27 Ekim 2016

İçinden rant geçmeyen hayatlar

Kaybedeceklerimiz kazandıklarımızı zannettiklerimizin yanında çok daha ağır bir etki yaratacak

Çevre ve Şehircilik Bakanımız Mehmet Özhaseki, Kentsel Dönüşüm ve Akıllı Şehirler kurultayında, "Kardeşim ranta da bu kadar da küfür etmeyin, rant olmadan hayat olmaz" ifadesini kullandı. Ülkemizde siyasetin oldum olası bir rant kapısı olması ve özellikle de yerel yönetim uygulamaları üzerinden bütün bu olup bitenlerin kılıfına uydurulması adettendir.

Hatta geçmişimizde fay hattı geçen planların düzeltilmesi yerine fay hatlarının yerini değiştirmeyi önerecek kadar jeoloji ve mühendislik ilimlerinden yoksun belediye meclisleri de görülmüştür.  Bakanın açıklamaları ise daha farklı bir bakış açısı üzerinde odaklanmamızı zorunlu kılıyor. Her şeyden önce birbiriyle uyuşmayan hatta bir arada yer almaması gereken iki ana kavramı birleştiren bir bakanlık tanımı var karşımızda. Örneğin şehircilik diye bir bakanlığımız olsa ve ondan sorumlu olan sayın bakanımız böyle bir açıklama da bulunsa aynı tepkinin uyanmayabileceğini öngörebiliriz. Şehirlerin içinden geçtiğimiz dönemde özellikle kentsel dönüşüm uygulamaları adı altında yenilenmeleri ancak buna karşın gerçek anlamda şehrin yenilenmesine katkı sağlayamayan uygulamalar açısından rant olmazsa olmaz bir kapıyı aralamaktadır.

Hatta özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerimizde böylesi bir süreç kendi içerisinde müthiş bir zenginleşmenin önünü de açabilmektedir. Şehirlerimizin özellikle deprem karşısında son derece güçsüz bölgelerinin dönüştürülmeleri büyük önem arz etmektedir. Ancak önceliğin depremden ziyade kentlerin rantı yüksek alanlarını dönüştürmeye dönük belirlenmesi meselenin bam telini de ortaya koyar niteliktedir. Her toplumda satın alınamayacak olan konforlar vardır ve parasız olarak o coğrafyanın hizmetlerinden yararlanılır. Sonradan yapılmış doğal olmayan bir coğrafya olarak kentin, bünyesinde yeşilliklere, oyun alanlarına, insanların nefes alabilecekleri mekanlara ihtiyaç duyulmaktadır.

Başta yerel yöneticiler olmak üzere siyasetle uğraşan herkesin şehirlerin geleceği üzerinde yapacakları her türlü açılımda özellikle halkın boş vakitlerine yatırımlarını ön plana almaları bir zorunluluktur. Çünkü modernleşme insanın nasıl çalıştığıyla değil, boş vaktini nasıl geçirdiğiyle ilişkilidir. İnsanların evlerine kapandığı bir şehrin sağlıklı bir kimliğe sahip olmasını beklemek hayalcilikten başka bir şey değildir.

Bunun aşılabilmesinin yolu, şehrin her yerinde vatandaşların spor yapabilecekleri alanlarından yaratılmasından geçecektir. Kentsel dönüşüm sürecinde ülkemizde yaşananın binaların yenilenmesi olduğunu buna karşın içinde yaşanılan şehirlerin yaşadığı otopark, yeşil alan, trafik sorunlarının göz ardı edildiği görülmektedir. Uzun bir dönemden bu yana inşaat ekonomisi üzerinden yürüyen ve bu çerçevede de kendi döneminin zenginlerini oluşturan ülke ekonomimiz açısından kentsel dönüşüm çok önemli bir rant yaratmaktadır. Buna karşın bir de işin çevre boyutu var ki burası önümüzdeki yılları da göz önüne aldığımızda çok daha büyük bir sıkıntı kaynağını oluşturmaktadır.

Çevreyi korumayı ve çevre ile birlikte uyumlu bir biçimde yaşamak yerine  doğal bitki örtüsünü ortadan kaldırmayı ardından da hızla ‘betonlaştırmayı’ tercih ediyoruz. Betonun acayip bir çekiciliği olsa gerek ki kişiler değişse de yöneticilerimizin beton aşkı hiç ama hiç değişmiyor. Ülkemizin doğal kaynaklarını özellikle de su kaynaklarını hızla kaybediyoruz. Benzer biçimde dünyada eşine az rastlanan İğneliada longoz ormanlarımız büyük tehdit altında. Tıpkı Doğu Karadeniz bölgesinin yaylalarını birleştirerek turistleri getireceği söylenen yeşil yol projesinde olduğu gibi rant, doğaya ve insanların doğal yaşamlarına ağır basıyor.

Rantı hayatımızın olmazsa olmazı noktasına koyduktan ve her şeyi onun üzerinden tanımlamaya başladıktan sonra son derece modern binalara, akıllı evlere ve otobanlara sahip olabiliriz. Ancak elimizdekileri yitirdikten sonra bir daha ne aynı yaylalara ne de su basar ormanlarımız olabilir. Kaybedeceklerimiz kazandıklarımızı zannettiklerimizin yanında çok daha ağır bir etki yaratacak ve çocuklarımızın gelecekleri akıllı evler, köprüler ve tabii ki rant uğruna yok olacaktır. İleride burası cennet gibi bir ülkeydi deme şansımızın kalmayacağını ve içinden rant geçmeyen hayatlara yaşam hakkı da kalmayacağını unutmayalım. Rant uğruna hem ülkemize hem kendimize yazık ediyor ve geleceğimizi yok pahasına heba ediyoruz!

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"