22 Kasım 2016

‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyebilmek

Bu yol hepimizi yakacaktır...

Geçtiğimiz hafta perşembe gününden bu yana ülke gündeminin ilk sırasında tecavüzcüyle evlenme koşulu ile af getiren yasa düzenlemesi konuşuluyor.

Aslında bu gece yarısı kanun tekliflerinin iktidarın yıllar içerisinde sık sık uyguladığı bir taktik olduğunu hatırlatmak isterim. Kamuoyunun ilgisini/tepkisini bu ve buna benzer uygulamalarla çekerken,  başka düzenlemelerin üzerini örttüklerini ve en önemli konularda bile ülkeyi tuhaf garabetleri konuşur hale getirdiklerinin örnekleri saymakla bitmez.

Bu düzenleme için de benzer bir durumun söz konusu olduğunu düşünüyorum. Özellikle son dönemde sıkışan ekonomi ve tüm toplumsal katmanlarda hissedilen gerilim karşısında hepimiz birden bire tecavüzcüler üzerinden parçalanmış aileleri kurtarmaya çalışıldığı algısının içine çekildik. İşte asıl mesele de tam burada düğümleniyor: tepkiyi ne kadar çok arttırabilirseniz, ilgiyi de o kadar çok başka taraflara çekebilirsiniz.

Buradaki bir diğer dikkat çekici nokta ise hiç kuşkusuz, böylesi garabetler içeren bir düzenlemenin savunuculuğunun yapılmasında bizzat kadınların aracılık yapmalarıdır. İktidar kanadından genel başkan yardımcısı Öznur Çalık, "Bu yasa bir kereliğine çıkacak, ikincisi asla çıkmayacak" sözlerini söylemek suretiyle mağduriyetleri gidermeyi amaçladıklarını belirtmiştir. Bu yasa önerisi ile "Ne yani benim babam bir pedofili miydi?" yorumunu yapan Sevilay Yükselir’in açıklamaları olan biteni bambaşka bir paketle göstermeye yardımcı olmuştur.

Peki bu yaşadıklarımız üzerinden her seferinde hayatlarımızın biraz daha film şeridi gibi gözümüzün önünden geçmesine yol açan düzenlemeler bizleri nereye doğru götürecektir?

Çocukluğun büyüsünü oluşturan tüm zamanını dolu dizgin dünyalık değil dünyalılık edinmek için kullanmasındadır. Bizi insan yapan şey bedenlerimiz ya da aklımız değildir!

Bizlerde bütün bu özelliklerimizin dışında merhamet etme, acıma, yardım etme, iyilik yapma, adaletli olma, vicdan sahibi olma gibi farklı özelliklerimiz de bulunmaktadır. Bunlar bizim iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış gibi ayrımlarda bulunmamıza ve hayatlarımızı şekillendirmemizde yardımcı olmaktadırlar.

İnsanlık tarihi boyunca çıkartılan bütün yasalar, içinden geçilen dönemin ve yaşanılanların karşılığı olarak ortaya çıkan gereksinimlerin ürünüdürler. Modern dünya algısı ile birlikte evrensel değerlere ve ortak akla uygun yasaların hayata geçirildiğini görürüz.

Bu açıdan dünyadaki tüm kültürlerin ve o kültürlerin içerisinde yer alan inanç sistemlerinin ve ahlaki değer yargılarının üzerinde ortak olarak uzlaştıkları bir nokta "tecavüz etmeyeceksin!" düşüncesidir.

Benzer şekilde tüm dünyada çocuklar cezai ehliyete sahip olmadıkları için ebeveynlerinin sorumlulukları altındadırlar. Onların eğitim süreci içinden geçerek toplumsal hayata hazırlanmaları beklenir.

Bu arada alkol, uyuşturucu ve benzeri pek çok konuda kesin yasaklarla koruma altındadırlar. Şimdi siz alkol ve sigara satmadığınız bu çocuklara yapılan dünyanın en iğrenç eylemini ‘rıza’ kalkanının arkasına saklayarak normalleştirecek/meşrulaştıracak ve bunun için de siyasal, ahlaksal ‘ucube’ açıklamalara sığınacaksınız.

Suçu ve suçluları kendi zihinsel tahayyülleriniz doğrultusunda temizlemeye başladığınızda yarattığınız canavar, hiç ummadığınız bir biçimde üzerine titrediğiniz aile kurumunu ve onun kutsaliyet atfettiğiniz değerleri ile işe başlayacaktır. Ancak orada kalmayacak ve toplumsal hayatın tüm değerlerini kemirmek suretiyle yola devam edecektir. Hiç istemediğiniz (!) ahlak yozlaşması tavan yapacak ve çürüme tüm bünyeyi esir alacaktır.

Ey bu ülkenin mütedeyyin, muhafazakâr, mukaddesatçı geçinenleri hayata geçirilmeye çalışılan düzenleme ile kendinizi temize çıkaramazsınız.

Bu yol hepimizi yakacaktır ve ucu sizin çocuklarınıza da dokunduğunda ise yapacak davranışınız ‘tecavüzcüyü damat almak’, söyleyecek sözünüz ise ‘bir kereden bir şey olmaz’ olmayacağını sizler de gayet iyi biliyorsunuz.

Ne kadar kapatmaya çalışırsanız çalışın bunun sonucunda ortaya çıkacak olan toplumsal yapı bir garabetten öteye gitmeyecektir. Sürekli olarak batının ahlaksızlığından dem vurup kendi yaptıklarınızı ahlak, edep timsali göstererek yakayı sıyıramazsınız.

Namusu bacak arasına sıkıştırarak ve onun üzerinden ahlak bekçiliğine soyunarak da namuslu olmuyorsunuz. Çocuk üzerinden iktidarsızlığınızı ortaya koyarak ‘erkek/adam/delikanlı’ olabileceğinizi zannediyorsunuz. Hayatın akışı içerisinde oynaması, eğitim alması gereken çocukların önlerini kendi uçkurunuzun hatırına yok edebilmeyi hala kararmadıysa vicdanlarınıza nasıl sindirebiliyorsunuz?

Yapmayı düşündüğünüz düzenlemelerin bu ülkedeki üstü örtük bir biçimde kabullenilen ‘elalem ne der?’ yaklaşımını daha da içinden çıkılmaz hale getireceğini ve bütün ‘güçsüz’lerin av pozisyonuna indirgeneceğini nasıl görmezden gelebiliyorsunuz? ‘Gücü gücü yetene’ ya da Thomas Hobbes’un ‘insan insanın kurdu’ olduğu doğa durumu yaklaşımının sizin yakınlarınıza, çocuklarınıza da ulaşabileceğini nasıl es geçebiliyorsunuz?

Kötülük, iyilikten çok daha çabuk bulaşan, etkisini daha fazla gösterebilen ve bireylerle toplum üzerinde olumsuz etkileri olan bir davranış ve niteleme türüdür.

Bireyselliğin ayyuka çıktığı buna karşın değer yargılarımızın yaşadıklarımıza yetmediği günümüzde kötülük artık her yerdedir. En çok da ahlak, namus bekçilerinin bulunduğu yörelerde ona rastlayabiliriz.

Çünkü buralar kendisini çok kolayca kamufle edebildiği, yeni müritler devşirebildiği alanlardır. Bu ülke, insanlarına yıllardan bu yana hak etmediği hayatları yaşamak zorunda bıraktı. Özgürlüklerini, işlerini, eğitimlerini, geleceklerini hatta zaman zaman yaşamlarını ve vatanlarını bile ellerinden aldı. Hangi düşünceden, ideolojiden, bakış açısından olursak olalım bir araya gelip karşı çıkmazsak şimdi sırada çocuklarımız var. Uğruna onlarca fedakarlığa katlandığımız çocuklarımız.

İşlerine geldiğinde batının kavramlarına sahip çıkan ve onlar üzerinden kendilerini anlatanların özellikle bu konuda tüm dünyada kabul edilen kavramları ellerinin tersiyle itmeleri tesadüf değildir. Kullandığınız dil sizin düşünsel sınırlarınız kadar ideolojik angajmanlarınızı ve bunun üzerinden gerçekleştirmeyi planladıklarınıza da anlam kazandırır.

Çocuk gelin, çocuk istismarı gibi söylemlerin yanına şimdi de cinsel rızayı eklemek suretiyle ‘minareyi çalanın kılıfını hazırladığı’ bir anlayışı tamamen hayata geçirmiş olacağız. Tüm bu yaşadıklarımız henüz ana filmin tanıtımındaki fragmanlardan ibaret asıl film bundan sonra başlayacak!

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"