02 Haziran 2020

Futbolda yabancı futbolcu kuralı değişirken...

Ortalığı sadece yabancı oyuncu oynatmak için doldurmak yerine alt yapılarımızdan çıkarttığımız ve bu kültürün ürünleri olan gençlerimize formaları teslim etmemin tam sırasıdır

Türkiye Futbol Federasyonu 2021-2022 sezonundan itibaren çok tartışılan yabancı oyuncu sayısında yeni bir değişikliğe gidiyor. 1951 yılından günümüze kadar on yedi kez değiştirilen yabancı oyuncu oynatma kuralı bir kez daha değiştirilecek. Bir önceki kural değişikliğinin yapıldığı tarih olan 2015 yılında olup bitenleri yakından takip edenler söz konusu o değişikliğin Türk futbolunda devrim diye tanıtıldığını hatırlayacaklardır. 1 Haziran günü bu ülkede spor/futbol alanındaki en özgün fikirleri ortaya koyan gazeteci Cem Can’ın ölüm yıldönümü. Yazılarını derlediğim kitaplardan ikincisi olan "İlkelerimizi Kim Yazacak" isimli çalışmada "sınırsız yabancı isteğindeki en sakat nokta, başarının gereksindiği tek şeyi para ile sınırlamasıdır. Futbol bilgisi ve organizasyon farkı olmayan çocuklarımızdan dünya yıldızı üretilmeyeceğine olan çaresizlik duygusunu ve hatta kompleksleri aşmamızı sağlayacak olan şey, sınırsız yabancı uygulaması mıdır? Teknik direktör/antrenör eğitimlerinden, antrenman kalitelerine, yönetim planlarından antrenör ve futbolcu birliklerine kadar her noktaya bakarak Türk futbolu adına kapsayıcı bir başarı tasarımı oluşturup, uzun uzun çaba göstermek zor tabii…" ifadelerini kullanarak sınırsız yabancılaşmaya dair görüşleri yerle bir ediyordu.

Bu ülkenin futbol alanındaki düşünce kuraklığı tıpkı toplumsal alandaki düşünce kuraklığı gibi tüm hayatlarımızı esir alıyor. İleriye dönük herhangi bir projeksiyonda bulunulmadığı için günü kurtarma anlayışı içerisinde gündeme getirilen ve genel geçer kabuller üzerinden ortaya atılan anlayışlar üzerinden zaman kaybetmeyi sürdürüyoruz. Beş yıl önce ortaya atılan kuralın yaratabileceği sıkıntıların neler olabileceğine ilişkin herhangi bir çıkarsama yapmadığımız için yaşadıkça olanı anlamaya ve anladıkça da düzeltmeye devam ediyoruz. Peki bu arada kaybettiğimiz gençlerimiz, etrafa saçılan milyonlarca dolar/Euro'nun hesabını kim verecek? Her fırsatta nüfusuyla övünen bir ülke olmamıza ve bu nüfusun önemli bir oranının gençlerden oluştuğu gerçeğine vurgu yapmamıza karşın, neden futbolcu yetiştiremediğimizi ise hiç kimse sorgulamaz!

Türkiye’de futbol dünyasının aktörleri de değişim denilen kelimeden mümkün mertebe uzak durmaya çalışıyorlar. Değişimin yaratabileceği etkinin, kendilerini al aşağı etmesinden korkuyorlar. Bu yüzden de var olan düzenin aynen sürmesine katkıda bulunacak yönetim tarzını ısrarla sürdürmeyi görev olarak görüyorlar. Kötü yönetimin şiddet olduğu gerçeği işte böylesi zamanlarda çok daha net bir biçimde ortaya çıkıyor. Bu ülkenin kulüpleri, kulüpler birliği, futbol federasyonu belki de yüz yılda bir gelebilecek olan değişim fırsatını, pandemi günlerinde elinin tersiyle itti. Oysa ülke futbolunun yeniden yapılanması için son derece uygun bir zaman dilimi içerisindeydik. Tüm ligleri ve liglere ilişkin düzenlemeleri futbolun tüm taraflarıyla masaya yatırabilir ve geleceğe dönük farklı stratejileri belirleyebilirdi. Maçların oynatılmasına odaklanmanın yanı sıra asıl dönüşüm fırsatını odaklanmalı ve ülke futbolunun önünü açacak düzenlemeleri hayata geçirebilmeliydi.

Alt yapılara ilişkin olarak sürekli olarak Altınordu örneğini vermek yeterli olmuyor. Söz konusu örneği eğer ülke geneline yayabilecek hamleleri gerçekleştiremiyorsanız var olan durum, kendinizi avutmanın ötesine geçemiyor. Hatta bu örnek gerçekten belirli bir sistematik ve para gerektirdiği için bir süre sonra örnek olma vasfını da yitirmeye başlıyor. Çünkü sistemsizliğin sistem haline dönüştüğü yapılarda sistematik örnekler olumlu değil olumsuzluğu daha çok güdülerler. 6+2+2 gibi yeni bir yabancı kuralı ile yola çıkmak yani sahada altı oyuncunun yabancı olabilmesi, kulübede iki oyuncunun oturabilmesi ve tribünde de iki oyuncuya yer verilebilmesi gibi bir durum bu ülkenin futbol yetiştirme problemini çözemez! Sorunu sadece oyuncu sayısına indirgediğiniz anda asıl gerçekliğinizi yani Türk futbolcularınızı alt yapılardan çıkartma ve oynatma meselesini kaçırmayı sürdürürsünüz.

Bu ülkenin rahmetli Cem Can’ın söylediği gibi; futbol düşüncesi biriktirmeye ihtiyacı var. Dünden bugüne, bugünden yarına ve bunu başaramadığımız sürece futbol alanında havanda su dövmeye devam etmenin ötesine geçebilme şansımız yok. Yaşanan ekonomik gelişmeler ve salgın hastalık sonrası bir zamanlar çilek transferi olarak lanse edilen üst düzey yabancı oyuncuların, ülkemize getirilebilmesi olanağı da ortadan kalkmıştır. İşte bu yüzden ortalığı sadece yabancı oyuncu oynatmak için doldurmak yerine alt yapılarımızdan çıkarttığımız ve bu kültürün ürünleri olan gençlerimize formaları teslim etmemin tam sırasıdır.

Kendisiyle yıllardır futbolu, yaşadığımız kenti ve ülkeyi konuştuğumuz sevgili ağabeyim Şevket Ağaner’e Allahtan rahmet, kederli ailesi ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum. Mekanı cennet olsun, nurlar içinde yat büyük Beşiktaşlı.

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"