Cumhuriyet yazarı Özgür Mumcu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Sabahlara kadar ülkem için kendi kendime tartışıyorum" ifadesiyle ilgili olarak "Herkes bilir ki vicdanı rahat olanların gece kafasını yastığa koyduğunda hissettikleri huzura paha biçilmez. Size de iyi gelebilir" dedi.
Özgür Mumcu'nun "Bahçeli’nin uykusu" başlığıyla yayımlanan (15 Şubat 2017) yazısı şöyle:
Kısa bir zaman içinde başkanlık sisteminin en büyük muhalifinden en büyük savunucusuna dönüşen Devlet Bahçeli, geçen hafta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kendisi hakkında yazdığım yazılar da hatırlatılmış. Sayın Bahçeli ise şöyle demiş:
“O dediğiniz şahıstan farklı düşünüyorum, sabahlara kadar da ülkem için kendi kendimle tartışıyorum.”
Bahçeli’nin başkanlık sistemine “evet” demesini eleştirdiğim yazılarda sabahlara kadar kendi kendisiyle tartışıp tartışmadığını sormuş değilim. Sağ olsun belirtti ve öğrenmiş olduk. Bu konuda düzenli bir uykunun insanın zihni melekesi açısından öneminin altını çizmekten başka yorum yapmam mümkün değil.
Aynı açıklamada, beni “o dediğiniz şahıs” diye tanımlamış ve benden farklı düşündüğünü söylemiş. Oysa kendisi hakkındaki yazılarımda “ben şöyle düşünüyorum, siz de böyle düşünün” şeklinde bir tavrım olmadı.
Aksine, sadece basit, hem de çok basit bir soru sordum sayın Bahçeli’ye.
Anayasa değişikliğinin yolunu açan çağrısında şunu söylemişti:
“Başkanlık sistemine geçme arzusu taşıyanlar bir fiili durum yaratmışlardır. Bu fiili durum, bu şekliyle devam ederse Türkiye, bir kriz ve kaos ortamına sürüklenebilir. TBMM’ye bir metnin getirilmesinde yarar vardır.”
Kriz ve kaos ortamı yaratacağını söylediğiniz bu fiili durumu neden bir anayasa kuralı haline getirmek için uğraşıyorsunuz?
Bahsettiğiniz kriz ve kaosu açıklar mısınız?
Sayın Bahçeli ayrıca geçen hafta “Anayasa değişikliği kapsamındaki ‘evet’ kararımızda, yakın tehditler belirleyici olmuştur” demiştir.
Kendisine kararında belirleyici olan “yakın tehditlerin” neler olduğunu sormuştum.
Herhalde bu soruların cevabını, sabahlara kadar kendi kendine tartıştığını söylemesiyle almak mümkün değildir. Dolayısıyla Devlet bey hâlâ söylediklerini izah edebilmiş değildir. Böylelikle neden evet oyu verdiği de hâlâ anlaşılamamıştır. Bırakın beni, kendi partisinin milletvekillerini ve genel başkan yardımcısını dahi ikna edememiştir. Sebebi ise basit. İktidarın başkanlık projesine verdiği destek için gösterdiği kaos, kriz ve tehdit gerekçelerinin ne olduğunu anlatmamakta ısrar etmektedir.
Hatam, Meclis’in en büyük dördüncü partisinin genel başkanının açıklamalarını ciddiye almak mı oldu? Bir seçmen olarak kriz, kaos ve tehdit gibi iri ve korkutucu gerekçelerin ne olduğunu öğrenmek istemek doğal değil mi?
Sayın Bahçeli, benim gibi düşünmenizi beklemiyorum. Zaten mesele de o değil. Dilediğinizi düşünün de neyi, neden düşündüğünüzü anlatın lütfen.
Sabahlara kadar kendi kendinize tartışmanızda bir mahzur yok. Gelgelelim, demokratik bir rejimde, siyasi parti liderlerinin bu tartışmayı kamuoyunun önünde yapması gerekir ki seçmen aydınlanmış bir iradeyle sandığa gitsin.
Hem kim bilir, öyle yaparsanız siz de rahatlar ve akşamları huzurlu uyursunuz.
Herkes bilir ki vicdanı rahat olanların gece kafasını yastığa koyduğunda hissettikleri huzura paha biçilmez. Size de iyi gelebilir.