Son yıllarda adeta ağızlara pelesenk haline dönüşmüş bir laf bizi karşılıyor: ‘Adam Olmak’. Bu laf öylesine hızla gündelik hayatlarımız içerisinde karşılık buldu ki artık her köşe başında işitir hale geldik. Adamlığı ön plana çıkartmak ise beraberinde bir takım başka kavramları ve değerleri de göz ardı etmeyi getirdi. Ağızlarını açıp sürekli olarak adam olmak, şerefli, onurlu bir isim bırakmak kelimeleri ile konuşanlara baktığınızda ortada yüceltilen bir başka anlayışı da net bir biçimde görüyorsunuz: Şiddet. Eğer adamlığıma laf ederlerse, aileme, yaptıklarıma vb. gibi onlarcasını sıralayabilirsiniz yapılacak olan bellidir: Gereğini yapmak! Ancak dikkat edin bu gereğini yapmanın yolu yasal prosedürler üzerinden gitmek, şikayette bulunmak değil doğrudan şiddet uygulamak. Hesap kesen, bedel ödetme temelinde yükselen bir anlayışla karşı karşıyayız.
Arda Turan’ın açıklamalarını okuduğunuzda da aynı anlayışın ete kemiğe bürünmüş halini bir kez daha görmüş olduk. “…Bu fotoğrafta gördüğünüz çocuk hayatta iyi veya kötü ne yaptıysa bedelini ödedi; öder de...Allah’tan başka kimseden bir şey istemedi, beklemedi. Hesabı da kimseye vermez…Arda Turan yola çıkarken İYİ FUTBOLCU, STAR, vs. olmak için ÇIKMADI…Şerefli, onurlu bir adam olmak için, ailesine sevdiklerine sahip olmak için ÇIKTI… Her kim şerefime, aileme, onuruma laf etmeye kalkarsa; Allah’ın bana verdikleriyle, gücüm yettiğince karşılığını alır”.
Adamın Dibi, Adam Gibi Adam, Adamsın ve daha onlarcası gündelik dil içerisindeki konuşmalar üzerinden toplumsal hayatımıza sirayet ediyor. Ne adamlık ne de kadınlık tek başına bir saygınlık ifadesi değildir. Bizde ise kadınlık giderek daha fazla adamlık karşısında küçültücü bir hale büründürülürken, adamlık adeta kutsanan bir kelime haline dönüştürülmüştür. Bu kelimelerin hiç birisi beraberinde kullanılan onur, haysiyet, şeref gibi kavramların içerisini doldurmaya yeterli değildir. Öte yandan bu kavramlar erkeklerin tekelinde de değildir. Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde yine futbol camiası içerisinde kulüp başkanları düzeyinde bu vurguların yapıldığına şahit olmuştuk. Trabzonspor kulübünün eski başkanı ‘öleceksek de adam gibi öleceğiz, kadın gibi yaşamayacağız. Bizi kadın gibi yaşatmaya da kimsenin gücü yetmez’ sözleri ile erilliğin tavan yaptığı Türk futbol kültürüne bir tuğla daha koymuştu.
Trabzonspor kulübünün şimdiki başkanı da yaşadıkları hakem faciası sonrasında “Okullarda çocuklarımıza öğretilen birkaç kelime vardır. O kelimelerden birisi Onur’dur, bir diğeri Haysiyet’tir, Gurur’dur. Bunlar önemli kelimelerdir. Çocuklarımızın hayatı boyunca kullanması gereken kelimeler. Bunu çocuklarına babalar öğretecek” diyerek tıpkı bir önceki başkan gibi erkekliği ön plana çıkartmıştı. Sanki toplumsal hayatta gurur, onur, haysiyet sadece erkeklerden, babalardan öğrenilir gibi bir algıyı kamuoyuyla paylaşmıştı. Halbuki bu kavramlar yaşamın her alanında hem annelerin hem de babaların çocuklarına aşılaması gereken, yaşam biçimleriyle örnek olması gereken kavramlardır. Bu kavramların erkeği, kadını yoktur ve bu kavramlar insanlığın ortak tarihinin ürünü olarak yüzyıllar içerisinde oluşmuşlardır.
Öte yandan bu adamlık mevzusu üzerinden gidenlerin aynı zamanda bayrak, vatan, din, iman kavramlarını da sık sık kullandıkları gerçeğini de göz ardı etmemeliyiz. Bu kavramların hiç birisinin de yine erkeklerin tekelinde olmadığı gerçeğini yüksek sesle haykırmak durumundayız. Adamlık kisvesi vatan sevgisini, bayrak aşkını veyahut Allah sevgisini tekeline almayı getirmez. Önce insan olmak ve yaşadığımız dünya üzerindeki hiçbir canlıya zarar vermeden yaşamayı öne alarak hayatı hem kendimizi hem de bizim dışımızdaki tüm canlılar için yaşanabilir hale getirmek için çaba sarfetmeliyiz. İnsanlık iz bırakır, siz insan olun ve yaptıklarınızla kendinizden sonra gelenlerin sizi hayırla yad etmelerinin olanağını onlara sunun yeter. Adamlık iz bırakmaz hatta bizim gibi toplumsal yapılar içerisinde tam tersine çok büyük yaralar bırakır. Bu ülkede her yıl 225 ila 250 kadınımız bu adamlık uğruna canlarından oluyorlar. Erkekliklerine söz gelmemesi, namuslarını temize çıkarmak adına öldüren adamlar ülkesindeyiz ve bu adamların birçoğu kendilerini ‘adam gibi adam, adamın dibi’ olarak görüyorlar. Hatta bazıları için erkekliğin kitabının yazarı olmak, adamlığın şahikası olarak isim yapmak ve bu doğrultuda racon kesmek bile son derece normal görülüyor.
Oysa bizim bütün bunların yerine ötekinin haklarına saygı duyan ve ortak aklı temsil eden kurallar riayet eden bireylere ihtiyacımız var. Adamlık bizi ülke olarak daha ileriye taşıyacak bir anlayış olamaz tam tersine adamlık üzerinden her geçen gün biraz daha fazla sözel ve fiziksel şiddetle sarılmış bir hayat yaşamak zorunda kalırız. Bu adamlık prototipinin üretildiği dizilerden, gündelik hayattaki söylemlere kadar bir erkeklik anlayışı toplumsal yaşama adeta pompalanıyor. Sert, acımasız, gaddar, kavgacı, kadın döven, küfür eden, kendi işini halleden bir erkek profili olarak maçoluk bu anlayışın ete kemiğe bürünmüş haline dönüşüyor. Sertlik ve yumuşaklık gibi iki kavram da olduğu üzere diğer bütün alanlarda da erkeklerin bunun gibi ikilikler temelinde bulunması arzulanır hale geliyor. Farklı tonların olmadığı bir hayatın içerisinde, farklı olan erkeklerin de erkekliklerin de yaşam alanları giderek daralıyor/daraltılıyor. Adamlık hepimizi esir almaya ve kendi tahakkümünü başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere herkese yaymaya başlıyor.
Adamlık mücadelesi sizin adınızın kuşaklar boyu kalmasına vesile olmaz. Buna karşın eğer adınızın geriye kalmasını istiyorsanız öncelikle iyi bir insan olmanın vasıflarını yerine getirmek suretiyle bu günlerde unuttuğumuz anahtar kelime olarak saygıyı öne çıkartmalısınız. Herkesin saygı görmeyi arzu ettiği buna karşın hiç kimsenin bir başkasına saygı göstermediği bir toplumsal iklimde sağlıklı ilişkilerin kurulup, sürdürülebilmesi mümkün değildir. Yaptıklarınız sizi anlatacaktır ve buradaki önemli kavramlardan bir tanesi işinizi iyi yapmaktır. Hak yememek, adil olmak, vicdanlı olabilmek, hakkaniyetli davranabilmek ve küçüklerinizle, büyüklerinize karşı davranışlarınızda ölçüyü yakalayabilmektir. Eşrefi Mahlukat olarak insan olabilmek adam olmaktan çok daha meşakkatli bir süreçtir ve maalesef hepimiz bu yolculuğu başarıyla tamamlayamıyoruz. Adamlığı hayatlarının anlam çizgisine oturtanlar ve onların bütün yaptıklarını kahramanlık olarak görerek destek verenlerin yolları/vadeleri hiç beklemedikleri kadar kısa ömürlü olmaya mahkumdur. İnsanlık uzun bir olgunlaşma dönemidir ve bu yolda karşılaşılan tüm bu pespayelikler geçicidir. Buna karşın kalıcı olan ve değerler yaratan insanlığın halleridir ve bu hallerin oluşturulmasında adamlığın dibinin herhangi bir katkısı bulunmamaktadır. Cinsiyetçi takıntılarımızı ve aşağılamalarımızı ortadan kaldırmak durumundayız ki bu sayede evrensel insanlık mirasına daha fazla katkıda bulunabilelim. Sığ adamlık tartışmaları, maçoluk ve çapı kendinden menkul ucuz kabadayılıklar üzerinden hiçbir yere varamayız. İnsanlık yaşatır, adamlık yaşam sevincinizi elinizden alır. İnsanlık eğitim süreciyle başlayan ve hayat boyu devam eden bir öğrenme sürecidir. Buna karşın adamlık için ne okula ne de eğitime ihtiyaç duyarsınız; taklit, gözlem ve oyunculuk yeterlidir. Adamlar her seferinde ulvi bir takım değerleri yüceltme yoluna giderler buna karşın sadece kendilerini ön plana çıkartırlar. Hayatı çoğu kez hem kendilerine hem de çevrelerindekilere zehir ederler. Adamlıktan fazlasıyla çektik bize lazım olan insanlıktır, insanlık!