Arsenal takımında oynayan Mesut Özil’in bir hafta önce Doğu Türkistan’da yaşanan zulmü gündeme getirip, bu duruma sessiz kalan Müslüman devletleri de eleştirdiği tweet'i sonrasında son derece önemli gelişmeler yaşandı. Önce Mesut Özil’in Hayırlı Cumalar Doğu Türkistan hastagiyle paylaştığı tweet'teki sözlerini hatırlayalım:
"Ey Doğu Türkistan. Ümmetin kanayan yarası. Eziyetlere direnen mücahit ve mücahideler topluluğu. Zorla İslam’dan uzaklaştırmaya çalışanlara karşı tek başına mücadele veren şanlı müminler. Kur’anlar yakılıyor, camiler kapatılıyor, medreseler yasaklanıyor, din alimleri birer birer öldürülüyor. Erkek kardeşler zorla kamplara sokuluyor. Onların yerine Çinli erkekler ailelere yerleştiriliyor. Bacılar zorla Çinli erkeklerle evlendiriliyor. Tüm bunlara rağmen Ümmeti Muhammed suskun, sesi çıkmıyor. Müslümanlar sahiplenmiyor. Bilmezler mi ki zulme rıza zulümdür."
"Hz. Ali ne güzel demiş: 'Zulme engel olamıyorsanız, Onu herkese duyurun!' Batı medyası ve devletlerinde dahi bu olaylar aylardır, haftalardır gündemde iken Müslüman ülkeler ve medyaları nerede? Bilmezler mi ki, zulmün olduğu yerde tarafsızlık, namussuzluktur… Bilmezler mi ki yıllar sonra oradaki kardeşlerimizin bu acı günlere dair hatırlayacakları zalimlerin işkenceleri değil, biz Müslüman kardeşlerin sessizliği olacaktır. Ya Rabbi, Doğu Türkistan’daki kardeşlerimize yardım eyle… Şüphesiz ki Allah; tuzak kuranların en hayırlısıdır…"
Özil’in Doğu Türkistan bayrağı renkleriyle paylaştığı tweet'leri sonrasında Çin devlet televizyonu, Arsenal takımının maçlarını yayınlamama kararı aldı. Çin’de destekçisi bulunan Arsenal takımı ise gelen bu karşı hamle sonrasında yaptığı açıklamada, söz konusu görüşlerin Mesut Özil’in şahsi görüşleri olduğunu ve kendilerini bağlamayacağını belirtti. Ayrıca Arsenal, bir futbol kulübü olarak siyasete girmeme ilkesine daima bağlı kalmıştır, ifadelerine de yer verildi. Çin’de Arsenal formasına sahip bulunan ve formalarının arkasında Mesut Özil’in adının yazılı olduğu taraftarların ise bu formaları bir daha giymeyeceklerine ilişkin sosyal medya sitesi Weibo üzerinden paylaşımlarda bulundukları görüldü.
Bir sonraki adım ise PES 2020 Mobile dahil üç oyundan Mesut Özil’in çıkartılacağına ilişkin Independent gazetesinin haberiydi. PES’in Çin haklarını elinde bulunduran NetEase şirketi bu konuda şu açıklamada bulunuyordu: "Alman oyuncu Özil, Çin hakkında sosyal medyada ölçüsüz bir açıklama yaptı. Açıklama, Çinli hayranlarının duygularını incitti ve sporun sevgi barış ruhuna zarar verdi. Bunu anlamıyor, kabul etmiyor ve affetmiyoruz". Bu konudaki bir diğer ilgi çekici açıklama ise Amerikan dışişleri bakanı Mike Pompeo’nun sosyal medya hesabından geldi: "Söz konusu takımın maçlarını yayından kaldırarak sansür edebilirsiniz ama insan hakları ihlallerini gizleyemezsiniz."
Önümüzde son derece ilgi çekici ve bir o kadar da önemli bir haber bulunuyor. Alman milli takımının eski futbolcusu Mesut Özil, Doğu Türkistan’da yaşanan zulme ilişkin görüşlerini açıklıyor, ardından onun yazdıklarına ilişkin tepkiler ardı ardına gelmeye başlıyor. İşin ekonomik kısmıyla başlayalım; evet futbol içinde bulunduğumuz dünyada çok büyük bir endüstri ve bu endüstrinin önümüzdeki dönemdeki en büyük hedefi Çin pazarı. Çünkü bu pazarda fethedilmeyi bekleyen nüfusun sayısı tüm küresel şirketlerin olduğu gibi küresel futbol takımlarının da FİFA ve UEFA’nın da iştahlarını kabartıyor. Futbolun küreselleşme süreci ile nasıl bir arada ilerlediğini biraz yakından takip edenler açısından gerek Arsenal kulübünün gerekse de NetEase şirketinin yapmış olduğu açıklamaların şaşırtıcı olmadığı ortadadır. Çünkü paranın her şeyin ve her değerin üzerinde olduğuna ilişkin anlayış, üzeri cilalanan insan hakları ve demokrasi masallarının ötesinde çok daha ön plandadır. Tüm amaç bunu koruyup kollayacak adımların atılmasıdır ki Arsenal kulübünün açıklamasındaki kişisel görüşüdür ve bir futbol kulübü olarak siyasete girmeme cümleleri tam da buna hizmet etmektedir.
Çin’de sistematik olarak uygulanan bu bölgede yaşayan halkın 'zararlı düşüncelerden arındırılmalarına ve dinsel birtakım yasaklamalara' ilişkin tutumlar, Mesut Özil’in de tweet'inde belirtmiş olduğu gibi Müslüman coğrafyasında değil Batı ülkelerinde karşılık buluyor. Hatta Mesut Özil’in Alman milli takımını ırkçılık nedeniyle bıraktığına ilişkin açıklamaları, Türkiye içerisinde çok daha fazla konu olmuştu. İlginç bir biçimde söz konusu uygulamalara ilişkin olarak medyada bu durum atılan tweet'ten ziyade Çin’in Arsenal kulübünün maçlarını yayınlamaması ve konsol oyunlarından Mesut Özil’in çıkartılması üzerinden yer bulabiliyor. Türkiye medyası sistematik bir fenomen olarak sessizliğin içerisinde kalmayı tercih ediyor.
Güncel olanın gündemin içerisinde kaybolduğu, yaşananların gerçekten acaba oldu mu şeklini aldığı bambaşka bir dönemden geçiyoruz. Bir tarafta ekonominin her şeyin üzerine şal örttüğü bir süreç yaşanıyor öte yanda ise yine ekonomi ile birlikte işleyen teknolojik araçlar üzerinden var olan süreç paramparça edilmek suretiyle adeta görülmez bir hale sokuluyor. Sayın Cumhurbaşkanımız sık sık Müslüman devletlerin dünya üzerindeki konumlarından ve buna karşılık gelen özgül etkinin azlığına vurgu yapıyor. Buna karşın aynı devletlerin dünya üzerinde başta insan hakları, kültürel üretim ve insanlık mirasına olan etkisinin düşük olduğu gerçeği ise Mesut Özil’in tweet'inde olduğu gibi gerçeği hepimizin önüne bırakıveriyor. Teknolojik arka planın bütün toplumsal hayatı alt üst etmekte olduğu bir eşikteyiz ve bu eşiği atlayamayan bütün ülkelerin gelecekleri son derece sıkıntılı bir görünüm arz edecek. Ne yazık ki durum bu ve buraya doğru hızla ilerliyoruz. Müslüman devletlerin özgül ağırlıkları bu döngüyü kıramadıkları takdirde çok daha azalacak ve önümüzdeki süreç daha sıkıntılarla dolu olacaktır.