Yaşam

Vedat Milor: Bayağıistan'a doğru gidiyoruz; vasat, kolektif gerginlikle ortaya çıkan bir nevi hastalık gibi

"Toplumda ‘sen benim kim olduğumu biliyor musun' duruşu var."

11 Kasım 2018 10:21

Türkiye’nin önde gelen gastronomi yazarlarından Vedat Milor, kendisini ‘gurme’ olarak görmediğini söyledi. ‘Gurme’ kelimesiyle ne kastedildiğini bilmediğini ve tanımı belli olmayan şeylerden rahatsız olduğunu ifade eden Milor, “Benim seçici bir damağım var” dedi.

Dana önce Türkiye için yaptığı ‘Vasatistan’ tanımının, “Her şeyde taklitçilik, derine inememe, kalite arayışının olmaması, onun yerine göz boyamaya çalışmak, her konuya ciddi yaklaşmak yerine daha çok ‘mış’ gibi yaklaşmak demek” anlamına geldiğini kaydeden Milor, Hürriyet Pazar’dan Hakan Gence’nin “Bizde çoğu şey vasat mı” sorusuna da şu cevabı verdi:

“Aslında vasatın da altında. ‘Bayağıistan’a doğru gidiyoruz. Çünkü gösteriş, bol laf yapmak öne çıkıyor. Her alanda bir işi yapmak yerine yapmış, etmiş gibi konuşmak daha yaygın. Bunun sonucunda birçok iş eksik ve kötü yapılıyor. Bunun yanında kolektif bir gerginlik de var. Vasatlık da kolektif gerginlikle ortaya çıkan bir nevi hastalık gibi.”

Ellerinif titremesine Parkinson hastalığının değil, geçirdiği civa zehirlenmesinin sebep olduğunu da açıklayan Milor’la Gence’nin yaptığı söyleşinin öne çıkan bölümleri şöyle…

Twitter’da patlamayı “Menemen soğanlı mı soğansız mı olmalı” sorusuyla yaptınız. Ardından “Doblo nedir, bilmiyorum” dediniz. Bunları biraz da ses getirme dürtüsüyle mi paylaştınız?
- Hayır, niyetim tartışma yaratmak değildi, merak ettim. Doblo’yu da, yemin ederim, bilmiyordum. Türkiye’deyken zaten Adalar’da yaşıyorum, orada da polis arabası ve ambulans dışında araç yok.
Peki, şimdi bir anket yapsak... Neyi merak edip sormak istersiniz?
- Bir kızla ilk çıktığınızda hesabı kim ödemeli? Gençler ne düşünüyor, merak ediyorum. 
Sizce?
- Bizim dönemimizde çıktığımız kızlar varlıklı ailelerden gelirdi ama hesap ödemezlerdi. Kızım 16 yaşında. Bir baba olarak onun, hesabın yarısını ödemesini isterim. Çünkü hepsini erkek verirse, kız üzerinde bir hak iddiası doğuyor.

(...)

‘Vasatistan’dan ‘Bayağıistan’a doğru gidiyoruz
En son ‘Vasatistan’da kıymet bilmek üzerine bir tweet attınız. Ne demek ‘Vasatistan’?

- Her şeyde taklitçilik, derine inememe, kalite arayışının olmaması, onun yerine göz boyamaya çalışmak, her konuya ciddi yaklaşmak yerine daha çok ‘mış’ gibi yaklaşmak demek. Bu hemen her alanda geçerli. İyi iş çıkaran az insan var. Vasat ülkemizde norm olmuş gibi. 
Yani bizde çoğu şey vasat mı?
- Aslında vasatın da altında. ‘Bayağıistan’a doğru gidiyoruz. Çünkü gösteriş, bol laf yapmak öne çıkıyor. Her alanda bir işi yapmak yerine yapmış, etmiş gibi konuşmak daha yaygın. Bunun sonucunda birçok iş eksik ve kötü yapılıyor. Bunun yanında kolektif bir gerginlik de var. Vasatlık da kolektif gerginlikle ortaya çıkan bir nevi hastalık gibi.
Biraz daha açar mısınız?

- Hepsi birbirine bağlı. Mesela restoran ıstakozu iyi servis edemiyor, sen buna bozuluyorsun. Ardından şoföre ters bir şey söylüyorsun, o sana kızıyor ve başkasına ters laf ediyor. Ortada zincirleme bir şekilde negatif enerji dolaşıyor. 

(...)

Bir sosyoloji doktoru olarak toplumumuzu nasıl yorumluyorsunuz?
- Tüm toplumda ‘sen benim kim olduğumu biliyor musun’ duruşu var.
 Nasıl yani?
- Çok imtiyaz bekliyoruz. Bir diğer şey de; bazı şeyleri kendine hak görme durumu. İnsanlar, en küçük bir avantajı hakkı olmadığında bile dibine kadar kullanıyor. Bunu, dünya görüşü ne olursa olsun, -istisnalar hariç- toplumun genelinde görüyoruz. Buna paralel olarak bir de, insanlar kendini iyi hissetmek için başkasını ezebiliyor. “Senin iyiliğin için” lafının altında bile karşısındakini küçümseme, ezme ve laf sokma var.
Neden böyle olduk?
- 1979’a gitmek lazım. O zaman Kenan Evren’in bir deyişi vardı: “Sosyal uyanış, ekonomik gelişimi aştı.” Ondan sonra tüm sivil toplum kuruluşları, üretici birlikleri dağıtıldı. Ve giderek toplum izole oldu. İnsanların hoşnutsuzluklarını kolektif bir şekilde belirtecekleri mecralar giderek ortadan kalktı. Sosyal medyayla birlikte bazı yaşam tarzlarına özenme ortaya çıktı. Reklam endüstrisi gelişti.
Bunlar yemek zevkimizi etkiliyor mu?
- Kesinlikle. Her şeyden önce daha çok yiyoruz. Kalite çok düştü. Gerektiğinden çok yiyoruz, abur cuburu ya da kötü şeyleri tercih ediyoruz, iyi tatları unuttuk.


Söyleşinin tamamını buradan okuyabilirsiniz.