Gündem

Yeni Şafak'tan: IŞİD'in yeni hedefi Türkiye olacak!

Yeni Şafak Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül: Bir saldırıdan endişeliyim

18 Şubat 2015 11:32

Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, “IŞİD’in ilk hedefi Şiiler’di. Suriye ve Irak’ta İran etkisine karşı harekete geçmişlerdi. Sünniliği kullanıyorlardı. Bir anda strateji değişti, örgüt Sünni Kürtlerin üzerine yöneltildi. Bu, şaşırtıcı bir durumdu ve şu ana kadar bu değişikliğin sağlıklı bir açıklamasına rastlamadım” dedi.

Karagül yazısında, “Şimdi, ilk söylemem gerekeni son söyleyeyim: Bütün bölgeye yönelen IŞİD’in Türkiye’yi de vurması kuvvetle muhtemel. Açıkçası yukarıdaki haritadan hareketle ben böyle bir saldırı endişesi taşıyorum. Önümüzdeki aylarda, IŞİD’in Kürtlere yöneltildiği gibi, Türkiye’ye de yöneltileceğini, Türkiye’yi de hedef alacağını düşünüyorum” ifadelerine yer verdi.

İbrahim Karagül’ün Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (18 Şubat 2015) nüshasında yayımlanan, “IŞİD Türkiye’yi vurabilir” başlıklı yazısı şöyle:

 

‘IŞİD Türkiye’yi vurabilir’

 

IŞİD, esir aldığı Ürdünlü pilot Muaz Kasesbe’yi, bir kafesin içinde yakarak öldürdü. Bu vahşet gösterisi karşısında dünyanın nutku tutuldu. Ürdün Kralı Abdullah çıldırdı, “onları bitirinceye kadar, mermilerimiz ve yakıtımız tükeninceye kadar saldıracağız” dedi.

“Eyvah” dedim o an, Ürdün’ü tuzağa çekiyorlardı çünkü. Pilotun öldürülme biçimi tamamen Ürdün’ü provoke etmeye dönüktü ve Kral yemi yutmuştu. Ürdün, IŞİD üzerinden savaşa çekilecek, istikrarsızlık bu ülkeye ihraç edilecekti.

Saldırılar başladı, birkaç gün haber oldu, Ürdün kamuoyu teskin edildi ve ortam sessizleşti. Muhtemelen Kral, IŞİD’i tek başına yok etmeye gücü yetmeyeceğini biliyordu ya da tuzağı görmüş, bataklığa çekildiğini anlamıştı. Ancak Ürdün için IŞİD tehlikesi hala devam ediyor.

Çünkü bütün bölgede örgütler üzerinden bir senaryo uygulanıyor, geleceğin bölge haritası üzerinde taslak çalışmaları yapılıyor. Bu yeni duruma ısrarla dikkat çekmeye çalışıyorum ancak yeterince anlaşılabildiği kanaatinde değilim. Çünkü Türkiye’de herkes, genelde tek bir örgüt, tek bir olay veya ülke üzerinde yoğunlaşıyor, haritanın tamamını görmekten uzak bir seyir izliyor. Bu da, yaklaşan büyük tehlikeyi, istikrarsızlık fırtınasını anlamamızı zorlaştırıyor.

Bir örnek daha vereyim:

Mısır Libya’yı neden vurdu!

Yine IŞİD, 12 Şubat’ta 21 Mısırlı Kıpti’yi kaçırdı. Ardından bu 21 kişiyi öldürdü ve infaz görüntülerini servis etti. Kıptiler, Mısır nüfusunun önemli bir bölümünü teşkil ediyor. Hüsnü Mübarek’i deviren olaylar başlamadan hemen önce, ülkenin her tarafında bombalar patlamış, Müslüman-Hristiyan veya Arap-Kıpti iç savaşı çıkarmak için ortam hazırlanmıştı. Daha sonra bu bombaları patlatanların İsrail istihbaratına mensup kişiler olduğu ortaya çıktı, tutuklamalar oldu.

Mısır tarihinin ilk demokratik dönüşümünü askeri darbe ile durduran Cunta lideri Sisi, IŞİD’in bu görüntüleri servis etmesinden sonra Libya’ya saldırdı. Mısır savaş uçakları, Libya’da belirlenen mevzileri vurdu, intikam saldırıları başlattı.

Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden bu yana kaostan kurtulamayan Libya’da bir yandan örgütlerin gücü artarken diğer yandan ABD destekli emekli General Halife Hafter öne çıkarılıyor. Hafter ile Sisi arasındaki dayanışma ise oldukça dikkat çekici. Sözü gelmişken not edeyim, bu gidiş Libya’nın parçalanmasına kadar uzanacak gibi.

Sisi Libya’yı bombalamakla yetinmedi, BM’ye çağrı yaparak bir uluslararası koalisyon istedi. Ayrıca İtalya’ya Libya’yı birlikte vurma önerisi getirdi.

Buradan iki sonuç çıkıyor: Mısır; ABD ve Avrupa’nın desteklediği askeri darbe ile demokratik dönüşümü şimdilik durdurdu. Arkasındaki bu güçler, bölgenin demokratikleşmesinden büyük tehdit hissetmiş olmalılar ki, cunta yönetimini bölgede model olarak öne çıkarmaya başladı. Mısır tipi yönetim tarzı, bölgenin diğer monarşilerine de oldukça uygun bir yapıydı. Çünkü bu yönetimler, demokratik tehdidi ortadan kaldırmak için bütün bölgede etkili olan Müslüman Kardeşleri bir uluslararası konsensüs ile tasfiye ederken IŞİD gibi bir yapılanmanın önünü alabildiğine açtı.

 

IŞİD üzerinden büyük bir tuzak kuruldu

 

Yine aynı noktaya geldik. Örgütler üzerinden bölgesel senaryonun Mısır/Libya ayağı bu şekilde belirginleşiyor. Buradan şunu söyleyeyim: Her ne kadar Cunta yönetimi, bu hareketiyle IŞİD’e karşı Batı’nın desteğini aldığını düşünüyorsa da, o da Ürdün gibi tuzağa çekiliyor. Bir taraftan Sina’daki çatışmalar diğer taraftan Libya üzerinden başlatılan savaş senaryoları Kahire’yi örgütler üzerinden istikrarsız bir alana sürüklüyor.

ABD ve Avrupa ne mi yapıyor? Hem IŞİD üzerinden Müslüman Kardeşler’in etkisini kırıyor, bu yönüyle bölgenin baskıcı rejimlerinin gözüne giriyor, bir yandan da aynı rejimleri IŞİD üzerinden çözmeye dönük bir program uyguluyor.

Dikkat edin, Suriye’de etkin olan örgüt hemen sonra Irak’ta bir numaralı belirleyici güce ulaştırıldı. Ardından Ürdün’e ve Lübnan’a yöneldi. Şimdi Libya ve Mısır bölgesinde etkili oluyor. Çok yakın zamanda Yemen’de ve birkaç ülkede daha bunu görebiliriz. Finali ise S. Arabistan olacaktır. Riyad yönetimi, Müslüman Kardeşler düşmanlığı yüzünden hem IŞİD üzerinden hem de İran tarafından tuzağa düşürüldü bile.

 

Müslüman Kardeşler kuşağı 
IŞİD kuşağına dönüştürüldü

 

Yıllardır “Sudan’dan Suriye’ye tadar Müslüman Kardeşler Kuşağı” diyerek, bölgesel değişimin motor gücünün Müslüman Kardeşler olacağını yazdım. Çünkü bu geniş coğrafyada, varolan rejimlere muhalif tek ve en güçlü yapı onlardı. Garip biçimde ABD, Avrupa ve bölgedeki rejimler, Müslüman Kardeşleri bütün bu bölgede tasfiye etmeye başladılar. Bu boşluğu aynı bölgeye yayılan IŞİD doldurur oldu.

Müthiş bir plan bu..

21. yüzyıla dönük derin bir proje. Özgürlükçü muhalefet yerine şiddet ve dehşeti öne alan bir örgüt veya anlayış bütün bölgede kitleselleştiriliyor. Coğrafyanın uyanışı, dönüşümü, aydınlanması bu şekilde kör bir karanlığa mahkum ediliyor.

Örgütler üzerinden coğrafyayı istikrarsızlaştırma, kaosa sürükleme, ülkeleri ve toplumları çözme, ayrıştırma tehlikesine dikkat çekiyorum. Çok büyük bir tehlike geliyor, maalesef pek kimse bunun farkında değil. Mesele IŞİD değil, bu örgüt üzerinden bir anlayışın, bölgesel ölçekte bir çözülme stratejisinin uygulanıyor oluşudur.

 

Örgütün yeni hedefi Türkiye olacak

 

IŞİD’in ilk hedefi Şiiler’di. Suriye ve Irak’ta İran etkisine karşı harekete geçmişlerdi. Sünniliği kullanıyorlardı. Bir anda strateji değişti, örgüt Sünni Kürtlerin üzerine yöneltildi. Bu, şaşırtıcı bir durumdu ve şu ana kadar bu değişikliğin sağlıklı bir açıklamasına rastlamadım.

Şimdi, ilk söylemem gerekeni son söyleyeyim: Bütün bölgeye yönelen IŞİD’in Türkiye’yi de vurması kuvvetle muhtemel. Açıkçası yukarıdaki haritadan hareketle ben böyle bir saldırı endişesi taşıyorum. Önümüzdeki aylarda, IŞİD’in Kürtlere yöneltildiği gibi, Türkiye’ye de yöneltileceğini, Türkiye’yi de hedef alacağını düşünüyorum.

Birileri Türkiye’yi bu örgüt üzerinden sınayacak. Herkes çok dikkatli olmalı...

 

İlgili Haberler