13 Nisan 2016

Eski/Yeni Türkiye manzaraları

"Devletin görevi profesyonel kulüplere stadyumlar yapılması konusunda yardımda bulunmak mıdır?"

Pazar ve pazartesi günü ülkemizde ilk kez aynı stadyum iki farklı şekilde açıldığına şahit olduk: ilki devlete ikincisi ise taraftarlara yönelikti.

Vodafone Arena olarak adlandırılan eski adıyla İnönü stadyumu önce protokolü ağırladı, ardından da asıl olması gerekenleri. Önce işin yeni Türkiye boyutuna bakalım; şampiyonluğa giden Beşiktaş takımının teknik direktörü ve oyuncularının bile boyunlarında davetli yazılarının olduğu bir açılış töreni gerçekleştirildi.

Özellikle kulüp başkanı Fikret Orman’ın uzattıkça uzattığı ve her cümlesinde Cumhurbaşkanına övgüler düzdüğü konuşması dikkat çekiciydi. Gençlik ve spor bakanı Akif Çağatay Kılıç, açılış üzerinden kendi iktidarlarının Türkiye’yi nasıl değiştirdiğini ve bu değişimin ‘Zat-ı Devletlerinin’ emir ve yol göstermeleri doğrultusunda gerçekleştiğine vurgu yaptı.

Anahtar kelime hiç kuşkusuz ‘Zat-ı Devletleri’ idi, başkanlık tartışmalarının yaşandığı günlerde ülkemizde spor alanı da dahil olmak üzere yapılan bütün işlerin ardında Sayın Cumhurbaşkanının bulunduğuna işaret ediliyordu. Futbol medyası içerisinde bulunan yorumcuların büyük bir kısmının da aynı doğrultuda sözler sarf ettiklerini de gayet iyi biliyoruz. Aynı gece Maraton programının her şeyi olan Şansal Büyüka bu konuda son noktayı kendi meşrebince koymuş oldu: ‘Galatasaray’ın Aslantepe’de yapılan stadyumu da sayın Cumhurbaşkanımız olmasaydı gerçekleşmezdi. Rahmetli Özhan Canaydın’ın stadyumun yapım aşamasında defalarca Ankara’ya gidip geldiğini biliyorum.’ Protokolün açılış töreninde belki de spora dair konuşan ve bu doğrultuda görüş belirten tek kişi sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu’ydu.

Programın asıl sahibi ve stadyumun geçmişini gayet iyi bilen sayın cumhurbaşkanı ise bu tesisin yapımının gerçekleştirilebilmesi için iktidarlarının 50 trilyonluk bir destek verdiklerini belirtti.

Verilen bu mali destek kadar stadyumun yeniden inşa edildiği yerin geçmişte yoğun sit tartışmalarına konu olan bir bölge olmuş olması ve eski kültür bakanı Ertuğrul Günay’ın o dönemde stadyumun yeniden yapılması ile ilgili çekinceleri olduğunu hatırladığımızda, kulüp başkanı Fikret Orman’ın konuşmalarındaki yoğun övgüler daha fazla anlam kazanmaktadır. Stadyumun 350 milyonluk bir maliyete mal olduğu açıklanmıştı, bu paranın yedide biri devlet tarafından verildiyse vatandaşların şu sorusu anlam kazanacaktır: devletin görevi profesyonel kulüplere stadyumlar yapılması konusunda yardımda bulunmak mıdır? İkinci olarak bu stadyum kimin malıdır? Üçüncüsü bu stadyumdaki isim hakkına sahip olan firmanın söz konusu süreçte vermiş olduğu miktar ne kadardır?

Ve bu miktar tarihsel bir geçmişe sahip mekanın adının değiştirilmesi için yeterli midir? Futbol medyasının soru sorma geleneğinden bir hayli uzaklaştığı ve sadece olan biteni normalleştirmekle yetindiği bir dönemde Vodafone Arena için yapılacak olan bütün tespitler tarihe not düşmekten ibaret kalacaktır. Yine de tarihin bu günden başlayarak geriye doğru yazılan bir alan olduğu gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda birilerinin bu işlevi yerine getirmesi gerekmektedir.

Dikkatli bir göz son bir aydan bu yana önce Beşiktaş kulübü başkanının yapmış olduğu ‘biz Sarayın takımıyız’ açıklamasıyla başlayan ve varolan iktidara övgüler düzerek devam eden konuşmalarıyla süren haberler üzerinden farklı bir pazarlama stratejisinin hayata geçirildiğini anlayacaktır. Medyanın stadyum açılışına yönelik yoğun ilgisi hatta beklenmedik orandaki canlı yayınlarla süreci aktarma telaşını eklediğimizde futbol-siyaset-ekonomi üçgeni içerisinde büyütülen yeni Türkiye’nin akıllı stadyumu ve bu stadyum için ilk kez uygulamaya sokulan protokol açılışının arka planını kavramış oluruz.

Stadyumlar tıpkı kentler gibi içinde yaşanan mekanlar olarak belleğimizin önemli parçalarıdır. Orada sadece takımların birbirleriyle olan karşılaşmaları, ya da atılan goller, kazanılan/kaçırılan şampiyonluklar yaşanmaz. Hayatımızın birer parçası olarak ömür boyu unutamayacağımız anılarımız, geçmişimiz yazılır. Yeniden yapıldığı söylenen ve dönemin ruhuna uygun olarak Arena olarak adlandırılan akıllı olduğu da söylenen bu mekanlar artık eski dönemin takım hafızasının gerçekleştiği yerler değillerdir. İstediğiniz kadar aynı yerde daha iyi şekilde inşa ettik ifadelerini kullanın, yapılan yeni bina içine gelen kişiler aynı olsa bile aynı yer değildir ve olmayacaktır.

Artık buranın yeni adı Vodafone Arena ya da ilerde parayı bastıracak yeni sponsorlarla birlikte yeniden değişecek bir arena olacaktır, ancak bir daha hiçbir zaman İnönü stadyumu olmayacaktır.

Pazartesi akşamı halkın katılımıyla gerçekleştirilecek olan açılış ise eski Türkiye manzaralarının bir kez daha gözümüzün içerisine sokulduğu alışıldık görüntülerdi. Lafı hiç uzatmadan daha önce yapmış olduğum tespitimi yenileyeyim: Gezi Parkı sonrası Türkiye’de devlet açısından bazı taraftar grupları rejimin bekasını tehdit olarak algılanmakta ve onlara yaklaşım daha farklı bir görünüm arz etmektedir.

Gezi hareketinin ön planında yer alan Çarşı grubunun, darbe davasından yargılandığını unutmayalım. Hükümetin şike sürecinde en çok konuşan milletvekili Şamil Tayyar’ın Çarşı grubunu darbecilik ve PKK sempatizanlığıyla suçlaması bu açıdan dikkat çekicidir. Maç öncesi Beşiktaş çarşından stadyuma doğru yürüyen kadın ve çocukların da aralarında bulunduğu taraftarlara yönelik yoğun biber gazı ve plastik mermi kullanımı tezimi kuvvetlendirmektedir. Tribünlerdeki bazı taraftarların ‘sık bakalım’ şarkısını okumaları bu açıdan anlamlıdır ve taraftarlar açısından bir gün önce yapılan açılışın yanı sıra başkanlarının yapmış olduğu konuşma çok da olumlu karşılanmamıştır.

Eski/Yeni Türkiye tartışmaları içerisinde sporun özellikle de futbolun nasıl ideolojik bir alan olarak kullanıldığını stadyum açılışı sırasında fazlasıyla gördük. Ancak bir başka örnek üzerinde daha durmak istiyorum. Ülkemizde yapılan yeni stadyumlar sonrasında Atatürk isimlerinin yerini kent isimlerinin almasına itirazda bulunan Karşıyaka Belediyesi Karşıyaka Arena olarak geçen spor salonunun adını meclis kararı ile Mustafa Kemal Atatürk Spor Salonu olarak değiştirildi. Bu değişiklik sonrasında İzmir’li ve Karşıyaka’lı arkadaşlarım iyi ki burada yaşıyorum mesajlarını paylaştılar. İzmir’in Karşıyaka ve Güzelyalı ilçesinde yapılacak olan iki stadyuma karşı çıkan belediyelerin partisi acaba İstanbul’un en işlek yerinde yer alan Vodafone Arena için hayır oyu kullanmışlar mıydı?

Tamamen ideolojik duygulara hitap etmek üzerinden gitmek suretiyle oy devşirme mantığını nasıl da yeniden isimleri kullanarak devreye sokmuşlardı? İsim değiştiren belediyenin spor salonunu kulübe devretmediğini ve bir başka belediye geldiğinde söz konusu isim değişikliğinin yeniden yapılabileceğini hepimiz gayet iyi biliyoruz. O halde eski/yeni değişmiyor, bu ülkede bulunulan pozisyonu korumak için iktidara yakın olma mantığı yüz yıllardır devam ediyor. Yeri geliyor işini yürütebilmek için bütün bu yollara sapılıyor, yeri geliyor isimler üzerinden bu oyun devam ettiriliyor. Sonuç ise hiç ama hiç değişmiyor olan yine aşağıdakilere oluyor, onlar ise neye uğradıklarını fark edemedikleri için ellerine verilen oyuncaklarla oynamayı sürdürüyorlar. 

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"