İçinden geçtiğimiz zaman diliminde geçmişte yaşadıklarımıza daha fazla sarılmamız tesadüf değil. Kimimiz açısından eski veyahut geçmiş diye tarif edilen şu an yanında olmayanları, kaybettiklerini çağrıştırıyor. Bazılarımız için ise hayatın çok daha naif ve basit olduğu zaman dilimlerine karşılık geliyor. Daha basit yaşayan, çok daha az olanaklara sahip bulunulan buna karşın şimdi ile karşılaştırdığımızda mutluluğun ve umudun çok daha yüksek olduğu zamanlardı. Eski veya yeni Türkiye karşılaştırması değil yapılması gereken şey asıl üzerinde durmamız gerekenin elimizden kayıp giden ve ne yazık ki farkına varamadığımız güzellikler olduğu gerçeğinin altını çizmemiz gerekiyor. İşte bu noktada bugün ezeli rekabet denilen masalların aslında herhangi bir gerçekliğe tekabül etmediğini görüyoruz. Çünkü bir zamanların rekabetinde her ne olursa olsun insani boyut ön plandayken ve sıcaklık iliklerinize dek hissedilebilir iken şu anda sadece yaratılan imajlar var. Buna karşılık bu imajların gerçekliğin yerini tutmadığını ve sahici olmadığını dahi görmekten uzak bir körlük yaşıyoruz.
Ucundan kıyısından o zamanları yaşayanlar açısından kaybedilen insanlar sadece birer isimden ibaret değiller. Onlar aynı zamanda geçmişimizin silinemeyecek olan izlerinin birer yansımaları ve her birisi aramızdan ayrıldığında belki de bu yüzden daha fazla hayıflanıyoruz. Çünkü onların kayıpları aynı zamanda bizleri oluşturan geçmişin hatıralarındaki o duyguların da yavaş yavaş flulaşmasına yol açıyor. Hangi alandan olursa olsun kaybettiklerimiz ile biraz daha fazla eksildiğimizi fark ediyoruz. Bazen bu kayıplar tıpkı geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz ülke futbolunun yetiştirdiği müstesna isimlerden bir tanesi olan Bombacı lakaplı Halil Kiraz'ın vefatında olduğu gibi unuttuğumuz belki de görmezden geldiğimiz o güzel zamanlara ilişkin anıların ortaya dökülmesine yol açabiliyor.
Halil Kiraz
Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki rekabeti bir tarafa koyacak olursak ülke futbolunun en fazla ses getiren derbilerinden bir tanesidir Göztepe ile Karşıyaka arasındaki karşılaşmalar. Bu iki takım arasındaki müsabakalar her zaman ilgi çeker ve ülke futbolundaki seyirci ortalamasından daha fazla sayıda seyirciyi stadyuma çekmeyi başarır. İzmir'in taraftar potansiyelini ve futbol sevgisini yansıtan bu iki takım arasındaki mücadelelerin tarihini seksen bin kişilik karşılaşma öncesi ve sonrası şeklinde ikiye ayırabiliriz. 15 Mayıs 1981 tarihinde Atatürk stadyumunda oynanan ve dünyada ikinci ligler içerisinde en fazla seyircinin olduğu maç rekoruna erişen karşılaşmayı izleme şansına sahip bulunanlardan birisiyim. Söz konusu tarihi karşılaşma öncesi yaşanan rekabetin son derece barışçıl ve dostluk içerisinde geçtiğini, bu takımların taraftarları arasında dönemin gazetelerine yansıyan herhangi bir olayın olmadığını belirtmeliyiz. Tam aksine özellikle 1960'lı yılların sonundaki Göztepe'nin uluslararası alanda kazandığı tarihi başarıların ardından Göztepeli futbolcuların Karşıyaka'ya geldiklerinde adeta krallar gibi karşılandıklarını ve büyük saygı gördüklerini de biliyoruz. Göztepe'nin efsane kadrosunun en önemli isimlerinden birisi olan İngiliz Nevzat (Güzelırmak), kendisiyle birlikte katıldığımız bir radyo programında yaşadıklarını anlatmıştı. 1980 öncesi Karşıyaka kulübü 3. ligde mücadele ederken Karşıyaka stadyumunda oynadığı karşılaşmaların ardından Göztepe'nin 1. ligdeki maçlarına gitmek için araba kaldırıldığını da o dönemi yaşayan taraftarlarla yaptığımız derinlemesine görüşmelerden öğrenmiştik.
İşte o görüşmeleri yaptığımız Karşıyaka tribünlerini uzun bir süre yöneten Hakan Ortabaş, Bombacı Halil Kiraz'ın vefatı sonrasında facebook sayfasından bilinmeyen ve ne yazık ki artık pek de peşinden koşulmayan dostlukları, takım sevgisini anlattı.
Onun yazdığı şekliyle aynen aktarıyorum "…Yaşım 15, sene 1979 Göztepe semtinde büyüyorum. Göztepe birinci ligde bugünkü adıyla Süper lig, KSK (Karşıyaka Spor Kulübü) ise 3. ligde. Kahvehaneye girebilme yaşı 18, beni Göztepe'deki ağabeylerim sevimli bulurlar, kahveye alır, kollar ve gözetirler. Bombacı Halil'in kahvesi cumartesi sabahı alelacele uyanıp koşuyorum kahvehaneye gevrekler ve peynir elimde, efsane Bombacı Halil abim içeri giriyor, doğruca masaya geliyor, üçümüz kahvaltıdayız. Soruyor: 'Gitcen mi maça?'
H. Ortabaş: Kahvaltıdan hemen sonra abi, kafamda kukuleta yeşil kırmızı.
H. Kiraz: Karşıyaka'yı çıkarın, koşun destekleyin. İzmir'i hep yukarı taşıyalım, insan yaşadığı yere sahip olmalı. Ne anılarım var bilemezsin Gode'yle, Puşkaş Ergun'la, Eko'yla. Ne maçlar, ne anılar, ne gençlik hikayeleri. Sizin maçtan sonra gelcen mi Göztepe maçına?
H. Ortabaş: Geliyoz Halil Abi. Karşıyaka stadının önünden otobüs var Alsancak stadına direk.
H. Kiraz: Söyle tribüne gelsin. Bizim maç önemli bugün.
H. Ortabaş: Halil abi söylemeye gerek yok iki otobüs doluyo ayakta gidiyoz.
H. Kiraz: Yaptıysan kahvaltını koş hadi benim için de Kaf Kaf çek. Başarılar… Görürsen Gode Cengiz'i, Ekrem'i, Ergun'un Bombacı Halil'in selamı var de.
H. Ortabaş: Baş üstüne ağabey.
Saat 10.30'da, troleybüs, vapur, Bostanlı dolmuşu Karşıyaka stadyumundayım. Karşıyaka maçı stat ful, kazanırız-kaybederiz. Kapıda otobüsler doğruca 14.30'da Alsancak stadındaki Göztepe maçına, açık tribüne bir girişi olur Karşıyakalıların önce Kaf Kaf Kaf Sin Sin Sin Kaf Sin Kaf Sin Kaf çekerek sonra fabrika tarafına doğru yürürüz. Göz Göz Göztepe diye... Sinyaldir kapalıya Karşıyakalılar Geldik Göztepe için candan desteğe. Tüm Göztepe kapalısı ayakta alkışlar girişimizi. Doğruca rakip taraftarın yanı başına sıcak temasa. Sonrası 1980 aynı lig rekabet başlangıcı gene Halil abi ben ve Köse Faruk kahvaltıdayız pazar sabahı gene aynı yerdeyiz. Aynı gün Göztepe ile Atatürk'te Karşıyaka'nın ayrı takımlarla saat farkıyla maçları var. Ama rekabet başlamış, savaş koşulları hakim.
H. Kiraz: Takkeni (Yeşil Kırmızı bere) troleybüste sakla, dayak yersin elimiz yetmez. Stada varınca tak. Dönüşte bizimkilerden birinin arabası ile usulca dön semte. Akşam maç dönüşü kahveye gelme, soğur kızgınlıklar yarın gelirsin. Haaa bir de göze batma.
H. Ortabaş: Tam da dediği gibi yaptım, hiç göze batmadım… Allah rahmet eylesin Efsane Bombacı Halil ağabeyim, bu sefer sen selam götür lütfen Gode'ye, Puşkaş Ergun'a. Ellerinizden öpüyormuş de…"
Bu aktarılanlar uzak bir zaman diliminde yaşanmadılar fakat söz konusu olan o sıcaklık ve naifliği yitirdiğimiz andan itibaren ülkemizde ne futbol eskisi gibi oldu ne de gündelik hayatımızın diğer alanları. Aslında sevgili dostum Hakan Ortabaş'ın aktardıkları hem İzmir futbol tarihi açısından hem de ülke futbol tarihimiz açısından büyük bir anlam ifade ediyor.
Son kırk yıl içerisinde özellikle de özel televizyonların yayın hayatlarına başladığı 1990'larla birlikte rekabet adı altında düşmanlık tohumları etrafa saçıldı. Üzerine giydiği forma nedeniyle insanlar katledildiler. Şampiyonluk kutlamaları sırasında ülkemizin farklı kentlerinde olayların çıktığına ilişkin haberlere şahit olduk. Futbolun insana ve hayata dair hikayeleri içerdiği gerçeğini unutturan bu iklim nedeniyle, her geçen yıl biraz daha fazla şiddeti normalleştiren bir anlayışı önce stadyumlara daha sonra da sokaklara transfer ettik. Ardından da hep birlikte bize ne oluyor böyle sorusunu sorma gafletinde bulunduk ne yazık ki hala da bulunuyoruz.
27 Aralık 2018 tarihinde 1912 Karşıyaka Derneği'nin organize ettiği ve benim moderatörlüğümde Karşıyaka'da İki Yakanın Dostluğu başlıklı bir etkinlik gerçekleştirmiştik. Bu etkinlikte 1960-70 ve 80'li yılların Göztepe ve Karşıyaka takımlarında oynayan birer futbolcuyu seçip, onlardan kendi oynadıkları dönemdeki rekabeti, futbolu anlatmalarını istemiştik. Göztepe adına Nevzat Güzelırmak, Ercan Ertemçöz ve Yüksel Can, Karşıyaka'da ise Kemal Canıvar, Erhan Özalp ile Rıza Tuyuran sahnedeydiler. Fakat asıl önemli olan husus az önce Hakan Ortabaş'ın anlatmış olduğu günlerden yaklaşık kırk yıl sonra böyle bir etkinliğin yapılmasına bile tepki ile yaklaşan taraftar topluluğu idi. Etkinliğin açıklanması sonrasında dernek başkanına "kimden izin aldınız? Böyle bir etkinliğin burada yapılmasına müsaade etmeyiz?" şeklinde cümleler kurabilen bir noktaya gelmiştik. Oysa etkinliğe gelenler konuşan kişilerin rekabetin ötesinde sahada ve saha dışında yaşanan dostluğu, kardeşliği öylesine güzel anlatmışlardı ki...
Zihinsel dünyanızın sınırları ve sınırlılıkları futbol ufkunuzun sınırlarını da belirlemekle kalmaz onun içerisindeki rakibinize bakış açınızı da yeniden biçimlendirir. Ötekisi, rakibi olmayan futbol, futbol değildir. Rekabet hayatın her alanında eğer doğru yönde kanalize edilirse gelişimi ve dönüşümü hızlandırır. Aksi halde yarar değil zarar getirecek bir unsura dönüşür. Benzer durum sadece futbol için geçerli değildir ve bu yüzden de kaybettiklerimiz sadece birer isimden ibaret değildirler onlar aynı zamanda bizleri biz yapan kimliklerimizin önemli birer parçalarıdırlar. Yokluklarıyla eksiliyor olmamız ve onları daha çok aramamız biraz da işte bu yüzdendir. Gerçek bir beyefendi olan Bombacı Halil Kiraz ile torunuyla oğlum ilkokulda aynı sınıfta oldukları için tanışma fırsatı yakalamış ve futbola dair yaşadıkları üzerinden sohbet etme şansına nail olmuştum. Allah rahmet eylesin, nurlar içinde yatsın. Kederli ailesi ve sevdiklerinin başı sağ olsun. Onun şahsında kaybettiğimiz tüm değerlerimize bir kez daha şükranlarımızı sunuyorum.