02 Ocak 2018

Bir kentin futbol üzerinden kendisiyle imtihanı

Futbol, sadece rekabetin, başarının veya mücadelenin gerçekleştiği bir alan değildir

2011 yılında İletişim yayınlarından çıkan Ta Ezelden Taşkındır Antep1 kitabının içerisinde Gaziantep’ten Gaziantepspor’a; bir kentin futbol üzerinden kendisiyle imtihanı başlığını atmıştım. Kitabı derleyen sınıf arkadaşım Mehmet Nuri Gültekin’in ricası üzerine böyle bir yazıyı kaleme almıştım. Yazıyı yazarken eski başkan sayın Celal Doğan ile telefonda küçük bir röportaj yapmış ve o dönem başkanlık yapan sayın İbrahim Kızıl ile de temasa geçmiştim ancak bütün girişimlerime karşın kendisi konuşmayı kabul etmemişti.

Aradan geçen sekiz yıl içerisinde kentte olduğu kadar takımda da büyük bir değişim yaşandı ama maalesef takımdaki değişim beklenilenden de kötü bir yere doğru gelişti. Bir marka kent olan Gaziantep, kendi içerisinden bir marka takım çıkartamadı ve dün itibariyle takımın futbolcuları ve personeli Gaziantepspor’SUZ Yeni Yılınız Kutlu Olsun mesajı yayınlamak zorunda kaldılar. Yaşadıklarını şu sözlerle kamuoyuna duyuruyorlardı;

Bizler Gaziantepspor Başkanı, Yönetimi, Futbolcuları ve Personeli olarak, yaşaması ve yaşatılması için onurlu bir mücadele verdik. Tüm çabalarımıza, mücadelemize rağmen yalnız bırakıldık. Ne Bakanları, Ne Valisi, Ne Belediye Başkanları, Ne Milletvekilleri, Ne Sanayici, Ne Esnafı, Nede bu şehirde yaşayan insanlarımız maçlarımıza gelerek sahip çıktı bizlere. En çok da buna üzüldük! Bizler 16-17-18 yaşında bu mücadeleyi vermeye çalışan futbolcular olarak tüm GAZİANTEP HALKINDAN ÖZÜR dileriz. Direndik ama kazanamadık! Yüreğimizi ortaya koyduk! Ama olmadı. Ne yaptıysak sahip çıkılmadı biz gençlere. Bizlere sahip çıkmaya gücü yetmedi marka şehrimiz Gaziantep’in”.

Gaziantepspor’un yaşadığı ve ardından yaşananları taraftarlarına, ülke futbol kamuoyuna aktarım biçimi belki de bir ilk örnek ancak bu gidişle sonuncu olmayacağı kesin! Çünkü futbol kulüplerimizin kötü yönetimlerinin faturalarının ödenme zamanı hızla yaklaşıyor ve buradan kaçış mümkün olmayacak gibi duruyor! Gaziantepspor örneği 49 yıl önce kurulup, emek verilen bir çınar ağacının 50. Yılında torunlar tarafından kapatılmasını içeriyor. “Bizleri Affedin! Mekanlarınız Cennet, Ruhlarınız Şad olsun. Minnettarız” cümleleri ile bildiri sona eriyor.

Ülke futbol tarihinin önemli kulüplerinden bir tanesi olan Gaziantespor’un sonu keşke böyle olmasaydı. Bursaspor’dan çok önce şampiyonluk kupasına yaklaşan kulüptü Gaziantepspor ve İstanbul’da Fenerbahçe ile oynadıkları karşılaşmanın ilk yarısını 3-0 önde kapatmışlardı, maçı berabere bile bitirmiş olsalar şampiyon olma ihtimalleri çok ama çok yüksekti. Ne olduysa ikinci yarıda oldu ve maç 4-3 Fenerbahçe’nin galibiyeti ile noktalandı. Belki de Gaziantepspor’un talihi 21 Nisan 2001 tarihindeki o karşılaşmadan sonra değişmeye başladı. Çünkü o gün şampiyon olarak da tarihe geçebilme olanağını da yitirmiş oldular.

Ta Ezelden taşkındır kitabı için yazmış olduğum makaleyi şöyle bitirmiştim: “Gaziantep markasının yanında Gaziantepspor markasının yaratılması ve yaşatılması, bu kentin bir anlamda kendi kendisiyle imtihanıdır. Bu imtihanı başarıyla tamamlama potansiyeline sahip olan kentin yapması gereken elindeki insan kaynağı ve sermayesine doğru bir biçimde harmanlayacak organizasyonları gerçekleştirmekten geçecektir. Kendi gücünü, içinden çıktığı yerin potansiyeli ile birleştirebilenler ve bunu kurumsallaştıracak atılımları gerçekleştirebilecek olan kulüpler ve kentler farklı bir aşamaya transfer olmaktadırlar”.

Aradan geçen zaman ve kulübün yaşadıkları Gaziantep kentinin ve insanlarının ellerindeki potansiyeli doğru kullanamadıklarına(burada kötü yönetimin yanı sıra kulüple kentin gerçek anlamda bütünleştirilememiş olmasını da göz ardı etmemeliyiz) ve takımlarına yeterince sahip çıkmadıklarına şahit olduk. Gaziantep kenti hızla gelişip başarılarını artırırken, kentin takımı tam aksi bir şekilde küme düştü ve kapanma noktasına geldi.

Futbol, sadece rekabetin, başarının veya mücadelenin gerçekleştiği bir alan değildir. Futbol aynı zamanda içerisinde tarihsel belleğin de bulunduğu ve böylece bizim geçmişle bugünü ayrıca yarını da bütünleştirebilmemizin en nadide parçalarından bir tanesidir. Hatta bizim gibi ülkeler açısından daha da öte anlamlar yükleyebileceğimiz bir uğraşın genel adıdır.    Ülkemizde futbol alanında son yirmi yıl içerisinde yaşanan büyük dönüşüm üzerinden çok büyük laflar edildi ve edilmeye de devam edecek gibi duruyor. Buna karşın bu süreç içerisinde futbolun hızla çöküşe doğru bir gidiş içerisinde bulunduğu ve futbolun yaratmış olduğu aidiyetlerin de erezyona uğradığı bir dönemi de yaşamaktayız. Sürekli olarak gündeme getirilmekte olan marka değeri kavramı, içinden geçtiğimiz sürecin nasıl tuhaf bir boyuta taşındığını örtmeye de yardımcı oluyor.

Bu toprakların, bu kentlerin takımları içinden çıktıkları değerleri birer birer kaybederlerken, adım adım kapılarına kilit vurmaya doğru yol alıyorlar. Bize sunulan ile yaşanılan arasında müthiş bir tutarsızlık ve uyuşmazlık söz konusu. Avrupa’nın en iyi liglerinden bir tanesi olduğumuz konuşulup duruyor buna karşın kulüplerimiz bütün liglerde borç batağı içerisinde yüzmeye devam ediyorlar. Kötü yönetimin önüne geçecek yasal düzenlemelerin yapılması yerine herkes olan biteni seyretmeye ve durumu idare etmeye devam ediyor.

Hiç kimse kral çıplak diye bilme cesaretini göstermeye yanaşmıyor ancak bütün ekonomik veriler, futbol takımlarımızın hızla sona yaklaşmakta olduğunu gösteriyor. Gaziantepspor örneği bunun can acıtan ilk örneği olarak yürek yakıyor çünkü çok değil on yedi yıl önce bu takım süper lig şampiyonluğunun kıyısından döndü. Futbolun ve futbol takımlarının sadece yöneticilere bırakılmayacak kadar önemli olduğu gerçeğini futbolun bütün aktörlerinin başta taraftarlar olmak üzere idrak etmeleri gerekiyor. Samimiyetsizliğin yanına iş bilmezlik ve kural tanımazlık da eklendiğinde sonuç maalesef yürek burkucu ve can sıkıcı olabiliyor.

Futbolu da hayatı da özgül kılan duygulara temas edebilme kapasitesiyle birlikte güçleniyor olmalarıdır. İster kendinizle ister kentinizle imtihanınız içerisinde duyguyu kaybettiğiniz takdirde kaybetmeniz kaçınılmazsa, futbol açısından da takımınızla aranızdaki bağı kaybettiğinizde kaybetmeniz kaçınılmazdır. Gaziantepspor’dan sonra başka keşkeler dememek için şimdiden önlem almalıyız. Bütün taraftarlar, takımlarınız elinizden kayıp giderken rakiplerinize küfretmek size bir şey kazandırmayacaktır!


1Ta Ezelden Taşkındır Antep, Derleyen. Mehmet Nuri Gültekin, İletişim Yayınları, İstanbul, 2011

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yüz birinci yılında Cumhuriyet

Yüz birinci yılda cumhuriyetin en çok halkın çaba ve uğraşlarıyla kazanılacağını ve eğer bunlar gösterilmezse kaybedileceğini aklımızdan hiç ama hiç çıkartmamalıyız. Şikâyet etmekte olduğumuz bütün olumsuzluklar karşısında özellikle de hukuk, özgürlük, hoşgörü ve laiklik konusunda cumhuriyete sıkı sıkı sarılmak durumundayız

Güven bunalımının izini sağlıkta sürmek

Türkiye giderek daha fazla kural ve kaidelerden uzaklaşan bir ülke görünümüne bürünmekte olup kuralsızlık halinin bir gerçeklik olarak hissedilmeye başlandığı bir yere dönüşmektedir. Bu gidişat hepimizi yakından ilgilendirmekte olup toplumsal yapımıza zarar vermektedir

Güven duygusunu yitiren toplum

Güven duygusunun kaybolduğu ülkelerde, yasal düzenlemelerin yaşananlar karşısındaki etkinliği ve gücü de zayıflamaya başlar ve belli bir süre sonra yasalar tamamen rafa kaldırılır, yerlerine gücün/paranın yarattığı yeni yapılar egemen olur

"
"