Gündem

‘Yapıcı muğlaklık’tan ‘delilik’e; savaş süreçlerinde tanık olduğumuz diplomasi terimlerinin anlamları

Desen: Selçuk Demirel

22 Mart 2022 00:00

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 24 Şubat’ta verdiği işgal emriyle birlikte başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, dünya ve diplomasi gündeminin ilk sırasına oturdu. Resmi makamlar ve yetkililerin özellikle üstü kapalı mesajlar da verdikleri bu tür süreçlerde, devletlerin farklı kademelerinden yapılan açıklamalar sıklıkla diplomasi ve uluslararası güvenlikle ilgili terimler içerebiliyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimiyle başlayan savaşla  ilgili haberlerde de karşımıza çıkan terimler ve anlamları şöyle:

Arabulucu ülke

Savaşan taraflar veya birbiriyle diplomatik ilişkileri olmayan ülkeler arasında iletişimi ve müzakerelerin yürümesini sağlayan tarafsız ülke. Arabulucu ülke, diğer tarafların rızasıyla bir çatışmayı veya krizi önlemeye; başladıysa da yönetmeye ve sonlandırmaya çalışır. Hedefi tarafların kabul edebileceği ortak bir anlaşma oluşmasını sağlamaktır.

Ateşkes

Taraflar arasındaki çatışmaların ve saldırıların durdurulması. Geçici veya kalıcı olabilir. Bazı durumlarda ateşkes tek taraflı olarak da ilan edilebilir.

‘Ayrılıkçı’ yapılar

Nüfusunun yoğunlukta bulunduğu toprakları, içinde yaşadığı egemen ülkeden ayırıp özerk ve/veya bağımsız bir yapı kurmayı hedefleyen; herhangi bir kültürel, etnik, aşiretsel, dinî, ırksal, ideolojik vs. grup.

Ukrayna krizinde bu ayrılıkçı yapılara örnek olarak Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti’ni gösterilebilir. Rusça konuşan nüfusun yoğunlukta olduğu Donbas’ta 2014’te belirginleşen ayrılıkçı yapılar, bağımsız devletler olduklarını iddia ediyor. Bu iddiayı dünyada sadece Rusya kabul ediyor.

Ayrılıkçı 'Donetsk Halk Cumhuriyeti'nde düzenlenen bir geçit töreni

Birleşmiş Milletler Barış Gücü

Birleşmiş Milletler’in savaş geçirmiş coğrafyalara yolladığı bir BM kuruluşudur. Amacı ‘barışın kalıcı olmasını sağlamaktır’ ve ateşkesi denetler. Çeşitli ülkelerin asker, polis ve sivil personelinden oluşur; ayrıca savaş sonrası kalkınmaya yönelik süreçlere (demokratik dönüşüm, seçim, kalkınma politikaları, vs.) de destek vermeye çalışır.

Caydırıcılık

Bir ülkenin veya örgütün, diğer bir ülke veya örgütü, olası saldırganlığının sonucunun ağır olacağını kabullendirmesi, dolayısıyla potansiyel bir saldırıdan caydırması.

Bu teori sebebiyle sıklıkla NATO için “caydırıcı bir örgüt” nitelemesi yapılır. Büyük bir ülke, küçük bir NATO ülkesini işgal edecek güce sahip olabilir. Ancak Kuzey Atlantik Anlaşması’nın 5. maddesi nedeniyle, saldıran büyük ülke, bütün NATO ülkelerine savaş ilan etmiş olacaktır. Bunun yaratacağı sonuçları yaşamak istemeyen ülke, planladığı saldırıdan cayabilir.

Detant

Fransızca ‘yumuşama’ anlamına gelen ‘détente’ kelimesinden Türkçe’ye yerleşmiştir. Sıklıkla Soğuk Savaş Dönemi’nde ABD ve SSCB’nin anlaşmalar imzaladığı, gerilimin yavaşça düştüğü ve Doğu-Batı blokları ilişkilerinde yumuşamanın yaşandığı döneme de bu adla hitap edilir. 

Günümüzde de ‘detant’ ve ‘yumuşama’ ifadeleri, aralarında gerilim olan devletlerin tekrar bağ kurma, anlaşmalar imzalama ve ilişkileri iyileştirme adımları attığı dönemleri/veya buna dönük politikaları tanımlamak için kullanılır.

Dönemin SSCB lideri Brejnev ve ABD başkanı Nixon,
1 Temmuz 1974'te, 'detant'ı sorgulayan bir çizgiyle TIME kapağında

Egemenlik

Bir ülkenin tanımlanmış sınırlar üzerinde sahip olduğu meşru otorite. Egemen ülkeler, kendi iç işlerini ve ilişkilerini ilgilendiren konularda herhangi bir ikinci partiden bağımsız olarak kararlar alabilirler. Bu sebeple, Batı ülkeleri savaştan önce Ukrayna’nın NATO’ya adaylık hakkını savunurken, Ukrayna’nın egemen bir ülke olduğunu ve dolayısıyla hangi ittifaka üye olabileceğine karar verebileceğini vurguladılar.

Garantör ülke

Kriz veya savaştaki taraflar kalıcı ateşkese veya anlaşmaya ulaştıktan sonra, bazı ülkeler kendi rızalarıyla garantör ülke olarak anlaşmalara eklenebilir. Garantör ülkenin, anlaşma şartları ihlal edildiği takdirde duruma kâğıt üzerinde belirlenen sınırlar içinde müdahale hakkı vardır.

Buna Türkiye’nin tarihinden Kıbrıs’ı örnek gösterebiliriz. Türkiye, 1959 Londra ve Zürih anlaşmaları uyarınca, 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin İngiltere ve Yunanistan’la birlikte üç “garantör” ülkesinden biri oldu. Garantör ülke olarak Türkiye 1974 yılında, adada Türklerin uğradığı saldırılar gerekçesiyle garantörlük yetkisini devreye sokarak ve Kıbrıs’a asker çıkardı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Moskova ve Kiev arasında varılacak olası bir anlaşmada Ukrayna’nın Türkiye’nin garantör ülke olmasını istediğini belirtmişti.

Hava sahası

Egemen bir devletin toprakları ve karasularının üzerinde kontrolünde bulunan atmosfer parçasına hava sahası denir.

AB ülkeleri ve ABD, Rusya’ya hava sahasını kapattı, bu sebeple Rus uçakları özel izin almadığı sürece bu ülkelerin hava sahalarından uçamıyor.

Ukrayna, kendi hava sahasının kontrolünü kaybetti, dolayısıyla Rus uçakları Ukrayna’yı havadan bombalayabiliyor. Kiev, NATO’nun kendi savaş uçaklarını kullanarak hava sahasını kapatmasını istiyor. NATO ise Rusya’nın caydırıcı gücü sebebiyle bu talebi reddediyor. Çünkü NATO, Ukrayna üzerinde uçan bir Rus uçağını düşürürse, Moskova bunu savaş gerekçesi kabul edebilir.

İlhak

Bir ülkenin, bir başka egemen ülkenin toprak bütünlüğünü bozarak onun bir parçasını kendi topraklarına dahil etmesine ilhak deniyor.  İşgal ile ilhak kavramları arada karıştırılsa da, işgal durumunda işgalci ülke, kontrol altına aldığı bölgeyi sınırlarına dahil etmiyor. Dahil ettiği takdirde ‘ilhak etme’ deniyor.

Örneğin Rusya, 2014 yılında uluslararası hukuka göre Ukrayna’ya ait olan Kırım’ı, ülkenin toprak bütünlüğünü bozarak kendi topraklarına kattı. Dolayısıyla Rusya, Kırım’ı ilhak etmiş oldu.

İstikşafi görüşmeler

TDK’ya göre Arapça kökenli olan ve ‘araştırma’ anlamına gelen ‘istikşaf’ kelimesinden gelir. Keşif ve tanıma amacıyla yapılan ön görüşmeler için kullanılır. 

Türkiye’de özellikle Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıklar sonrası tekrar öne çıkan ve 60’tan fazla turu gerçekleştirilen Yunanistan ve Türkiye arasındaki istikşafi görüşmeler sebebiyle gündeme gelmiştir.

İşgal

Bir ordu veya bir grubun, başka bir ülkenin kontrolünde olan bölgeye girip kontrol altına alması ve elinde tutması “işgal” diye nitelendiriliyor.

Uluslararası ilişkilerde işgal nitelendirmesi başkentten başkente değişebiliyor. Örneğin Ukraynalı yetkililer, Ukrayna’daki Rus askerlerini ‘işgal ordusu’ diye nitelendiriyor. Kiev, Rusya’nın egemen bir devlet olan Ukrayna’nın topraklarına girip kontrol altına aldığının altını çiziyor. Bu, 24 Şubat’a özel bir durum da değil. Ukrayna, Rusya’nın ayrılıkçıların kontrolündeki Donbas’ta 2014’ten bu yana asker bulundurduğunu vurguluyordu.

Rusya ise hareketinin işgal olarak nitelendirilmesini reddediyor, yaptıklarının bir ‘özel operasyon’ olduğunu ve amaçlarının Ukrayna topraklarını kontrol altına almak olmadığını; ülkeyi ‘Nazi’lerden temizlemek gibi başka nedenleri olduğunu savunuyor.

Bir başka örnek olarak Kıbrıs gösterilebilir. Türkiye, Kıbrıs’ta garantörlük hakkını kullanarak adada güvenli bir bölge oluşturduğunu belirtiyor, aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni egemen bir devlet olarak tanıyor. Avrupa Birliği ise KKTC’yi tanımıyor, tüm ülkenin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin egemenliğinde olduğunu ve adanın kuzeyinin Türkiye tarafından işgal edildiğini savunuyor.
Türkiye’nin adada “işgal kuvveti” değil, “uluslararası hukuka göre asker bulundurduğu” görüşüne ilişkin ilginç bir oylamayı, T24 yazarlarından emekli büyükelçi Hasan Göğüş, Doğan Kitap yayınları arasında “Zor Başkentlerde Diplomasi” başlığıyla çıkan anılarında paylaşmıştı. Göğüş’ün, Kıbrıs’taki tartışmayı örnekleyen kitaptaki aktarımı şöyle:

Bakanlığımızın bilinen sefiri kebirleri arasında belki Osman Olcay’la birlikte maiyetinde çalışmadığım birkaç büyükelçiden biri olan Coşkun Kırca’nın kıvrak zekâsını anlata anlata bitiremezler. New York’ta Kıbrıs’la ilgili bir toplantıda Kıbrıs’taki işgal kuvvetlerinin geri çekilmesini öngören bir karara talimat filan istemeden olumlu oy kullanmış. Hayretler içerisinde kalarak sual edenlere de, ‘Türk kuvvetleri adada uluslararası hukuka uygun bir şekilde bulunuyor, üstümüze almaya gerek yok’ diye oyunu izah etmiş.

Türk askeri, 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs'a çıktı

Delilik: ‘Karşılıklı Kesin Yıkım’ doktrini

İki veya daha fazla nükleer gücün savaşması durumunda hem saldırganın hem de savunanın tamamen yok olacağını savunan bir doktrin. Çünkü nükleer saldırıya ilk uğrayan ülke, saldırgana nükleer silah ile karşılık verebilir. Bu sebeple nükleer silaha sahip olmak, önemli bir “caydırıcı” olarak öne sürülür.

Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği sıklıkla sıcak çatışmanın eşiğine geldi. İki kutup da nükleer silahlara sahipti, o yüzden olası bir savaş topyekûn yıkıma sebep olabilirdi. ABD ve SSCB bu sebeple Soğuk Savaş sırasında Vietnam ve Kore savaşları gibi vekâlet savaşlarında karşıt tarafları destekledi; etki alanı konusunda yarıştı. İki taraf da direkt çatışmadan kaçındı.

Bu doktrine ismini stratejist Donald Brennan verdi. Teorinin Mutually Assured Destruction şeklindeki İngilizce yazımının ilk harfleri ‘MAD’, yani ‘delilik’ anlamını taşıyor.

Kolaylaştırıcı ülke

Müzakerelerde kolaylaştırıcı rolünü üstlenen ülke, anlaşmazlık yaşayan taraflar arasındaki ortak hedeflerin, taviz noktalarının, ‘orta yol’un bulunmasına ve ilerleyen süreçte konulan hedeflere nasıl ulaşılacağına dair planlamaya yardımcı olur. Kolaylaştırıcı ülke, anlaşmazlığa taraf olamaz; tarafsız olmalıdır. Örneğin mevcut krizde kolaylaştırıcı rolünü Belarus oynayamaz; çünkü toprakları üzerinden Rusya’nın Ukrayna’ya asker sokmasına izin vermiştir, ayrıca kendi ordusunun da işgale katılacağına dair iddialar bulunuyor.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ukrayna ve Rusya Dışişleri bakanlarıyla bir araya geldiği toplantıdan sonra Türkiye’nin müzakerelerde kolaylaştırıcı rolü oynamayı hedeflediğini söylemişti.

Lavrov, Çavuşoğlu ve Kuleba, 10 Mart'ta Antalya'daki üçlü görüşmede

Nota

Bir devletin, bir başka devlete yaptığı her tür konuda yaptığı yazılı bildirimlere nota denir. Basında genelde, iki ülke arasında yaşanan olumsuzluklar üzerine nota verilmesine sıkça rastlandığı için kamuoyunda olumsuz bir algıya sebebiyet verse de nota olumlu-olumsuz her alanda yazışmayı içerir

Tampon bölge 

Savaşan ülkeleri grupları ve birlikleri birbirinden ayırmak için oluşturulmuş tarafsız bölgelere denir. Bu bölgede asker bulunmaz. Eğer savaşan ülkeleri birbirinden ayıran bir ülke varsa, bu ülkeye de tampon ülke diye hitap edilir. 

Kıbrıs adasında KKTC ve GKRY’yi birbirinden ayıran bir tampon bölge bulunuyor. Bu askerden arındırılmış alan, ‘Yeşil Hat’ olarak da bilinir. Adayı ikiyen ayıran tampon bölgenin sorumluluğu Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ndedir.

Tarafsız ülkeler

Tarafsız ülkeler çıkan bir savaş durumlarında bizzat saldırıya uğramadıkları sürece taraf olmaz ve barış zamanları da dahil olmak üzere NATO veya Kolektif Güvenlik Antlaşması gibi bir askeri ittifakın üyesi değildir.

Örneğin İsveç 1814’ten bu yana hiçbir savaşa katılmamış, dünyanın en uzun süreli tarafsız ülkelerinden biridir. Hiçbir ittifaka üye olmasa da caydırıcı gücünü korumak için nüfusuna göre büyük sayılabilecek bir ordusu vardı.

Rusya’nın müzakere masasındaki ana taleplerinden biri, Ukrayna’nın NATO üyeliği hedeflerinden vazgeçip “tarafsız ülke” statüsünü kabul etmesi.

Toprak bütünlüğü

Bir devletin egemen güç olduğu sınırları koruması ve bölünmemesi ilkesi. Uluslararası hukuk kapsamında koruma altında olan bu ilke, ülkelerin güç kullanarak başka bir ülke tarafından bölünmesini zorlaştırıcı etki yapar.

Rusya, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü Kırım’ı ilhak ederek ihlal etmişti.

Uzlaşı belgesi / Mutabakat zaptı

İmzacı taraflar arasında ortak eylemlerin yapılmasının planlandığını belirten belgedir. Sıklıkla yasal olarak bağlayıcılığı olmadığı için kullanılır.

Ültimatom

Bir devletin başka bir devlete verdiği, tartışmaya veya karşı talebe izin vermeyen; sunulan isteklerin karşılanmaması durumunda savaşa kadar gidebilecek ağır sonuçlar tehdidinde bulunan notaya ültimatom denir. Genelde ültimatomdaki taleplerin yerine getirilmesi için kısa bir süre tanınır.

Yapıcı muğlaklık

Yapıcı muğlaklığın genellikle müzakerelerde; taraflar arasındaki makasın çok geniş olduğu konularda kullanıldığını görürüz. Tüm taraflar, anlaşmada veya açıklamada kullanılan muğlak dil sayesinde kâğıt üzerindekileri kendi çıkarlarına yarayacak şekilde yontup yorumlayabilir.  Ülkeler, kamuoyuna anlaşmayı anlatırken muğlak (belirsiz, anlaşılması zor) dil sebebiyle karşı tarafın taviz verdiğini söylerken, diğer taraf da kamuoyuna tam aksini anlatabilir.

Birçok akademisyene göre ‘yapıcı muğlaklık’ teriminin yaratıcısı, Soğuk Savaş’ın 1970 sonrası döneminde ABD dış politikasının şekillenmesinde tayin edici rol oynamış Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’dır.

Yaptırım

Bir ülkenin veya AB gibi aldığı kararların üyelerinde bağlayıcılığı bulunan süpranasyonel bir kuruluşun; bir ülkeyi veya spesifik bir kişiyi cezalandırmak için aldığı kararlar.