21 Temmuz 2021 tarihini Türk futbolunun önümüzdeki günlerde yaşayacağı olası benzer hezimetler için şimdiden bir yerlere not edin. Neden mi bu kadar kötümserim çünkü Euro 2020 şampiyonası aslında bir sürecin nereye doğru gitmekte olduğunu göstermesi açısından çok ama çok önemli bir sınavdı. Ve bu sınavı gerek milli takım teknik direktörümüz gerekse de ülkenin futbol kamuoyu görmezden gelmeyi tercih ettiler. Şampiyonlar Ligi ön eleme karşılaşmasında Galatasaray kulübü son derece kötü bir futbolla ve akıl almaz hatalarla sahadan 5-1 gibi ezici bir mağlubiyetle ayrıldı.
Yenilgi sonrasında skora göre değerlendirme yapanlar yorumlarını sürdürecekler ve hatanın en çok kimde olduğu konusu üzerinden var olan durumu irdelemeye çalışacaklardır. Ancak asıl meselenin bu ülkenin futbol zihniyetiyle yakından bağlantılı olduğunu ve bu konuda başta Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ve onunla birlikte Kulüpler Birliği olmak üzere bütün paydaşların ne kadar tuhaf bir bakış açısına sahip olduklarını görmezden geleceklerdir. Geçen hafta içerisinde Habertürk ekranlarına çıkan dört büyük kulübün başkanlarının birbirlerine övgüler düzdüğü programda dikkat çeken bir bölüm vardı. Sunucu Beşiktaş kulübü başkanı Ahmet Nur Çebi'ye altyapıdan futbolcu yetiştirme konusunu sorduğunda sayın başkan bu konuda federasyon bize destek vermeli ifadesini kullandı. Yani bir başka ifadeyle bizim işimiz olan bir konuyu hayata geçirme konusunda bile desteklenmemiz gerekli demiş oldu. PSV Eindhoven takımında oynayan gençleri gördüğünüzde ve o gençlerle birlikte takımın ne kadar hızlı bir biçimde oynamaya gayret içerisinde olduğunu fark etmeye başlıyorsunuz. Klasik klişelere sığınmak gibi bir derdim yok ancak alt yapı konusunu hâlâ idrak edememiş olan ve bu konuda en ufak bir fark yaratamayan kulüpler birliğinin de TFF'nin de gelinen noktada büyük bir dahli bulunmaktadır. Hiç kimse topu başkasına atmaya kalkmasın, yaşananlar tamamen sizlerin eseridir ve bu ortaya çıkan eserinizin önümüzdeki günlerde Avrupa'da oynayacak olan bütün takımlarımız için geçerli olduğu gerçeğini lütfen unutmayın! Bir başka ifadeyle aslında 1980'lere geri dönüş yapıyoruz ve milli takım teknik direktörümüzün ezildik ifadesinin bundan sonraki kulüp takımları düzeyinde de sıkça karşımıza çıkacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Futbol içerisinde her türlü skorun olduğu bir spor dalıdır ve yenilmek de en az yenmek kadar olağan bir durumdur. Ancak son yıllarda Fatih Terim'in özellikle Avrupa'daki karşılaşmalarda sahaya sürdüğü takımlara biraz dikkat ettiğinizde tıpkı Türkiye'de olduğu gibi son derece kolay goller yiyen ve sahada bir türlü ne yapmak istediği anlaşılamayan bir görünüm sergilediğini fark edeceksiniz. İstenilen transferlerin zamanında yapılmamış olması veya elinizdeki golcülerin hazır olmaması nedeniyle sahaya başka bir dizilişle çıkmanız gibi mazeretlerin hiç birisi yaşanan acizliğin yanıtı olamaz! Bir kere bu takım yıllardır son derece kolay goller yiyor ve kalecisi sayesinde daha kötü durumlara düşmekten son anda kurtuluyordu. Oysa bu karşılaşmada takımın kötüleri arasına bu kez Muslera da eklendi ve onun son derece kötü yediği iki golle birlikte sonuç hezimet oldu. Galatasaray takımının en basit savunma ve orta saha kurgusunu bile beceremediği gerçeğini idrak etmesi ve buna göre adımlar atması gerekiyor.
Bir diğer önemli sorun ise yıllar içerisinde yapılan yanlış transferlerin yarattığı büyük bütçe açıklarıdır. Yeni gelen yönetimin sahada istenilen verimliliği yaratamayan Falcao, Feghouli ve Diagne'den ücretlerinde indirime gitmelerini istemesi veya takımdan ayrılmalarını rica etmesi, var olan tuhaflığı ortadan kaldırmıyor. Bir de buna ekranlarda ahkam kesen tuhaf yorumcuları eklediğinizde aslında resim tamamlanıyor. Garip şekilde abartılı ücretlerle yapılan uzun vadeli anlaşmaların sonuçları ortadayken yeni transferler için de benzer girişimlerde bulunmak herhalde aklın alacağı bir iş değildir ancak görünen o ki yine aynı yanlışlar yapılacak.
Bu ülkenin futbolseverlerinin 21 Temmuz gecesini mıh gibi akıllarına kazımalarını salık veriyorum çünkü dün gece gördüklerimiz sadece Galatasaray'ın yaşadığı bir yol kazası değildi. Önümüzdeki aylar içerisinde bütün takımlarımızın başına geleceklerin küçük bir habercisiydi. İşin ilginç kısmı ülkenin futbol medyası yaşananlardan o kadar kopuk ki hala Galatasaray'ın nasıl tur atlayabileceğine ilişkin haberler yapmayı sürdürebiliyor. Yaşananlar sadece şanssızlık veya kötü yönetimin ortaya koyduğu bir sonuç değildir. Uzun yıllardır görmezden geldiğimiz ve bir türlü kabullenemediğimiz gerçeklerin yüzümüze çarpılmasıdır. Son derece hızlanan bir futbol süreci içerisindeyiz ve takımlarımız ısrarla yavaş oynamayı sürdürüyorlar. Değişen futbol algısına karşı hala klasik şablonlar üzerinden oynamayı ve var olan durumu olduğu gibi kabullenmeyi sürdürüyoruz. Sahada var olan durumun ötesine bizi taşıyabilecek oyuncularımız maalesef yok iken işin acı tarafı sahanın kenarında da bu durumun farkında olan teknik direktörlerimizin de bulunmuyor olmasıdır.
Bir zamanlar 'siz hâlâ annenizin liginde mi oynuyorsunuz' söylemi ile rakipleri ile dalga geçen Galatasaray kulübünün son yıllarda her çıktığı Avrupa karşılaşmasında eli boş dönmesi şaşırtıcı bir durum değildir. Çünkü artık o da diğerleri gibi sadece ülke sınırları içerisinde olup bitenlerle meşgul olmayı ve oradaki keşmekeş üzerinden varlığını sürdürmeyi başarı addediyor. Oysa futbol kültürü her geçen gün bambaşka bir evreye doğru yol alıyor ve ülkemizin takımları bu gidişin farkında olmadıkları gibi neler yapabileceklerini de hâlâ öngörebilmiş değiller.
Son bir notu da maçın ilk yarısını seyrettiremeyen TV8'e ayırmamız gerekiyor. Her geçen gün yeni bir şeyler öğreniyor ve her öğrendiğimizle biraz daha fazla şoka uğruyoruz. Sanal reklam uygulaması nedeniyle izleyemediğimiz karşılaşmanın sonucunda biliyoruz ki hiç kimse bir bedel ödemeyecek! Birkaç gün sonra hayat olağan akışı içerisinde sürüp gidecek ve bir daha ki benzer görüntülere kadar yaşadıklarımızı unutup gideceğiz. Zaten ne oluyorsa bu unutma ve yaşadıklarımız karşısında hesap sorma konusundaki ürkekliğimiz üzerinden oluyor.
Siyasi mizahın son yıllardaki en önemli temsilcisi olan ve her yaptığı video ile keyifle izlenen Turgay Yıldız'a Allahtan rahmet, yakınları ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum. Nurlar içinde yatsın.