlerce kişinin toplandığı stadyumun yanı sıra milyonlarca kişinin ekranları başında hayal kırıklığına uğratıldığı gerçeğini de düşünmeli, zararın sorumlularının yaptıklarının ceremesini ödemelerini sağlatmanın yollarını bulmalıyız. Aksi halde her defa olduğu gibi yapanın yanında kâr kalması mantığı ile futbol sahalarımızda görmek istemediğimiz manzaralar ifadesi ile avunmaya devam ederiz.

Son bir parantezi de sahadaki futbolculara açmak durumundayız çünkü iki takımın son beş karşılaşmasında neredeyse iki takımın sahadaki futbolcuları kadar kart çıkmışsa, iyi niyetin ötesine geçildiğini ve fair play ruhuna uygun işler yapılmadığını da söylemeliyiz. Hatta daha da ileri giderek bütün bu davranışların, tribünlerdeki taraftarlara da kötü örnekler oluşturmakta olduğunu da eklemeliyiz. Rekabet etmek savaşmak değildir tam tersine olumlu yönde işletilen rekabet her iki takım açısından da geliştirici bir durumun ortaya çıkmasına yol açar.

Son dönemde futbola dair yaşadıklarımız ise dizginlerinden boşanan öfkenin, kontrolden çıkarak önce yeşil sahada ardından da tribünlerde her şeyi yuttuğunu gösteriyor. Oysa futbola dair çirkinliklerin artmasına ne kadar çok destek verirseniz aynı zamanda farkında olun veyahut olmayın kendi hayatınızdaki çirkinliklerin, fenalıkların ve kötü hissetmenin oluşmasına da destek olmuş olursunuz. Bu takımlar, ülke tarihinin en köklü kulüpleri olarak birer sembol niteliğine haizdirler ve onların yarattığı hayal kırıklığı sadece yeşil sahalarla sınırlı olmaz. İşte bu yüzden hem saha içindekilerin hem de sahanın dışındakilerin kendi sınırları içerisinde aymazlığın, eyyamcılığın ötesine geçerek fair play’e yol vermeleri gerekir. Aksi her durum rekabeti ve futbolu içerisinden çıkılamaz bir kör döğüşüne ve kaosa götürecektir. Oysa bizim tam tersine daha fazla hoşgörüye ve barışa ihtiyacımız bulunmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"