Eğitim

Yeraltında eğitim gören Suriyeli çocuklar

“Türkiye’de okul çağındaki Suriyeli çocuk sayısı 900 bin, ancak bu çocukların sadece 509 bini eğitim kurumlarına kayıtlı”

31 Ocak 2017 23:19

Burcu Karakaş*

Uluslararası Kriz Grubu (ICG) geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin Mülteci Sorunu: Kalıcılığın Siyaseti başlıklı bir rapor yayımladı. Rapor kapsamında hükümet ve devlet yetkilileri ile sivil toplum örgütleriyle görüşüldü; Hatay, Gaziantep, Kilis, Adana, İzmir ve İstanbul’da saha araştırması yapıldı. Söz konusu rapor, Suriyelilerin Türkiye toplumuna entegrasyonun oldukça sınırlı olduğunun altını çizerek başlıyor. 

Bu yazıyı yazmadan önce baktığım Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) sayfasında, hükümetin verdiği resmî rakamlara göre, 12 Ocak 2017 itibariyle Türkiye’de kayıt altında 2 milyon 854 bin 968 Suriye vatandaşının yaşadığı belirtiliyordu. Raporda, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nde kurulduğu 2014 yılında 10 kişi çalışırken bu rakamın 2015’te 3 bine ulaştığı belirtiliyor. Göç sayısının muazzamlığı göz önüne alındığında bu artış insanı şaşırtmıyor. Ancak raporda şaşırtıcı ayrıntılar ziyadesiyle mevcut.

Suriyeli çocukların eğitimi, önemli başlıklardan biri. Raporda da yer verildiği üzere:

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Kasım 2016 verileri yaklaşık 125 bin Suriyeli çocuğun devlet okullarında kayıtlı olduğunu gösteriyor. Okul çağındaki Suriyeli çocuk sayısı 900 bin, ancak bu çocukların 509 bini eğitim kurumlarına kayıtlı. 

Suriyeli çocukların Türkiye’deki devlet okullarına veya Geçici Eğitim Merkezi’ne (GEM) kaydolarak eğitim hizmetine erişim hakkı var. Raporda, hükümetin GEM’leri önümüzdeki üç yıl içinde kademeli olarak kapatarak Suriyeli çocukları eğitim sistemine dahil etmeyi hedeflediği belirtiliyor. Ve fakat, Uluslararası Kriz Grubu’nun saha çalışmalarından ortaya çıkan bir bulgu var:

“Suriyeli eski öğretmenler, hayırseverler veya iş dünyası mensuplarının açtığı bazı gayrı resmî programlara, bilinmeyen sayıda Suriyeli çocuğun devam ettiğini gösteriyor. GEM’lerin devreden çıkarılmasının gayri resmî kurumlara talebi artırması bekleniyor. Bu da beraberinde yeni riskleri beraberinde getirebilir.” 

Suriyeli ailelerin çocuklarını okula göndermemesinin nedenlerinden biri maddi imkansızlık. Öte yandan, ana dilde eğitim talepleri de bir başka neden olarak karşımızda duruyor. Yukarıda bahsi geçen gayri resmî kurumlara rağbet bu noktada ortaya çıkıyor. Bu kurumlar, devlet denetiminde olmayan mekânların da varlığına işaret ediyor. 

Açık Toplum Vakfı için Kayıp Neslin Eşiğinde adlı oldukça kapsamlı bir rapor kaleme alan eski savaş muhabiri Kaya Heyse’ye, sahadaki izlenimlerinden yola çıkarak söz konusu “yeraltı” diye tabir edilebilecek eğitim merkezlerini soruyorum. Heyse, enformel eğitimin dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kabul gördüğünü, önemli olanın bu eğitimlerin kimler tarafından ve hangi kapsamda verildiği olduğunu vurguluyor. İyi ve kötü örnekler bulunduğunu belirterek, yaşanabilecek tehlikelere dikkati çekiyor:

“Bu şekilde eğitim verilen yerlerin, sorunun çözümüne katkıda bulunduğunu söylemek zor. Bu merkezlerin çocukları radikalleştirdiği ve istismara açık hâle getirdiği ileri sürülüyor. Bu merkezler, mültecilerin içinde yaşadıkları topluma uyumları açısından da katkı sağlamıyor; tam tersine, mahalle boyutunda daha da yabancılaşmaya yol açıyor. Çocuklara eğitim veren kişilerin formasyonları belirsiz. Gerçekten öğretmen olup olmadıkları belli değil. Ayrıca ne öğretildiği de bilinmiyor, yani müfredat belirsiz. Çocuklara eğitim verilen yerler, genelde mültecilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerdeki apartmanlar, tabelasız, kayıtsız yerler. Isıtması yok, tuvaletleri yetersiz, oyun alanları mevcut değil. Ama aileler, ‘kültürünü, dilini, dinini unutmasın’ ve daha da önemlisi maddi gerekçelerle, bu tarz yerlere çocuğunu göndermeyi sürdürdü.”

Devlet denetiminde olmayan merkezlere yönelik geçen sene önlemler alınmaya başlandığını ifade eden Heyse, Milli Eğitim Bakanlığı’nın kısa bir süre önce bir genelge yayınlayarak denetimlerin sıkılaştırılacağı mesajı verdiğini söylüyor. Uluslararası Kriz Grubu’nun raporunda yer verilen üst düzey bir bürokratın sözleri ise ne yazık ki durumun vahametini özetliyor:

“Suriye’nin geleceği muğlak olduğu sürece, hem onların beklentileri hem de bizim politikalarımız belirsizlik arz edecek.”

*Bu yazı ilk olarak P24’te yayımlanmıştır.