Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, 15 Temmuz'da gerçekleşen darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından yaşanan gelişmelere ilişkin olarak, "15 Temmuz saldırısının ikinci ayağı bu diye düşünüyorum: Laikliğin pompalanması, cemaatlerin ve tarikatlerin bombalanması! İslâmî duyarlıklı çevrelerin devleti yönetmesinin önüne set çekilmesi!" diye yazdı. Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, 'darbenin ikinci ayağı' diye belirttiği bu durumu "İşte geliyorum diyen felâket bu!" diye yorumladı.
Yusuf Kaplan'ın Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (5 Ağustos 2016) nüshasında yayımlanan "Geliyorum diyen tehlike: Laiklik pompalanıyor, cemaatler bom..." başlıklı yazısı şöyle:
15 Temmuz sonrasında toplum olarak ilk kez bütünleşme, kenetlenme, geleceğe birlikte yürüme ruhu yakaladık.
Bu çok değerli bir imkân: Ürpertici bir şer'den gönendirici bir hayır halketti Allah Teala. Bunun kıymetini bilelim.
Ama çevirilen tezgâhlara, algı operasyonlarına da dikkat edelim!
Her hâl ve şartta hakikat!
Bu sütunun düzenli okuyucuları iyi bilirler: Her zaman hakikat'in izini sürdüm; kime yapılırsa yapılsın -vatan hainliği hâriç- haksızlıklara -ideolojik olarak bambaşka yerlerde olsak da- hep karşı çıktım.
Ergenekon operasyonunun esas itibariyle bir tezgâh olduğunu, dolmuşa bindirildiğimizi yazdım! Henüz suçları ispat edilmemiş kişilerin -hiç de hazzetmediğim katı Kemalistler olsalar bile- kirli PÇete'nin televizyonlarındanyargısız infaz edilmesine bir Müslüman olarak isyan ettim.
O zaman aforozu yedim; Ergenekoncu bile ilan edildim!
Bunları, Kemalist veya laik çevrelerin yazacaklarıma önyargısız bakmalarını hatırlatmak için yazıyorum burada.
15 Temmuz gecesi, bu ülkenin insanları,
laiklik için değil son kale düşmesin diye tankların önüne yattılar!
15 Temmuz gecesi bu ülke büyük bir saldırıya uğradı. Ama bu ülkenin asil halkı, tankların önünde dimdik durarak, tankların önüne yatarak bu saldırıya karşı destansı bir direniş ortaya koydu ve saldırıyı püskürttü.
250 civarında şehit verdik; 2 binden fazla insanımız da yaralandı.
Bu insanlar, tankların önüne niçin yattılar? Bu ülkenin cehenneme dönüştürülmesine, mazlumların umudu Son Kale'nin düşürülmesine ve leş kargalarına yem edilmesine engel olmak için! Bunu, yaralanan yüzlerce insanın beyanatlarında net olarak görüyoruz.
Bu ülkenin dindar insanları, tankların önüne yatarken, tuzu kuru laik kesimleri -örneğin Bağdat Caddesi'nde- darbe şakşakçılığı yaptılar!
Şimdi de iki haftadır, neredeyse bütün televizyon kanallarında emekli generaller, ordudan atılmış militan askerler, darbeci-zihniyetli Kemalist tipler, laiklik pompalıyorlar ve bu arada da bütün cemaatleri, tarikatleri bombalıyorlar!
Şöyle bir şeyi toplumun zihnine zerketmeye çalışıyorlar: “Laiklik, FETÖvârî bütün örgütlenmelerin yegâne sigortasıdır. Cemaat, tarikat mensuplarını devlete, bürokrasiye sokmamak lazım. Yoksa bunlar devleti ele geçiriyorlar!”
Bu, 15 Temmuz ruhunu rehin almak, yok etmek ve Kemalist bir dalgaya dönüştürmek için planlı, programlı sahnelenen bir algı operasyonudur. Lütfen müteyakkız olalım!
Bu ülkede devlet gasp edildi, laik bir devlet dayatıldı!
Önce şunu bileceksiniz: Bu toplumun “devleti” olmadı: Yaklaşık bir asırdır butopluma tepeden laik bir devlet, laik bir hayat tarzı, laik bir dünya görüşü dayatıldı!
Devlet, laikler ve devşirmeler tarafından gasp edildi! Önce İslâm, bütün kurumlardan temizlendi; ülkenin siyasî, entellektüel, kültürel, iktisadî, sosyal kurumları dışardan ithal edilen bir ideoloji olarak laikliğe göre tanımlandı. Bu toplumda bütün kurumlardan İslâm'ın izleri silindi!
“Devlet, kimsenin ibadetine, namazına karışıyor mu?” diyerek milleti ahmak sanan veya alenen aldatan tipler var: Bunlar ya Şark kurnazı, din düşmanı kişiler ya da dinin hayatın her alanına müdahale eden bir dünya tasavvuru olduğunu bilmeyen câhil-cühelâ sığ tipler.
Burada mesele şu: Din'i laikliğe göre tanımlıyorlar! Laiklik denen sopa, din'e ne kadar izin ve yer verirse, din odur, orada durmak zorundadır, diye dayatıyorlar!
Laiklik, Fransa'dan ithal edilen İngilizler tarafından dayatılan bir sopa, bir tasmadır!
Oysa şunu bileceksiniz: Laiklik, bize ait bir tecrübe değildir. Fransa'dan ithal edilmiş, İngilizler tarafından dayatılmış bir ideolojidir. Bir deli gömleğidir.Toplumun İslâm'la ilişkisini bitirmeyi amaçlayan bir tasma, bir sopadır.
Ve yaklaşık bir asırlık süreçte de tasma ve sopa olarak kullanılmıştır.
Bütün darbeler, laiklik adına yapılmıştır! Bu, laikliğin hem tasma hem de sopa olarak kullanıldığının en önemli kanıtıdır.
Laiklik bir tasmadır; çünkü bu ülkenin şu ya ya bu şekilde İslâmîleşmesinden ötürü,Türkiye'yi Batı'ya hep “laiklik elden gidiyor!” diye şikâyet ettiler; hâlen de aynı şekilde hareket ediyorlar! Laikliğin tasma olduğunun en önemli göstergelerinden biri değil de nedir bu?
Yine İmam-Hatip okullarına karşı çıkılırken, toplumdaki dindarlaşma eğilimine, başörtüsüne karşı çıkılırken, “laiklik elden gidiyor, Türkiye, irtica karanlığına sürükleniyor!” denildi ve sürekli olarak Batı'ya bu şekilde şikâyet edildi!
Bu ülke hiç bir şeyden çekmedi, bu toplumun ruh köklerini kurutan, İslâm'ı irtica diye sunan laiklikten çektiği kadar!
Binlerce insan laiklik adına asıldı!
Onbinlerce insan laiklik adına hapislerde çürütüldü.
Rahmetli Erbakan Hoca'nın kurduğu bütün partiler laiklik adına kapatıldı!
Örnekleri uzatmaya gerek yok!
Anayasasında laiklik olan iki ülke var yalnızca: Fransa ve Türkiye!
Batı'da Fransa'nın dışında hiç bir ülkenin anayasasında “burası, laik... bir devlettir” diye bir madde yok.
Ayrıca bugün laik Fransa'daki orta dereceli okulların tam üçte biri Katolik Kilisesi'nin kontrolündedir.
Lenin'in komünist devrim Rusya'sının anayasasında da yok laiklik; Çin komünist anayasasında da!
Lenin'in 1918 yılında hazırladığı devrim anayasında “Deblet, din özgürlüğüne, din-karşıtı özgürlüğü de garanti eder,” diye yazar.
Bu konuda parlak sosyal teorisyenlerimizden Mehmet Emin Köktaş Hoca'nınkitaplarına bakılmalı!
“Müslüman halk devleti yönetmesin" propagandasına dikkat!
Millet, meydanlarda 15 Temmuz ruhu için nöbet tutarken, katı laik tipler ekranlarda hem laikliği pompalıyorlar hem de bütün cemaatleri, tarikatleri bombalıyorlar!
Millet zokayı yutmak üzere! İnanılmaz bir algı operasyonu çekiliyor: “Cemaatleri, tarikatleri devlete yaklaştırmamak lazım” demeye başladı bazı İslâmî çevreler bile!
Böylelikle şunu demek istiyorlar: “İslâmî duyarlıklı çevreler devlet yönetmesin. Millet, devleti 15 Temmuz ruhuna göre kurmaya kalkışmasın!”
O yüzden bütün cemaatler, tarikatler karalanmaya, aşağılanmaya, birbirine düşürülmeye çalışılıyor!
15 Temmuz saldırısının ikinci ayağı bu!
15 Temmuz saldırısının ikinci ayağı bu diye düşünüyorum: Laikliğin pompalanması, cemaatlerin ve tarikatlerin bombalanması! İslâmî duyarlıklı çevrelerin devleti yönetmesinin önüne set çekilmesi!
İşte geliyorum diyen felâket bu!
İlgilileri uyarıyorum...
Elbette bütünleşme, kenetlenme, kardeşlik havası bozulmasın ama Türkiye'deki etkili seküler çevrelerin cemaatleri, tarikatleri sürekli aşağılayarak, laikliği kutsayarak 15 Temmuz Ruhu'nun altını oymaya çalışmaları, bu birlik, kardeşlik havasının dinamitlenmesi aslında. Bu yakıcı gerçeği göremez ve gerekli önlemleri alamazsak 15 Temmuz ruhu, daha doğmadan öldürülecek...
Aman dikkat!