Videoröportaj

Rıza Türmen: Yeni bir ‘biz’ yaratmak lazım; öyle bir düzen kuralım ki, bir daha otoriter rejim gelmesin

“Türkiye’deki rejim rekabetçi otoriterlik… Karşımızda bize benzemeyeni, beraber yaşamayı tercih etmediğimiz ötekiyi de içine alacak, genişletilmiş bir ‘biz’ yaratmak lazım”

15 Mayıs 2021 14:09

T24 Video Servisi

Eski AİHM yargıcı, emekli büyükelçi ve Demokrasi İçin Birlik Platformu kurucularından Rıza Türmen, Türkiye’de ‘rekabetçi otoriterlik’ rejimi olduğunu söyledi. Türmen, “Unutmayalım, parlamenter rejim zamanında başladı bugünkü otoriterleşme. Yani parlamenter rejim otoriterliği engelleyen bir şey değil aslında. Biz öyle bir şey istiyoruz ki, yeni dönemde öyle bir düzen kuralım ki, artık bir daha Türkiye'de sivil ya da askeri bir otoriter rejim gelmesin, gelemesin. Bunun cevabı parlamenter rejimde değil. Bunun cevabı daha katılımcı bir demokraside" görüşünü dile getirdi.

Aynı zamanda T24 yazarı olan Rıza Türmen, T24 ekranında Murat Sabuncu’nun hazırladığı “Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?” söyleşi serisinin konuğu oldu. Sabuncu’nun sorularını yanıtlayan Türmen, Türkiye'deki ayrışma ve kutuplaşmadan güçlendirilmiş parlamenter sistem tartışmalarına pek çok konuda görüşlerini paylaştı.

Türmen’in açıklamalarının bir bölümü özetle şöyle:

“Herkesin eşit var olabildiği bir toplum kurabilmek lazım”

Rıza Türmen, Türkiye'deki ayrışma ve kutuplaşmayı değerlendirirken, “Eski bayramlara karşı bir özlem duyuyoruz. Aslında bu özlem, bugün kaybettiğimiz ortak paydalara duyulan özlem. Bu ortak paydalar bugün yok toplumda. Yani toplum aslında bölünmüş, kutuplaşmış durumda” diye konuştu.

Kutuplaşmanın belirli bir siyasetin sonucu olduğuna vurgu yapan Türmen, “Buradaki amaç insanların kutuplaşarak kendi kimlik aidiyetlerini ortaya çıkarmaları ve bu kimlik aidiyetleri üzerinden oy vermeleri. Öyle olunca bunu değiştirmek çok zor oluyor. Peki ne yapmak lazım bayram sevincini yakalamak için? Yeni bir ‘biz’ yaratmak lazım tabii. Karşımızda bize benzemeyeni, beraber yaşamayı tercih etmediğimiz ötekiyi de içine alacak, genişletilmiş bir ‘biz’ yaratmak lazım. Yeni bir halk yaratmak lazım. Herkesin farklılıklarıyla, eşit olarak var olabildiği başka bir toplum kurabilmek lazım” dedi.

Türkiye'de bugünkü rejimi “rekabetçi otoriterlik” olarak tanımlayan Türmen, özetle şunları söyledi:

“Türkiye’deki düzen rekabetçi otoriterlik”

“Bir demokrasi görüntüsü var. Seçimler yapılıyor mu, yapılıyor. Siyasi partiler var mı, var. Basın var mı, işte iki tane de muhalefet gazetesi çıkıyor filan. Bu görüntü giderek zayıflamakta. Dürüst seçimler bakımından Türkiye 123. sırada dünyada. İfade özgürlüğü var mı? Basın özgürlüğü var mı? Halkın bilgi alma hakkı yerine getirilebiliyor mu? Devletin kaynakları eşit olarak dağıtılıyor mu seçimde? Bütün bunların ötesinde bir de seçim sandığının güvenliği var. Yüksek Seçim Kurulu YSK bağımsız bir organ mı bugün? Geçmiş deneyimler bunun her zaman böyle olmadığını gösteriyor. Damgasız pusulaların sayımı gibi, son belediye seçimlerinde seçimin tekrarlanması gibi şeyler YSK bakımında da pek iyi notlar değil tabii. Bütün bunlarda o zaman seçim ne kadar anlamlı? Siyasi partiler var ama siyasi partiler üzerinde büyük bir baskı var. Meclis fezlekelerle dolu. Bir siyasi partinin kapatılması davası var. İçeri atılan milletvekilleri, bir partinin eş başkanlarını içeri attınız. Yani böyle bir şey olabilir mi? Selahattin Demirtaş, cumhurbaşkanı adayıydı. Cezaevinden kampanya yürüttü. Yani böyle bir demokrasi herhalde demokrasi değil.”

“Yanıt parlamenter rejimde değil, katılımcı demokraside”

AKP sonrasının düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Türmen, “Düzeltilmiş parlamenter rejim gibi bir laf var. Unutmayalım, parlamenter rejim zamanında başladı bugünkü otoriterleşme. Yani parlamenter rejim otoriterliği engelleyen bir şey değil aslında. Biz öyle bir şey istiyoruz ki, yeni dönemde öyle bir düzen kuralım ki artık bir daha Türkiye'de sivil ya da askeri bir otoriter rejim gelmesin, gelemesin. Bunun cevabı parlamenter rejimde değil. Bunun cevabı daha katılımcı bir demokraside” diye konuştu.

Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?

Söyleşi serisine adını veren, “Türkiye'de hayat ne zaman bayram olur?” sorusuna yanıt veren Türmen, özetle şunları söyledi:

“Sokak arasındaki sulu yemek veren aşevinde çalışan garson ya da bilmem kaç metre yerin dibinde çalışan maden işçisi bayram günü çocuğuna bir hediye alabiliyorsa o zaman herkes için bir bayram olabilir diye düşünürüm. Yani bu insanlar iş güvencesine sahipse, işsiz kalmak, eve ekmek götürmek kaygısını taşımıyorlarsa, insanca yaşama kavuşabiliyorlarsa ve Türkiye’de tahakküm ilişkileri sona erdirilmişse yani çoğunluğun azınlık ya da erkeğin kadın üzerindeki tahakkümü sona erdirilmişse. Eşitlik, özgürlük içinde yaşayabiliyorsanız. Yargıçların iradesinin siyasilere tabii olmadığı bir Türkiye’yse, işte o zaman Türkiye gerçekten bir bayram yapabilir diye düşünüyorum.”


TIKLAYIN - Erkan Baş: Muhalefet partileri, Türkiye’deki toplumsal hareketlerin yüzde biri kadar muhalefet yapamıyor

TIKLAYIN - Kılıçdaroğlu: Kanal İstanbul ihalesine girecek ülkeye mesafe koyacağız, paralarını ödemeyeceğiz; bizden bir banka kredi verirse günü geldiğinde o da görür!

TIKLAYIN - Mithat Sancar: Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetle diyaloğa hazırız; Millet İttifakı'na girme talebimiz yok

TIKLAYIN - Davutoğlu: Sedat Peker'e devlet adına koruma veren siz değil miydiniz; bu iktidar bitiyor, seçim olmazsa yıldırım düşer!

TIKLAYIN - Ali Babacan: Sedat Peker videolarını izlemeye dayanamıyorum, Türkiye 1990’lardaki karanlığa döndü; Cumhurbaşkanı’na meydan okuyorum, çarşı pazarı bir dolaşsın!

TIKLAYIN - Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu: Türkiye’de, ‘Müslümanlık buysa ben Müslüman değilim’ diyen insanlar ortaya çıkmaya başladı

TIKLAYIN - Evin Jiyan Kışanak: Dil yarası dediğimiz şey yüzünden çatışmalar yaşadım, akran şiddetine maruz kaldım

TIKLAYIN - DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu: Bu sistemin vadedeceği bir şey kalmadı; sendikaların da özeleştirel bir yaklaşım içinde olması gerekir

TIKLAYIN - Yazar Hidayet Şefkatli Tuksal: AKP, kendisine oy veren insanları hayal kırıklığına uğratan bir sürü şey yaptı; muhafazakâr kesimde 'iktidar değişirse gene bizim tepemizde boza pişirecekler' endişesi var

TIKLAYIN - Ömer Madra: İklim krizinde geri dönülemez noktaya sekiz yıl kaldı, Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması'na taraf olmaması utanç verici