15 Nisan 2019

Dağ yine fare doğurdu!

Maç sonunda Fatih Terim’in ve ona yanıt veren Semih Özsoy’un açıklamaları futbolun değil gerginliğin konuşulacağını bir kez daha ortaya koymuş oldu

İki takım arasında her oynanan karşılaşmada benzer görüntüler yaşanıyor ve futboldan çok daha fazla gerilim, tartışma ve hakem kararları ön plana çıkıyor. Bu kez de yine aynı filmi izlemek durumunda kaldık ve özellikle ilk yarısı son derece sıkıcı geçen bir ‘dünya derbisi!’ni daha geride bıraktık. Türk futboluna damga vurmuş olan ve birbirleri ile olan rekabetlerinin üzerinden yüz on yıl gibi çok önemli bir zamanı geride bırakmış bulunan iki güzide takımdan bahsediyoruz. Üstelik bu kez karşılaşmanın hemen öncesinde ülkemiz futboluna ve basketboluna adını yazdırmış bir büyük sporcuyu Can Bartu’yu kaybetmenin ardından karşılaşma oynandı. Maç öncesi sahaya ısınmak için çıkan Galatasaraylı futbolcuların üzerinde o unutulmaz jübile karşılaşmasındaki iki efsane ismin fotoğrafları basılı tişörtler bulunuyordu.

Metin Oktay’ın jübilesinde gerçekleşen ve her iki kulübün simge isimlerinin birbirlerinin formaları ile beş dakika sahada yer almalarını gösteren kareyi, hayata geçiren isimlerden birisi olan Can Bartu’nun ölümü üzerine yine hatırlamış olduk. Ancak bu kez aradan geçen elli yıl içerisinde saha içinde ve dışında bambaşka ruh halleri ile dolaşan zihniyetler olduğu gerçeğini ise yine görmezden gelmeyi tercih ettik. Oysa her iki efsane isim de yalnız kendi takımlarının taraftarları için değil ezeli rakiplerinin taraftarları için de saygı duyulan ve sevilen kişiler olarak belleklerde yer etmişlerdi. Geçen zaman ve değişen bakış açıları ile birlikte ezeli rakip ebedi dost ifadesini düşman haline dönüştürdük ve o andan itibaren oynanan karşılaşmaların anlamı ve yarattığı etkinin boyutları da bambaşka bir hale büründü.

Siz bakmayın öyle gazetelerde, televizyon ekranlarında karşılaşma öncesinde formaları değiştirin sizler de tarihe geçin söylemlerine sarılanların ifadelerine. Günü kurtarmanın ötesine geçemeyeceğini ve böylesi bir fair play duruşunun içinde bulunduğumuz nefret iklimi içerisinde hayat bulamayacağını çok iyi biliyorlar. Ancak her karşılaşma ile birlikte atılan nefret tohumlarının yeşermesine de yine aynı isimler davetiye çıkartmayı sürdürüyorlar. Oynanan mücadelenin bir futbol karşılaşması ve iki takımın karşı karşıya gelmesi olduğu gerçeğini başka bir dil ile aktarmak yerine her seferinde aynı şiddet içeren söylem kalıplarını kullanmaya bayılıyorlar. Sadece bir örnekle durumu açıklayabiliriz, maç öncesi ve maç ertesinde gerek yazılı gerekse de görsel medyada kullanılan ifadelerde her iki takımla ilgili kullanılan cephe ifadesine dikkat edin.

Kullandığınız dil ve seçtiğiniz kelimeler, yaşadıklarınızı ve yaşama ihtimali olan olayları nasıl aktardığınızı ortaya koyar. Ülkemizdeki futbol medyası ve onların mensuplarının her seferinde şiddet içeren söylemleri tercih etmesi ve militarist bir bakış açısını dolaşıma sokması tesadüf değildir. Bu açıdan Fenerbahçe ile Galatasaray takımları arasında oynanan her karşılaşma futbol medyasının en fazla ellerini ovuşturduğu ve rating ile tiraj konusunda tavan yaptıkları maçlardır. Maçın öncesi kadar sonrası da prim yapmaya devam eder ve bu futbolun doksan dakikadan çok daha büyük bir etkinlik olduğunu anlamamıza yardım edecek örnekleri dolaşıma sokar.

Yeniden maça dönecek olursak karşımızda bir tarafta yıllardır bu kadar kötü bir pozisyonda olmayan bir Fenerbahçe bulunurken öte tarafta şampiyonluğa oynayan(bir taraftan da tam olarak bunu bir türlü gösteremeyen) Galatasaray kulübü bulunuyor. Yirmi yıldır rakibini deplasmanda yenemeyen ve bunun yarattığı psikolojik çöküntüyü aşamayan Galatasaray takımı bu yılda da makus talihini yenmeyi başaramadı. Bunun karşısında sezonu en az hasarla atlatma yolunda adımlar atmaya devam eden Fenerbahçe takımı, on kişi oynadığı karşılaşmayı berabere bitirmeyi ve rakibine karşı psikolojik üstünlüğünü sürdürmeyi başardı.

Maç sonunda Fatih Terim’in ve ona yanıt veren Semih Özsoy’un açıklamaları futbolun değil gerginliğin konuşulacağını bir kez daha ortaya koymuş oldu. Eski defterleri açarak günü kurtarma ve bunun karşısında pozisyon alma geleneğini yine sürdürmüş oldular. Cumartesi günü Beşiktaş-Başakşehir karşılaşmasında ve pazar günü Fenerbahçe ile Galatasaray karşılaşmasında tribünlerin mazbatayı ver diye tezahürat yapması dikkat çekiciydi. Beşiktaş karşılaşmasında yapılan tezahüratla ilgili olarak MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli’nin topa girmesi ve karşı açıklamalarda bulunması da spor siyaset ilişkisini gösteren ilginç bir örnek olarak tarihteki yerini aldı.

Cuma günü aramızdan ayrılan ve ülkemiz sporunun unutulmazları arasında yer eden Can Bartu’yu rahmetle anıyorum.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"