Kültür-Sanat

Hasan Göğüş’ten, ilginç tanıklıklarla diplomasi anıları: İki diyet birden yapıyorum, tek diyetle doymuyorum!

İlber Ortaylı: Talebem ve çok takdir ve hürmet ettiğim bir devletlu olarak Hasan Göğüş’ün hatıratını zevkle ve öğrenerek okudum ve her yetişen diplomat adayının okumasını tavsiye ederim

07 Mart 2022 18:30

T24 Kültür Sanat

En kıdemli büyükelçi” olarak 2018’de Dışişleri Bakanlığı’ndan emekli olan Hasan Göğüş, yaklaşık 42 yıllık diplomasi anılarını bir kitapta topladı. “Zor Başkentlerde Diplomasi” adıyla Doğan Kitap yayınları arasında çıkan kitapta, Göğüş, yarım yüz yıla yaklaşan diplomasi deneyimini, Türkiye ve dünyadan ilginç tanıklıklar eşliğinde paylaşıyor.

Halen T24’te köşe yazan emekli büyükelçi Hasan Göğüş’ün anıları için Doğan Kitap’ın hazırladığı tanıtım metninde “Diplomaside kritik işlerin üstesinden gelmek ustalık gerektirir. Hele ki bir diplomat bu mesleği zorlu başkentlerde yürütüyorsa... 2002’de Hindistan’a büyükelçi olarak atanan, ülkemizi Yunanistan, Avusturya ve Portekiz’de temsil eden Hasan Göğüş, diplomatlık anılarını okurla paylaşıyor” deniyor.

İlber Ortaylı: Takdir ve hürmet ettiğim bir devletlu

Kitabın ‘Sunuş’unu, emekli büyükelçi Hasan Göğüş’ün Mülkiye’den (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi) hocası olan Prof. Dr. İlber Ortaylı yazdı. Ortaylı’nın, kitabın başındaki yazısından bazı satırlar şöyle:

Diğer dallara göre diplomatlarımız hatıralarını daha çok yazıyorlar ama çoğunun anılarını kaleme almadığı da bir gerçektir. Basımdan evvel provalarını elime aldığım önümdeki önemli hatırat bir bakanlığın anotomisini ve diplomatın görev yolunun koridorlarını çiziyor. Delhi, Atina, Viyana gibi önemli merkezlerde, Lizbon’da ve nihayet Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı makamında görev yapan bir diplomatın Mülkiye’deki mezuniyetinden emekliliğine kadarki hayatını çok sürekli ve okunabilir biçimde başarıyla çiziyor. Talebem ve çok takdir ve hürmet ettiğim bir devletlu olarak Hasan Göğüş’ün hatıratını zevkle ve öğrenerek okudum ve her yetişen diplomat adayının okumasını tavsiye ederim. Burada özellikle Yunanistan’la ilişkilerimizin sakin geçtiği dönem olan Atina Büyükelçiliği’nin ama asıl önemlisi Viyana yıllarının okunmasını tavsiye ediyorum. Bu hatıratta Dışişleri Bakanlığı’nın en sakin tabiatlı, hadise çıkarmadan görevini yerine getirmeye çalışan mensubunun bazen sorunlu günlere girdiğini ve hareket tarzını göreceksiniz. Türk diplomatının işi zordur ama eski bir devletin memurudur ve kendi çözülmezse onu çıkmaza sokmak mümkün değildir.

“Tesadüfi diplomat”

Hasan Göğüş, kitabının girişinde kişisel serüvenini anlatırken, büyükelçi anılarını toplayan kitaplara da değiniyor:

Birçok meslektaşımın aksine Mülkiye’nin üçüncü sınıfında uluslararası ilişkiler bölümüne ayrılana kadar aklımda hariciyeci olmak yoktu. Dışişleri koridorlarında sayıları gittikçe azalsa da aynı soyadı taşıyanlara sık rastlanır. Bazı çevrelerde hariciyecilerin ‘monşer’ diye yaftalanmasında bilinçaltındaki nedenlerden biri belki de budur. Ama geniş bir aile olan Göğüş’lerden çıkan ilk diplomat ben oldum. Üstat Yakup Kadri Karaosmanoğlu 1934’te Tirana’da başlayıp 1954’te Bern’de noktaladığı büyükelçilik yıllarına ait anılarını ‘Zoraki Diplomat’ isimli kitabında toplamıştı. Eski müsteşarlarımızdan Ali Tuygan ise 2012’de yayımlanan kitabını herhalde mesleğini severek ve isteyerek yaptığını vurgulamak için ‘Gönüllü Diplomat’ olarak isimlendirmişti. Yine meslek büyüklerimizden Zeki Kuneralp’in kitabına mütevazılığından ötürü ‘Sadece Diplomat’ adını verdiğini tahmin ediyorum. Bu seriyi devam ettirmek gerekirse Dışişleri’ne büyük bir tutkuyla girmediğimi göstermek için benim de bu kitaba bir ara ‘Tesadüfi Diplomat’ adını vermek aklımdan geçti.”

 

Kitaptan tadımlık bölümler

İnsan Sabrı Çatlatangil

Dairelerdeki görevlerimize başlamadan önce Mehmet Baydur toplantı salonunda zamanın Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil bize hitap ederek bazı tavsiyelerde bulundu. Bunlar arasında ‘Göreve talip olunmaz, görev tevdi olunur’ sözünü hiç unutmuyorum. Torpilin önüne geçmek üzere iyi niyetle dile getirilen bu tavsiyeye pek de riayet edilmediğine ileriki yıllarda sıkça şahit oldum. İlk bakanım İhasan Sabri Çağlayangil’e bazı muhaliflerince ‘İnsan Sabrı Çatlatangil’ diye isim takılmış olsa da adı geçen her zaman devletin itibarına önem veren, bakanlığın geleneklerini bilen ve saygı gösteren bir politikacı olarak hatırlanır. Bakanlığı döneminde bir şube müdürü 1977 seçimlerinde ana muhalefet partisinden aday olup kazanamadığında bakanlığa geri dönünce kendisine haber gönderip endişe etmeden görevine devam etmesinin güvencesini verdiği söylenir.”

Dışişleri’ndeki albay

12 Eylül ertesinde bütün bakanlıklarda sıkıyönetim komutanlıklarını temsilen irtibat subayı olarak birer albay görevlendirilmişti. Dışişleri Bakanlığı’na atanan albay, dış politikaya pek karışma ihtimali bulunmadığından bakanlık yemekhanesinin iyileştirilmesi, bakanlığa giriş ve çıkışların daha güvenli hale getirilmesi gibi idari düzenlemelere ağırlık vermişti. 12 Eylül döneminin ilk aylarında genel sekreter olarak görev yapan İlter Türkmen’den Cenevre’deyken, albayın bir gün kendisine imzalatmak üzere kılık kıyafet genelgesi getirdiğini, kendisinin de biz diplomatların merkez maaşları her ne kadar düşük olsa da herkesin takacak şık bir kravat sahibi olduğunu vurgulayarak genelgeyi kibarca geri çevirdiğini dinlemiştim.

“Kıbrıs’taki işgal kuvvetlerine karşı olumlu oy”

Bakanlığımızın bilinen sefiri kebirleri arasında belki Osman Olcay’la birlikte maiyetinde çalışmadığım birkaç büyükelçiden biri olan Coşkun Kırca’nın kıvrak zekâsını anlata anlata bitiremezler. New York’ta Kıbrıs’la ilgili bir toplantıda Kıbrıs’taki işgal kuvvetlerinin geri çekilmesini öngören bir karara talimat filan istemeden olumlu oy kullanmış. Hayretler içerisinde kalarak sual edenlere de, ‘Türk kuvvetleri adada uluslararası hukuka uygun bir şekilde bulunuyor, üstümüze almaya gerek yok’ diye oyunu izah etmiş.

Semra Özal’ın terzisi kraliyet yemeğinde

“(Londra’da) Muhteşem Süleyman sergisinin açılışı Galler Prensesi Diana ile Başbakan Turgut Özal’ın eşi Semra Özal tarafından yapıldı. Bizim basın, törende yaptığı konuşmada Kanuni’nin İngilizcesini ‘law maker’ yerine aşk yapıcı anlamına gelen ‘love maker’ şeklinde telaffuz ettiği gerekçesiyle Prenses Diana’nın kahkahalarla güldüğünü iddia ederek Semra Özal’a epey yüklendiler. Aslında Semra Özal büyük bir medeni cesaret göstererek konuşmasını pek hakim olmadığı İngilizce dilinde yapmıştı. Ufak tefek hatalar dışında iddia edildiği gibi ciddi bir falsosu olmamıştı. Esasen fıkırdamaya pek meyilli Prenses Diana, kendisinden sonra söz verilen Semra Özal’ın, mikrofon boyuna göre kısaltılırken tebessüm etmişti. Gazeteciler muhtemelen bu pozu yakalayıp kendilerince bir mizansen yaratmış olabilir. Semra Özal ziyareti sırasındaki aslı sorunu beraberinde getirdiği özel terzisini akşam yemeğinde kraliyet ailesinin de yer aldığı baş masaya oturtmak istemesinde yaşadık. Bu soruna da kişisel terzisini saray protokolüne ‘özel sekreteri’ olarak takdim ederek çözüm bulduk.

“Türkiye tanındıkça AB’ye girme şansı azalır!”

1980’li yıllarda Türkiye’yi daha iyi tanıtarak AB’ye giriş sürecimizi hızlandırmak amacıyla bazı büyük AB başkentlerinde PR şirketlerinin hizmetlerinden yararlanılırdı. Bu çerçevede İngiltere’de de dünya çapında ünlü Saatchi&Saatchi şirketiyle anlaşılmıştı. Osman Olcay bunu duyunca, her zamanki nüktedanlığıyla ‘Türkiye’yi tanıtmakla büyük bir hata yaptığımızı, tanıtıldıkça Türkiye’nin AB’ye girme şansının azalacağını’ söylemişti. Aradan 30 yıl geçmesine rağmen AB ile ilişkilerimizde bir arpa boyu yol alamamış olmamız acaba Osman Olcay’ı haklı mı çıkarmıştı?

Hindistan’da aniden artan Türk ölümleri

Hindistan’da yerleşik Türk vatandaşlarının sayısı, büyükelçiliğimiz personeli hariç tutulursa bir elin parmakları kadar azdı. Bir ara cenaze nakli için işlem yaptırmak üzere konsolosluk şubemize yapılan başvurularda kayda değer bir artış yaşanmaya başlayınca meraklandım. İbraz edilen ölüm raporlarının aynı klinikten alınmış ve aynı doktor tarafından imzalanmış olması, ölüm nedeni olarak da hep kalp krizi gösterilmesi bu işin içinde bir iş olduğuna ilişkin şüphelerimi artırıyordu.

Bir keresinde cenaze sahibini odama çağırıp biraz üstüne gidince, müteveffanın böbrek nakli için Hindistan’a geldiğini itiraf etti. Sözü geçenin organ nakli şebekesinin Türkiye bağlantılarına ilişkin bilgileri Ankara’ya rapor ettim. Önce bir ses çıkmadı. Ben Türkiye’ye döndükten iki sene sonra Ocak 2008’de Türk basınında Hindistan’da böbrek nakli yapan bir şebekenin çökertildiğine, Yeni Delhi yakınlarındaki Gurgaon ilçesinde Amit Kumar isimli bir doktorun sahip olduğu özel bir klinikte son 10 yılda 600’e yakın böbrek nakli gerçekleştirildiğine, fakir Hintlilerden 1000 dolara satın alınan böbreklerin yabancı ülkelerden gelen hastalara 25 bin dolar karşılığında yapılan ameliyatlarla nakledildiğine ilişkin haberleri görünce hiç şaşırmadım. Klinik ve doktorun ismi, kaybettiğimiz Türk hastalar için düzenlenen ölüm raporundakilerle aynıydı.

27 Nisan e-muhtırasını ilham verici bulan devlet başkanı

(Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’ne üye olmasına ilişkin adaylık) kampanyası boyunca özel temsilci olarak görevlendirilen 10 büyükelçi öncelikli olarak yerleşik büyükelçiliklerimizin bulunmadığı Afrika, Karayipler ve Latin Amerika ile Asya-Pasifik bölgelerinde toplam 67 ülkeyi ziyaret ettiler. Özel temsilci büyükelçilerden Ankara’ya ilginç anılarla dönenler de oluyordu. Fiji’ye giden büyükelçimiz Nezihi Özkaya dönüşünde anılan tarihte askeri rejimle yönetilen ülkenin devlet başkanının görüşme sırasında Türkiye’deki 27 Nisan 2007 tarihli e-muhtırasını çok ilginç bulduğunu ifadeyle ileride, kendisinin de darbe yapmadan bu yönteme başvurabilmesi için ilave bilgi talep ettiğini söylediğinde çok gülmüştük.

Pangalos: Tek diyetle doymuyorum!

Papanreu hükümetinde başbakanlığa getirilen Theodoros Pangalos (…) bir gece beni parlamentodaki çalışma odasında kabul etti. Görüşmemiz 15-20 dakika geç başladı. Odaya girdiğimde beni gömlekle ayakta karşıladı. Şişmanlıktan ceketine sığamaz hale gelmişti. Aynı zamanda ince bir mizah anlayışına sahip olan Pangalos, bir keresinde Cumhurbaşkanı Papulyas kendisine ne zaman diyete başlayacağını sorduğunda, bir değil iki diyet birden yaptığını, çünkü bir diyetle doymadığını söylemiş…

Eski Yunanistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos

Hasan Göğüş kimdir?

Gaziantep’te 1953 yılında doğan Hasan Göğüş, 1976’da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977’de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği’nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği’nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği’nde müsteşar, AGİT’te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı. Merkezde, Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü’nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Büyükelçi olarak Türkiye’yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon’da temsil eden ve 23 Ekim 2018’de Dışişleri Bakanlığı’ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, T24’te dış politika konusunda yazılar yazıyor.

Künye

Yazar: Hasan Göğüş

Kitap: Zor Başkentlerde Diplomasi

Yayınevi: Doğan Kitap

Editör: Necla Feroğlu

Kapak tasarımı: Taylan Polat

Sayfa adedi: 222