Yaşam

Vejetaryen ve Veganlar İçin Hayatı Kolaylaştırmanın bir Yolu: Veggistanbul

Veggistanbul, İstanbul’da yaşayan iki kadının gittikleri mekânlardaki yemek seçeneklerini fotoğraflamasıyla başlayan bir Instagram projesi

30 Nisan 2015 16:19

Lineofflights*

Veggistanbul'un kurucuları Merve ve Yaprak'la vegan ve vejetaryen yaşam tarzını benimseme ve paylaşma serüvenlerini

Veggistanbul, İstanbul’da yaşayan iki kadının, Merve ve Yaprak’ın gittikleri mekânlardaki yemek seçeneklerini fotoğraflamasıyla başlayan bir Instagram projesi. Proje sadece yemek seçeneklerini sunmakla sınırlı kalmamış, sonrasında alternatif bir yaşam tarzını da anlatarak Instagram, Facebook, Twitter ve bir web sitesi gibi mecraları da içine alarak devam etmiş. İki kadının birlikte giriştikleri bu macera tüm hızıyla devam ediyor. Et yememe kararı alan/alacak herkesi de sitelerine bekliyorlar.

Öncelikle merhaba, Veggistanbul projenizi sizin gözünüzden görmek gerekirse bu yola çıkmaya nasıl karar verdiniz?

M: İki yıldır vejetaryenim. İlk vejetaryen olduğum dönemde sıklıkla dışarıda yemek yediğim için neler yiyebileceğim konusunda sıkıntı yaşadım. Aynı zamanda çevremden gelen pek çok soruyu cevaplamaya çalışıyordum. Bir Instagram hesabı açarak en azından kendi yediklerimi, pişirdiklerimi paylaşıp benimle benzer sıkıntıları olan kişilerle iletişime geçebileceğimi düşündüm. Hesap adı aldıktan sonra, hayatımda bazı değişiklikler oldu ve bu konu önceliğim olmaktan çıktı. Sonrasında Yaprak’la tanışıp, arkadaş olduk. Bu süreçte o vejetaryen olmaya karar verdi ve Veggistanbul diye bir fikrim olduğundan bahsettim. “Neden hemen başlamıyoruz?” diyerek paylaşımlara başladık.

Y: Ben 10 aydır vejetaryenim. Merve ile Twitter üzerinden tanışıp, buluşmaya karar verdik. Benim vejetaryen olma sürecimde bana en büyük destek Merve’den geldi diyebilirim. Bu süre içerisinde alternatif neler yiyebiliriz diye düşünmeye başladık. Sonrasında, “Bu şehirde bizim gibi vejetaryen ve vegan birçok insan var. Neden keşfettiğimiz yerleri onlarla da paylaşmayalım?” diye düşündük ve böylece Veggistanbul doğdu.

M: İlk baştaki amacımız biraz daha hangi mekânda vejetaryen veya vegan yemekler var, fiyatları nedir anlamaktı. Tam bir yıldır bu hesabı kullanıyoruz. Bu süreçte Yeşilist’te “Etsiz Pazartesi” başlığıyla tarifler ve ilgili yazılar yazmaya başladık. Tabii söylemek, paylaşmak istediklerimiz çoğaldı. Yeni kişilerle tanıştık, vegan/vejetaryen olduktan sonra neler yaşadıklarını paylaşmak istedik.

İki kadın olarak birlikte kendi projenizi oluşturmak nasıl bir şey?

Y: Ben içinde bulunduğumuz bu projeden çok gurur duyduğumu söylemek istiyorum öncelikle. Bizim Veggistanbul’u yaratırken amacımız, et tüketilen bir yaşama alternatif bir yaşam ve mutfak kültürünün olduğunu insanlara gösterebilmekti. Önemli olan et tüketen insanın kafasında bir soru işareti oluşturmaktı. O nedenle bu projenin her aşaması bizim için heyecan ve gurur verici ilerliyor diyebilirim kendi adıma. Bu noktada iki kadın olmamız ise hem dostluğumuzu, hem de kızkardeşlik bilincimizi pekiştirdi diye düşünüyorum. Bu proje bir noktada kendi adıma kadın ve vejetaryen kimliğimin bir gururu.

M: İki kadın olarak bir projeye inanmak, sürekli fikirler üretmek, bunları başkalarıyla paylaşmak hem çok keyifli, hem de zorlayıcı.

Çevrenizdekilerin bu projeye bakışı nasıl oldu? Başta nasıldı, şimdi nasıl?

Y: İnsanlar en başından beri her zaman desteklediler bizi. Ancak şu anda Veggistanbul’un kat ettiği aşamalardan çevremizdeki insanların da mutluluk duyduğunu düşünüyorum. Etrafımızdaki erkekler, en başından beri etsiz bir yaşamın kendileri için mümkün dahi olamayacağını söylediler. Biz paylaşımlarımızla bu algıyı kırmayı amaçlıyoruz esasen. “Et yemeden de gerekli protein ihtiyacınızı karşılayabilir, sağlıklı olabilirsiniz.” diyoruz aslında.

M: Sanırım benim çevremdeki herkes için şaşırtıcı bir karardı. Et yememem bir inatlaşma gibi görülüyordu. Sürekli olarak projeyi eleştiren, bunun hakkında verimsiz ve klişelerle dolu tartışmalar açan kişiler de var. Karşınızdaki kadın ya da erkek olsun fark etmiyor, et yemeyi bırakmanız zaten başlı başına kadınların yapabileceği bir şey olarak damgalanıyor. Her vejetaryen/veganın yaşadığı gibi ben de erkeklerden protein konusunda bol bol  tavsiyeler aldım. Konuştuğum erkeklerin birçoğundan daha çok spor yapmama rağmen onların protein ihtiyaçları benden hep çok daha fazlaydı. Hala sağlıklı ve ‘hayatta’ olmamız birçok kişinin bakışını değiştirdi, vejetaryen ya da vegan olmanın da mümkün olduğunu gördüler.

Takipçilerinizin cinsiyeti genelde kadın mı? Kadınlıkla ile vejetaryenlik/veganlık arasında ilişki var mı, varsa nasıl bir ilişki sizce?

M: Takipçilerimizin çoğu kadın. Özellikle, Facebook ve Instagram hesaplarımızı takip edenler ve bizimle iletişim kuranlar genellikle kadınlar.

Y: Vejetaryen/vegan yaşam sömürüye, tahakküme ve erkliğe karşı bir duruşu içerisinde barındırıyor diye düşünüyoruz. Ben feminist bir kadınım, türcülüğe karşı da aynı hassaslığı içinde barındırması gerektiğini düşünüyorum. Erkeklerin et ile olan ilişkisine feminizm üzerinden sorular soran eserlerin ve sosyolojik çalışmaların var olan algıları sarsmak anlamında önemi büyük.

M: Et yemek ve erkeklik arasında bağa, günlük hayatımızdaki konuşmalarda bile tanık olabiliyoruz. Bu konuyla ilgili Türkçe bulunabilecek en iyi kaynak Carol J. Adams’ın Etin Cinsel Politikası kitabı. Kitapta farklı tartışmaları okumak, bu konu üzerine de ilk defa düşünüyorsanız sizi şaşırtabilecek bir sürü fikirle tanışmak mümkün.

Peki sizin vejetaryen olmaya karar verirken temel aldığınız ilkeler neydi?

Y: Ben evde kedilerimi severken, bir ineği yememin gerçek sevgi olmadığı üzerine düşündüm ve et tüketimimi sonlandırdım.

M: Ben biraz daha ekolojik bir yerden yola çıkarak bu kararı almıştım. Bireysel olarak kendi yaşantımda tüketimimle ilgili bir karar alarak hem doğaya, hem de vicdanıma daha saygılı olabileceğimi düşünüyorum. Bir yandan da başka bir canlıyı yemeye ihtiyacım olmadığına inanıyorum.

 

Duyduğumuza göre ikiniz de sosyal bilim mezunu olmanıza rağmen websitenizi kendiniz oluşturmuşsunuz, bu süreç nasıldı? Zorlandınız mı?

M: Evet, ikimiz de lisans eğitimlerimizi İstanbul’daki iki farklı üniversitenin sosyoloji bölümlerinde tamamladık. Yaprak aynı zamanda tiyatro eleştirmenliği bölümünde yan dal yapmış. Ben de lisans sonrasında çatışma çözümü üzerine yüksek lisans yaptım. Web sitesi yapmaya karar verdiğimizde arama motoruna “alan adı nasıl alınır?” diyerek başladık. Sanırım bu ne durumda olduğumuzu özetliyordur. Etrafımızda bu işten anlayan, anladığını düşündüğümüz kişilere sorduğumuzda zor olduğunu, blog açmanın yeterli olacağını söylediler. Söz dinlemedik(!) ve bulduğumuz videoları izleyerek, forumları okuyarak öğrendik herşeyi.

Y: Biz maddi bir destekçimiz olmadan bu süreci birlikte üstlendik. Altından da kalkabildiğimizi düşünüyorum. İnsanlar siteyi herhangi bir destek almadan açtığımızı duyduğunda şaşırıyor. Komik ama sanıyorum insanlar teknoloji konusunda kadınların bir şey başaramayacaklarına inanıyorlar. Bu şaşırma hali bununla ilgili diye düşünüyorum.

Vejetaryen/Vegan olmak isteyenlere önerecekleriniz neler? Siz neler yapıyorsunuz ve nereleri takip ediyorsunuz?

Y: Alışkanlıklarına bağlı bir insan olduğumdan ben #etsizpazartesi ile başlamıştım et tüketmemeye. Bu noktada bu alışkanlığın, bu süreçte kendini manevi olarak hazırlamanın önemli olduğunu düşünüyorum. Hiçbirimiz anne karnından vejetaryen ya da vegan doğmuyoruz. Alışılmış olanlardan vazgeçme evresinde alternatif tarifleri bilmek kadar bu kararı neden aldığınızı da bilmek önemli oluyor. Siz bu kararı ne gerekçeyle aldığınızı insanlara anlattığınızda insanlar size saygı duyuyor, merak ediyor.

M: Bu konuda sık sık e-mail alıyoruz. Önerdiklerimiz de kendi tecrübemizle sınırlı. Yemek yapmak, yemek blogları okumak en çok hoşuma giden şeyler arasında. Yurtdışından vegan/vejetaryen blogları okuyorum genellikle, harika tarifler veriyorlar ama malzemelerin neredeyse sadece iki ya da üçünü Türkiye’de bulmak mümkün. Bu bloglara bakanlar hayal kırıklığı yaşayıp “ben ne yiyeceğim” demesinler. İşlenmiş yiyecekler vegan/vejetaryen olsun olmasın, tüketmeyi tercih ettiğimiz şeyler değil zaten. Biraz yaratıcılık ve araştırmayla kolayca erişebildiğimiz ürünlerle de besleyici ve lezzetli yemekler yapmak mümkün oluyor.

Y: Biz bu aralar en çok alternatif tarif ve mekânlarla ilgileniyoruz. Menüdeki sebze sotenin vejetaryen bir lezzet olmaktan uzak olduğunu insanlara kanıtlamaya çalışıyoruz. Yeni açılan lokantaları, eskiden beri var olanların da etsiz tariflerini keşfetmeye çalışmakla meşgulüz. Bunun dışında tüketim alışkanlıklarımızı da sorguladığımızdan çevre ve hayvan dostu ürünleri araştırmakla, organik yaşamın imkanlarını bulmaya çalışmakla da ilgileniyoruz. Merve çok uzun bir süre mayasını yaşatarak ekşi mayalı ekmekler yaptı örneğin. Bunun dışında #dikkatlipazartesiuygulaması ile tüketim çılgınlığından da uzak durmaya çalışıyoruz.

Bu yazı 5harfliler.com'da yayımlanmıştır.