Politika

Zaman Brüksel Temsilcisi: AB, Noel Baba gibi; özgürlüklere darbe indiren Erdoğan'ı hediyelere boğuyor

"Bunlar Türkiye'yi mülteciler için tampon olmaya ikna etmek için"

23 Kasım 2015 12:56

Zaman Gazetesi Brüksel Temsilcisi Selçuk Gültaşlı, Avrupa Birliği'nin son dönemde AKP'ye yönelik tutumunu eleştirerek, "Erdoğan, demokratik kurumlara, özgürlüklere her gün yeni bir darbe indirirken AB, Noel Baba gibi. Erdoğan rejimini hediyelere boğuyor, 'devam et, doğru yoldasın' der gibi" görüşünü dile getirdi. Gültaşlı, "Bunlar Türkiye'yi hızlıca AB üyesi yapmak için değil, Türkiye'yi mülteciler için tampon olmaya ikna etmek için" yorumu yaptı.

Gültaşlı'nın Zaman'da "Avrupa'nın ansızın kabaran Erdoğan aşkı" başlığıyla yayımlanan (23 Kasım 2015) yazısı şöyle:

Dünyada itibarı ile bilinen bir yayın kuruluşunun uzun yıllar Brüksel temsilciliğini yapmış, birçok başkentte haber takip etmiş ve şimdi emekliliğine yaklaşmış güngörmüş İngiliz meslektaşıma, Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye, daha doğrusu Erdoğan konusundaki sessizliğini soruyorum.

O da benim gibi AB'nin tarihinde ilk defa Türkiye ile 29 Kasım'da zirve yapıp yapmayacağını araştırıyor. Erdoğan, demokratik kurumlara, özgürlüklere her gün yeni bir darbe indirirken AB, Noel Baba gibi. Erdoğan rejimini hediyelere boğuyor, “devam et, doğru yoldasın” der gibi!

Kuvvetler ayrılığının üç ayağından birinin, yargı bağımsızlığının çöktüğü AB İlerleme Raporu tarafından tespit edilmiş. İpek Koza Holding'in gasbı, STV'nin 13 kanalının susturulması ile Erdoğan'ın medya üzerindeki kontrolü yüzde 80-90 bandına yükselmiş, son bir ay içerisinde 1.000'den fazla gazeteci işsiz kalmış ama AB'nin Genişleme Komiseri Johannes Hahn, Türkiye ile yeni fasılların açılacağı “yeni bir başlangıç”tan bahsediyor. Daha birkaç hafta önce Brüksel'de yapılan Batı Balkanlar ve Türkiye'de basın hürriyeti konferansında Yavuz Baydar'ın “Türkiye'deki suça ortak olmayın” uyarısına, teminatlı cevaplar veren, gazetecileri teskin eden Hahn, belli ki AB'ye aday bir Türkiye'den bahsetmiyor.

Gezi hadiseleri patladığında Almanya Başbakanı Angela Merkel, müzakerelere açılmasına çoktan karar verilen 22. faslı “ciddi insan hakları ihlallerini” zikrederek erteletmişti. Şimdiki Türkiye, Gezi'nin çok gerisinde olmasına rağmen Merkel, ülkede demokrasinin boğazlanmasına destek veren lider olarak temayüz ediyor.

Birkaç gün önce Financial Times, AB Komisyonu Başkanı ve eski Lüksemburg Başbakanı Jean Claude Juncker'in Erdoğan tarafından aşağılandığını yazdı. Mülteci pazarlığının kızıştığı bir anda Erdoğan, Juncker'e, “Türkiye'nin bir ili büyüklüğündeki Lüksemburg'un eski başbakanı” diye seslenmiş. Bu Juncker, bütün eski Komünist Doğu Avrupa ülkeleri 1997'de aday ilan edilirken, Türkiye'nin adaylığına en şiddetli itiraz eden birkaç Avrupalı liderden biriydi. İtirazının sebebi Türkiye'nin feci insan hakları siciliydi. Aynı Juncker, mülteciler pazarlığı sürerken geçen ay Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'yi insan hakları üzerinden “o kadar da sıkıştırmayalım, bir işe yaramıyor, işimizi yürütemiyoruz” gibi laflar etti. İlerleme Raporu'nu Erdoğan'ın istediği gibi seçimler sonrasına erteledi ve son derece sert yargı bağımsızlığı kısmını yumuşattı. Bunlar Türkiye'yi hızlıca AB üyesi yapmak için değil, Türkiye'yi mülteciler için tampon olmaya ikna etmek için. AB özünde “Zaten üye olamayacaksın. Gel mülteci bekçiliğini kabul et. Cebine de birkaç kuruş koyalım” diyor.

Kıdemli İngiliz meslektaşım “AB her şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyor. Öncelikle Türkiye'nin üye olamayacağını, Erdoğan'ın da üyelik gibi bir derdi olmadığının farkında. Herkes ‘business' peşinde” diyor.

Sonra da şu hikâyeyi anlatıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Yevgeni Primakov, NATO üyeliğine müracaat etmiş olan eski uydusu Polonya Dışişleri Bakanı Bronislaw Geremek ile tartışıyor. Diyor ki: “Sizin NATO üyeliğinize şiddetle karşıyız ama engel olacak gücümüz yok. Siz de bizim buna engel olacak gücümüz olmadığını biliyorsunuz. Biz de sizin bunu bildiğinizi biliyoruz. Ama en azından bundan zevk almamızı beklemeyin.”

Yani, AB de Merkel de Juncker de Erdoğan'ın ne yaptığını gayet iyi biliyor. Erdoğan da onların bildiğini biliyor ama Merkel'in siyasi istikbalini kendisine bağladığını da biliyor. Brüksel şu an ilkelerini tamamen bir kenara bırakmış, Erdoğan'ın yaptıklarını seyrediyor. En fazla ‘demokrasiyi katlederken zevk almamızı bekleme' diyebiliyor.