Maradona gerek futbol oynadığı dönem boyunca gerekse de futbolu bıraktıktan sonra her zaman dünya gündemini meşgul etmeyi başarabilen ender dünya starlarından bir tanesiydi.
60 yaşında hayata gözlerini yuman Maradona'nın futbol kariyerinde İspanya değil İtalya ve İtalya'nın diğerleriyle kıyaslandığında çok daha farklı bir takımı görünümündeki Napoli büyük bir yer teşkil etti. Tabii aynı zamanda Arjantin milli takımının kaptanı olarak dünya kupasını kaldırma başarısını göstermiş olmasını da bu müthiş kariyere eklemeliyiz. Bu kariyerin sonlanması hiç de beklenildiği gibi gerçekleşmedi belki de tam da beklenildiği gibi gerçekleştiğini ileri sürenler de çıkacaktır. Dünya futbol tarihinde doping kontrolü yapılması için bir futbolcunun saha içerisinden hemşire eşliğinde alındığı başka örnek olduğunu zannetmiyorum.
Hayatını ve kariyerini bambaşka bir şekilde sürdürdü, üstelik bu yaşam boyunca da ilginç tartışmaların içerisinde olmaktan hiç ama hiç kaçınmadı. En son 2018 dünya kupası sırasında kameraların kendisini gol sevincini gösterdiği andaki orta parmağını gösterme hareketi, bunlardan sadece bir tanesi olarak gösterilebilir.
Fidel Castro ile olan dostluğunun yanı sıra her daim ilgi çekici tavırları ve bir futbol efsanesi olarak kalplerimizde yer etmeyi başardı. O, Napoli kenti ile kurmuş olduğu bağlantı sayesinde sadece Arjantinlilerin değil Napolilerin de kalplerine gömülecek. Öte yandan dünyanın pek çok ülkesinde kendisini izlemiş milyonlarca insan açısından da çok ama çok büyük bir futbol efsanesi olarak görülmeye devam edecek.
Bu satırların yazarı olan bendeniz açısından da bugüne kadar izlediğim bütün futbolcular içerisinde Maradona'nın yeri bambaşka bir noktadır. Tanrının Eli olarak adlandırılan ünlü İngiltere karşılaşması sırasındaki o golünden çok daha müthiş olan ve yine İngiltere takımına karşı orta sahadan almış olduğu topla yapmış olduğu dripling sonucunda bütün İngiliz defansını yatırarak atmış olduğu gol, dünya kupaları tarihinin en özgün gollerinin başında gelmektedir.
Ağustos ayı içerisinde oğlumla birlikte Maradona'nın hayatını anlatan bir belgeseli seyretmiştik. Orada Napoli macerası ile ilgili olarak anlatılanlar öylesine dikkat çekiciydi ki, belgesel içerisinde Napoli takımının şampiyonluğunun kutlanması sırasında mezarlığın duvarına yazılan şu cümle onun hakkındaki her şeyin özeti gibiydi: Ne Kaçırdığınızı Biliyor musunuz?
Asif Kapadia'nın yönettiği belgeselin afişinde "asi, kahraman, düzenbaz, tanrı" kelimeleri yer alıyordu. Maradona'nın hayatını belki en iyi anlatan bu dört kelime olduğunu söyleyebiliriz. Hep asi olarak var oldu ve futboldan koparılmasında da onun bu yaklaşımı büyük etkide bulundu.
Bir kentin, bir ülkenin hatta dünya üzerindeki milyonlarca ezilmiş insanın kahramanı olmayı başardı ve 1990 Dünya Kupası finallerinde ev sahibi takım olan İtalya'ya karşı yine bir İtalyan kentinin Arjantin milli takımını desteklemesini sağladı. Tanrının Eli adını verdiği unutulmaz gole imza attı ancak bu aynı zamanda onun düzenbaz olarak adlandırılmasına da yol açtı. Ve belki de hepsinden önemlisi kendi ülkesinde adeta bir ilah olarak görüldü, kendisine inananlar tarafından adına Diegorian denilen toplulukça bir kilise bile kuruldu.
Futbolu büyüten ve Pele'den yıllar sonra bambaşka bir aşamaya taşıyan Maradona artık aramızda değil. Çok büyük bir futbolcuyu ve bir o kadar da büyük bir efsaneyi bugün kaybettik.
Maradona, futbolun endüstriyel aşamaya geçişinin hemen öncesindeki durakta yer alıyordu ve futbolun ruhuna yönelik bütün özgül yanları bünyesinde barındırmayı başardığı için de bugün olduğu gibi yarın da anılmaya devam edecek. Futbolu sevenler milyonlarca insanın kalbinde bıraktığın o müthiş duygu için hepimiz sana minnettarız.
İdolü olarak gördüğü George Best'in ölüm yıldönümünde ölmüş olması da ilahi bir tesadüf olsa gerek. Işıklar içinde uyu.