Son dönemde bir zamanlar ünlü olan isimlerin yapmış oldukları açıklamalarla yeniden gündeme gelmelerine daha sık rastlamaya başladık. Kullan at kültürü her geçen gün biraz daha fazla yaşamlarımızda egemen oldukça eskinin meşhurlarının önemi kalmamaya başladı ve onlar da kendilerini yeniden gündeme getirmesi umuduyla sansasyonel açıklamalara bel bağlamaya başladılar. Çünkü dünde kalan hemen unutulmakta ve kitlelerin izleyeceği birer figür olmaktan hızla uzaklaşmaktadır. Geçmişin tanınır simalarının bu yeni düzen içerisinde varlıklarını sürdürebilmelerinin yolu, kendilerini yepyeni bir kimlik formasyonu içerisinde yeni roller yaratabilmelerinden geçmektedir. Aksi halde bir zamanlar ne kadar bilinir bir isim olursanız olun, eğer kendinizi yeni gelişmeler karşısında yenileyemezseniz kaybolursunuz.
İşte tam bu noktada Türkiye’de bir zamanların önde gelen şarkıcılarının gündeme yeniden gelme umuduyla bir zamanlar seslerini dahi çıkartamadıkları isimlere yönelik salvoları ile sıkça karşılaşır olduk. Özdemir Erdoğan ve Alpay’ın Zeki Müren hakkındaki iddiaları yine Özdemir Erdoğan’ın Zeki Müren’e yönelik ithamları arasına sıkıştırdığı Ferdi Özbeğen’e yönelik ifadeler, ilk etapta sayılabilecekler arasında. Birkaç gün önce bu kez Selçuk Ural kendisiyle Posta gazetesinde Alev Gürsoy tarafından yapılan röportajda söyledikleriyle bir anda sosyal medyada gündeme geldi. Ural, ülkenin yüzde 90’ının ‘kıro ve kültürsüz’ olduğunu söyledikten sonra Aleyna Tilki’nin bir proje olduğunu, Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses’in ise Türkiye’nin kıro grubunu kapsadığını dile getirdi. Önce röportajda Selçuk Ural’ın neler söylediğine bakalım ardından söylenenlerin nereye doğru yöneldiği üzerinde duralım.
-‘Sizleri yeni jenerasyonun bile tanıması müthiş hissettiriyor olmalı’ ‘Kesinlikle. Biz 20 şarkıcıydık. Barış Manço, Tanju Okan, Berkant, Cem Karaca, Salim Dündar, İskender Doğan… Ben 15 yaşında Ankara’daki mahallemde şarkı söylerdim. Sesimiz güzeldi bizim. Şimdi zengin ve şöhret olmak için şarkıcı oluyorlar. Sesleri yok! Bilgisayar icat oldu herkes şarkıcı oldu. Aleyna Tilki ortaya çıkınca, tüm yetenekli şarkıcılar kahrından hastanelik oldu. Müzik de sahtekâr işi oldu. Aleyna Tilki de bir proje bence. Bizim dönemlerimiz böyle değildi. Asırlar boyu bir Cem Karaca daha gelmez.
-Zeki Müren’i eleştiren Alpay’a “Zeki Müren vefat edeli 25 sene oldu. 25 sene sonra ne oldu da kudurdun ve Alpay” dediniz. Neden eleştiriniz o kadar sertti? Şimdi ne Özdemir Erdoğan’ın ne Alpay’ın bizim meslekte bir tek dostu, bir tek seveni yoktur. Ben Zeki Müren’le çalıştım. Bu kadar efendi bir insan olamaz. Gazinoya gelir, tek tek odalarımıza girer bir isteğimiz olup olmadığını sorardı. Bu derece kibar bir adam. Alpay’ın etmediği hakaret kalmadı. “Ben bunları onun yüzüne söylemek isterdim” dedi bir de. Erkekse yüzüne söyleseydi. Yıllardır şarkı yapamıyorlar, hiçbir faaliyetleri yok, anca konuşuyorlar. Zeki Müren’e atıp tutarak şöhretlerini hatırlatmak istiyorlar. Hem ayıp hem günah.
Önüne gelenin şarkıcı olduğunu söylediniz. Peki, tip olsa ses olmasa kurtarıyor mu? O da kurtarmaz. Onu kurtaran şöyle örnekler var mesela; Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses. Onlar da Türkiye’nin kıro grubunu kapsıyor. Çünkü kendini jiletleyen adam, normal adam değildir. Onların konserine gittiğin zaman bir tane normal insan göremezsin. Çünkü ülkemizin yüzde 90’ı kültürsüz ve kıro. Kadın cinayetlerini görüyoruz. Ajda Pekkan’ın, Cem Karaca’nın, Barış Manço’nun konserinde kimse kendini jiletlemiyordu ama onların konserlerinde niye jiletliyor? Çünkü o şarkılardaki sözler, onlara hitap ediyor.
‘Kıro’ derken ne demek istiyorsunuz? Kültürsüz, kendiyle barışık olmayan, hiçbir hayat eğitimi almayan insanlar... Aslında onların da suçu yok. Ailelerinden öyle görmüşler. Neden bu kadar mahalle kavgası var? Trafik kavgalarında, kadın cinayetlerinde, çocuk tacizlerinde bir numarayız. Neden? Çünkü bizim zamanımızda nüfusun yüzde 90’ı okumuştu ama şimdi tam tersi.
Selçuk Ural’ın söyledikleri üzerinde bir kez daha düşündüğünüzde öncelikle Türkiye’nin tipik hastalıklarından bir tanesi olan bir noktayı hemen yakalamış oluyorsunuz: Ötekileştirme. Ural’ın sözleri arasında kendisini bir gruba yerleştirip onlar üzerinden müzik ve yaşama dair bir tarif gerçekleştirdiğini görüyoruz. Tabii bunu yaparken de kendilerinin doğru tarafta ve ideali temsil ettiklerini söylerken Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses sevenler üzerinden arabeski ve arabesk müzik sevdalılarını da başka bir yere oturtmakta olduğunu anlıyoruz. Aleyna Tilki üzerinden gerçekleştirdiği eleştirilerini bu kez tip ve ses üzerinden devam ediyor ve bazen bunların da kurtaramayacağını belirtirken mevzuya birdenbire Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses’i dâhil ediveriyor. Kendisine göre bu isimler Türkiye’nin kıro grubunu kapsamakta ve onların konserlerinde ‘normal insan’ı göremezsiniz! Çünkü kendini jiletleyen adam, normal bir adam değildir! Kadın cinayetlerinin de arkasında bu kafaya sahip olan insanlar vardır ve bu grup ülkenin yüzde 90’lık bir kesimini oluşturmaktadır.
Hatta ‘kıro’derken neyi kastettiği kendisine bir kez daha soruluyor ve kültürsüz, kendiyle barışık olmayan, hiç hayat eğitimi almamış insanlara vurgu yapıldıktan sonra içinde bulunduğumuz dönemdeki pek çok olumsuzluğun arkasında (trafik kavgaları, mahalle kavgaları, kadın cinayetleri, çocuk tacizleri vb) bu kıro grubun varlığının bulunduğu çıkarsamasını yapabiliyor. Üstelik 1960’lı yılların ortasında başlayan kendi döneminde nüfusun yüzde 90’lık bir oranının okumuş olduğunu şimdi ise tam tersi bir durumun var olduğunu belirtebiliyor. Nereye elinizi atsanız elinizde kalacak bir açıklama var karşınızda. Sondan başlayalım, 1960 ila 1980 arasında ülkemizdeki okuryazar oranlarına bakıldığında hiç de öyle
Selçuk Ural beyefendinin söylemiş olduğu gibi yüzde 90 oranında olmadığı hatta 1967 yılında ilk 45’lik plağını çıkardığını dikkate alacak olursak o dönemde bu oranın yüzde 50’nin altında olduğu görülmektedir. Yani ne kendisinin söylemiş olduğu gibi bir rakam var ne de böyle bir durum söz konusu. Bir diğer önemli nokta ise ülkede yaşanan bütün garabetin arkasında sanki sadece kendisinin içinde olduğu bir kesim yokmuş geri kalan hepsi suçluymuş gibi bir havanın da yaratılmasına yol açıyor. Üstelik bu kesimin en büyük günahı da aldıkları daha doğrusu alamadıkları kültür ve bununla beraber ortaya çıkan ruh hali. İşte o ruh halinin ete kemiğe bürünmüş halinin yansıması olarak arabesk müzik dinleyicileri ile bu müziği icra eden iki isme açıktan net bir suçlama söz konusu oluyor. Tabii sosyal medyanın kendi içerisinde şöyle ilginç de bir güzelliği var, siz birisi için bir şey söylediğiniz anda bir başkası da çıkıp sizin eski halinizin bulunduğu bir fotoğrafı veyahut bir sözünüzü alıp paylaşarak, durumu bambaşka bir aşamaya büründürebiliyor. Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses’i eleştiren Selçuk Ural’ın bir zamanlar ülkenin en önemli müzik organizasyonlarının icra edildiği yer olan İzmir Fuarı sırasında Ferdi Tayfur’un assolistliğinde sahne aldığı gerçeği, dönemin Ekici Över kadrosunun gazetelere yansıyan fotoğrafıyla kanıtlanmış oluyor.
Röportajda bir diğer ilginç husus ise Selçuk Ural’ın Zeki Müren’e yönelik lafları dolayısıyla Özdemir Erdoğan ve Alpay’a yönelik sözlerindeki şu ifadeler:…Yıllardır şarkı yapamıyorlar, hiçbir faaliyetleri yok, anca konuşuyorlar. Zeki Müren’e atıp tutarak şöhretlerini hatırlatmak istiyorlar. Hem ayıp hem günah. Bunları söyleyen Selçuk Ural’ın bir zamanlar assolistliğini yapan Ferdi Tayfur’a söylediklerinden çok daha fazlasını artık aramızda olmayan Müslüm Gürses’e söyleyebilmiş olmasıdır. Birkaç sütun önce farklı konuşup daha sonra bambaşka konuşmak da herhalde böyle bir şey olsa gerek. Fakat bütün bu röportaj tıpkı kendisinin de eleştirdiği diğer iki isimde olduğu gibi tam anlamıyla geri tepmiştir. Kem söz sahibine aittir diye bir sözümüz vardır ve burada söylenenler halen müzik dünyamızın önde gelen isimlerinden bir tanesi olmayı sürdüren Ferdi Tayfur’un yıllardır ortaya koyduklarını yok edebilecek değildir. Ya da Müslüm Gürses’in yıllar içerisinde oluşturduğu hayran kitlesinin sevgi ve saygısını eksiltmeyecek tam tersine daha da arttıracaktır. Çünkü her şey geçer ancak bazı şeyler hiç ama hiç değişmez. Eğer insanların kalbinde ve zihninde bir tortu bırakmışsanız bu siz öldükten sonra da etkisini sürdürmeye devam edecektir. Tıpkı rahmetli Müslüm Gürses’in milyonlarca insanın kalbinde ve zihninde bırakmış olduğu gibi. Gündeme gelmek ve yeniden hatırlanmak için bütün bunlara gerek yok zaten eğer hatırlanacak bir şey yapmışsanız insanlar sizi unutmayacaklardır. Kendinizi bir yerlere konumlayarak karşı tarafta bir ötekiler grubu yaratmak suretiyle temize çıkamazsınız. Ülkenin içinden geçtiği bütün kötülükleri bir gruba, bir yaşayış tarzına, müziğe atfedemezsiniz! Bu kolaycı ve aşağılayıcı bakış açısından çok ama çok çektik aradan geçen yıllara karşın hala kendisini diğerlerinden başka bir yerde görmeyi sürdürenlerin olduğunu görmek aslında bir anlamda da iyi oluyor. Çünkü bu sayede kimin nerede durduğunu daha iyi kavramış da oluyorsunuz.