26 Aralık 2017

Kötülük de bulaşıcıdır

İyi olmak, iyi düşünmek veyahut iyi davranmak artık başlı başına içinden geçilen dönemde getirisi olan eylemler değiller

Son zamanlarda o kadar çok kötü olayla karşılaştık ki, kötülüğün de tıpkı iyilik gibi bulaşıcı olduğu gerçeğini göz ardı etmeye başladık! Oysa birbirimizle olan tepişmelerimizin ötesine geçip biraz sakin kafayla düşünmeye başladığımızda, her açıdan kirlenen bir dünyada ruhlarımızın temiz kalabilmesi o kadar da kolay olmayacaktır. Geçmişte filmlerde gördüğümüz buna karşın gündelik hayatın içerisinde de muhakkak bulunan ama yine de etkisi ve ağırlığı şimdi ile kıyaslanmayacak kadar sınırlı olan bir kötülük ile karşı karşıyaydık.

Buna karşın içinde bulunduğumuz dönemde elimizdeki teknolojik olanaklar arttıkça buna mukabil kötülüğün sınırlarının zorlanması ve şeytanın aklına bile gelmeyecek nitelemesini doğru kılacak örnekleri görür olduk. Tabii burada her türlü kavramın ters yüz edilmiş olmasından da kaynaklanan bir durum olduğu gerçeğini de bir kenara not etmeliyiz. Çünkü yeni dönemin itibar kaynağını oluşturanlar, geçmişin üzerine titrediği değerler değil.

İyi olmak, iyi düşünmek veyahut iyi davranmak artık başlı başına içinden geçilen dönemde getirisi olan eylemler değiller. Bir zamanların iyilik timsallerinin yüzüne dönüp bakacak insan sayısı bile her geçen gün azalıyor. Bir yanda tüm dünyada kötülüğün yaygınlaşmasına olanak sağlayacak uygulamalar hız kazanıyor. Öte yanda ise bireyselliğin doruklarına doğru hızla yükselen insanoğlu açısından, toplumsal hayatın içerisindeki yerini şekillendiren kavramlar değişiyor.

Kendisi dışında kimseyi düşünmeyen ve bunun üzerinden kurduğu küçük dünyasında yaşarken, başkalarının hayatlarına müdahil olmak suretiyle kötülüğün sıradanlaşmasına katkı koyan insan sayısı çoğalıyor. ‘Kötülerin harbi kötü olduğu’ bir dönemden geçiyoruz ve bu geçiş süreci aslında insanoğlunun binlerce yıllık dünya macerası içerisinde bambaşka bir döneme karşılık geliyor.

Burada artık bilerek, isteyerek, kasten verilen zararlar üzerinden kurulan hayatlar buna karşın yok edilen, ezilen, parçalanan hayatlar karşı karşıya gelebiliyorlar. Arkadaşı ile tartıştığı için lisans yerleştirme sınavı sonrasında tercih listesini değiştirip, onun geleceğini alt üst edebilen gencin haberini bugün öğrendik! Belki yedikleri içtikleri ayrı gitmezken yaşadıkları bir kırgınlık, kızgınlık anı sonrası, ÖSYM şifresini çalıp, ondan gizli tercihleri değiştiriyor ve hem arkadaşının hem de kendisinin hayatını karartabiliyor. Yaşanan gelişmeler sonrasında bilgisayarların IP numarası tespit edilen genç, iki yıl üç ay hapis cezasına çarptırıldı.

Tüketimin sınırı olmadığı bir zamanda yaşamanın en acı tarafı tıpkı tüketim gibi tamahın da sınırı olmaması ve bunu sağlayabilecek koşulların beraberinde yeni bir insan tipini de dolaşıma sokuyor olmasıdır. Sürekli olarak daha fazlasını isteme ve bunu elde ederek geçici bir süre huzura kavuşma hissi ile yanıp tutuşan bir hayatı dolaşıma soktukça, bunun getirebileceği riskleri ve sorunları da daha başından itibaren kabullenmiş olduk. Oysa aldıklarımız, verdiklerimizin yanında solda sıfır kalacak kadar ucuz, anlamsız ve tamamıyla meta üzerine kurulu bir bakış açısının ürünleriydiler. Halbuki insanı insan yapan sadece kazandıkları değil aslında kazanma ve kaybetmenin ötesinde yaşarken ortaya koyabildikleridir.

Kötülüğün önünü açan her bir adım, beraberinde çok daha etkide bulunabilecek onlarca adımın gelmesine yol açmıştır. İster medyanın, isterse sosyal medyanın içeriklerine şöyle bir göz atın tam da bunun üzerinden türeyen ve buradan beslenen bir yaklaşımın dolaşımda olduğunu görebilirsiniz.  Kimsenin kimseye güvenmediği bir dünyada siz istediğiniz kadar en güvenlikli siteler inşa edin ve koruma kalkanlarınızı yükseltin. Kötülüğü çoğalttığınız sürece, kalkanlarınız sizi korumaya yetmeyecektir.

Yarınlarımız, geleceğimiz olarak nitelendirdiğimiz çocuklarımıza neyi öğreteceğiz? Ayakta kalabilmek için nasıl başka ayaklara basması gerektiğini mi? Her tarafının çevrili olduğunu ve bundan kaçabilmek için, oyunu kurallarına göre oynaması gerektiğini mi? Söyleyeceğiz. İstediğiniz kadar güzellik, adalet, hak, hukuk, vicdan, saygı kelimelerini kullanın peki sokakta işler nasıl yürüyor? Evde, okulda, kuyrukta kısacası hayatın her alanında öne çıkanlar kimler? Soruları ve tabii ki yanıtlarını istediğimiz kadar arttırabiliriz. Fakat sonucun değişmeyecek olması ve içinden geçtiğimiz dayanılmaz çaresizlik zamanlarında kötülüğün bulaşıcı hale dönüşmesinden kaçabilmemiz pek de mümkün olmayacaktır.

Oysa “hayatın sadece bir kez yaşanan olağanüstü bir durum olduğunun ve bunun korunmasının karakter açısından özen ve çaba gerektirdiğinin farkına varmamız gerekir. Ve böylece belki de dış tehditler ve gereklilikler bireysel varlığımızın anlamı ve niteliğiyle ilgili duyduğumuz kaygıları uyuşturduğu için ve hayatın günlük getirisi de yeterince iddialı olmadığından, bir mücadeleye girmemize ya da hırsa kapılmamıza gerek kalmaz”.*


*David Riesman-Yalnız Kalabalık, s.332

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"