24 Eylül 2018 21:24
T24 & İKSV
26 Mayıs-25 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen 'Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi'nin teması 'Serbest Mekân'. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) koordinasyonunu yürüttüğü Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü Kerem Piker yapıyor. Piker'in küratörlüğündeki 'Vardiya' kapsamında dünyanın dört bir yanından mimarlık öğrencileri Venedik'i ziyaret edecek, paylaşacak, üretecek ve bienali deneyimlemenin yanı sıra onun bir parçası haline gelecek. 10’ar kişilik gruplar halinde Venedik’e gelen her bir 'vardiya', ayrı bir konuda atölyeler gerçekleştirecek. Vardiya’ya katılan öğrencilerin yaptıkları işleri, öğrenciler, küratör ve atölye yürütücüleriyle gerçekleştirilen söyleşileri ve Vardiya’dan haberleri T24’ten takip edebilirsiniz…
Dünyanın en önemli mimarlık etkinlikleri arasında yer alan Venedik Bienali’nin Türkiye Pavyonu, Vardiya projesi ile takipçilerinin karşısına çıkıyor. Bu kapsamda Venedik’e gelen 9. Vardiya'nın çalışma teması “Venedik: Yüzeyler, Geometriler, Dokular, Renkler“ idi.
Öğrenciler "Dolmus Architekten" ofisinden mimar Gani Turunç, Vitra Design Museum Küratörü Jolanthe Kugler, Zürih ETH’dan Prof. Dr. Mehmet Erbudak ve Ressam Jörg Niederberger ile düzenlenen atölyelere katılan öğrenciler Vardiya'nın sonunda baskı yöntemini kullanarak üçgenlerin renklerle oluşturabileceği etkileri sergisinin “beyaz yelkenleri“ üzerine uyguladı.
Atölyenin yütücü ekibi Mehmet Erbudak, Jörg Niederberger, Gani Turunç T24 için kaleme aldıkları yazıda yaptıkları çalışmaları şu sözlerle ifade etti:
"9. Vardiya çerçevesinde bir araya gelen öğrencilerle “Venedik: Yüzeyler, Geometriler, Dokular, Renkler“ konulu atölyede buluştuk. Atölye üç etap olarak düzenlendi: 1. Kavramın tanımlanması; 2. Geometrik analiz ve deformasyon; 3. Serbest üretim.
Çalışmalarımıza İsviçre’de "Dolmus Architekten" ofisinden mimar Gani Turunç ile birlikte “Ornament“ kavramını bireysel gözlemlerle tanımlayarak başladık. Bienali ve kenti gezen öğrenciler kendilerine göre “ornament” olarak tanımladıkları doku ya da yüzeyleri kaydettikten sonra tüm katılımcılara sundu. Birinci etapta öğrenciler, konunun bireysel algıya ve deneyime göre ne kadar yoruma açık ve tanımlanamayacak kadar çok yönlü olduğunda fikir birliğine vardılar. Vitra Design Museum Küratörü Jolanthe Kugler sunumunda “bezeme“ konusunun Mimarlık ve Tasarım tarihinde etkilerini tüm yönleriyle ele aldı.
San Marco Kathedrali’nin zemin mozaikleri eşsiz bir renk ve geometri zenginliği ile günümüze kadar ihtişamını korumakta. Zürih ETH’dan Prof. Dr. Mehmet Erbudak katılımcılarla buradan seçtiği bazı doku örneklerini matematiksel olarak sınıflandırdı. Bunun için matematikçilerin Grup Teorisini kullanarak, kristalograflar için atom düzeneklerini sınıflandırma yönteminden yararlanıldı. Bu yöntem daha önce Granada kentindeki Alhambra Sarayı’nda kullanılmıştı. Analiz edilen tarihsel mozaikler katılımcılar tarafından soyutlandıktan sonra, herkes kendi bezemelerini tasarladı.
Ressam Jörg Niederberger ise öğrenciler ile tasarım sürecinin zihinsel etkinlik olmaktan uzaklaştırıp, el işi ve duyusal yönünü ön plana çıkarmak için değişik eksersizler ile çalışmaya başladı. Baskı yöntemini kullanarak üçgenlerin renklerle oluşturabileceği etkileri deneyimlediler. Bunu ardından grup olarak tasarım sürecini Vardiya sergisinin “beyaz yelkenleri“ üzerine uygulamak üzere kolları sıvadılar. Dört köşeden başlayarak yapılan üçgen baskılar sonunda tek bir tablo olarak bitirildi. Sergi mekanına tekrar asılan yelken, ziyaretçilerin ilgisine sunuldu. Katılımcılar tüm hafta boyunca edindikleri farklı deneyimlerle Venedik'ten ayrıldı."
Peki yürütücü ekibin anlatımlarını öğrenciler nasıl görüyor? Vardiya’yı deneyimleyen öğrenciler anlatıyor…
İsmail Seleit: Vardiya haftası çok şaşırtıcıydı. Venedik'e gelmeden önce her şey çok iyi organize edilmiş ve açık bir şekilde bildirilmişti. Ve bu hafta çok yüksek düzeyde ilham kaynağı oldu.
Sezin Sarıca: Gerçekten çok üretken ve enerjisi çok yüksek bir ortam. Hem Bienal mekanı, hem de bizim vardiyamızın konusunun multi-disipliner öğretilerinin olması ve yürütücülerimiz dahil herkesin arasındaki paylaşım çok heyecan verici.
Alihan Sağlam: Vardiya'da zaman hızla akıp geçiyor. Yorucu olmadan keyifli bir şekilde üretim yapıyoruz.
Coşan Karadeniz: Vardiya'da zaman hızla akıp geçiyor. Yorucu olmadan keyifli bir şekilde üretim yapıyoruz.
Denizhan Erinekçi: Vardiya çok iyi gidiyor/gitti.
Ozan Topsöğüt: Türkiye Pavyonu'ndaki Vardiya keyifli bir deneyimdi. İlk olarak, öğrenci grubu ve öğretmenler son derece iyi bir şekilde çalıştılar - takım birlikte çok iyi çalıştı ve harika bir final parçası yarattı. Konu çok ilginç ve iyi yapılandırılmıştı.
Deniz Ağaoğlu: Vardiya beklediğimden çok farklı geçiyor. Yapılan işlerin yaratıcılığının ötesinde pavyonun asıl fikrinin çok daha çarpıcı ve ses getirici olduğunu burada bizzat deneyimlemiş oldum. Ve oldukça heyecan verici olduğunu söyleyebilirim.
Berfin Mollavelioğlu: Vardiya gerçekten çok değişik bir vizyon edinmeme yardım etti. Çünkü, diğer eylemsiz işlerin arasında, bizler, vardiya olarak nefes alan, konuşan, yemek yiyen, düşünebilen bir iştik. Vardiya olarak biz, sergilenen idik. Yaptığımız final ürünü ise bu bir haftalık kolektif serginin fotoğrafıdır. Ziyaretçilerin açısından daha enteresan ve ilgi çekici olması bir kenara, bir haftalık süreçte bu yaşanılanların verdiği vizyon ile vardiya hiç bitmemiş gibi geliyor. Bu neşeden geriye çok güzel bir işin ve çok sağlam ilişkilerin kaldığını söyleyebilirim.
Yağmur Hürremoğlu: Vardiya çok keyifli başladı hepimiz için ve aynı keyifle devam ediyor. Dünyanın birçok yerinden gelmiş, farklı arka planlara sahip katılımcılarla Venedik’i ve Venedik sokaklarına yayılmış dokuları -ornamentleri- keşif süreci bizim için farklı bir deneyim süreci sağlıyor.
İsmail Seleit: Bu deneyimle ilgili en iyi şey aslında bilmediğiniz insanlarla çalışmaktı. Birbirimizi tanımak, keşfetmek, çalışmak, her şey gerçekten pürüzsüz ve doğal bir şekilde ilerledi. Kendim için daha iyi bir grup seçemezdim.
Sezin Sarıca: Bu deneyimle ilgili en iyi şey aslında bilmediğiniz insanlarla çalışmaktı. Birbirimizi tanımak, keşfetmek, çalışmak, her şey gerçekten pürüzsüz ve doğal bir şekilde ilerledi. Kendim için daha iyi bir grup seçemezdim.
Alihan Sağlam: Keyifli ve özgün insanlar ile güzel bir üretim süreci geçirdik. İlk zamanlarda nasıl olacağını biz de kestiremedik fakat hep birlikte işe başladık ve ne yapacağımız kendiliğinden belirginleşti.
Coşan Karadeniz: Mimarlık eğitimi almış fakat farklı tasarım anlayışları olan insanlarla beraber bir şeyler üretmek, fikir alışverişinde bulunmak oldukça öğretici bir deneyim. Mimarlık zemininde birbirimize bağlı olduğumuz için hiç yabancılık çekmedim.
Denizhan Erinekçi: Bu konuda gerçekten unutulmaz bir tecrübe yaşadım. Hiçkimse önceden birbirini tanımamasına rağmen uyum ve birlikte çalışmada etkin olma durumu had safhadaydı. Grubun bütün üyeleri sanki el ile seçilmiş gibiydi.
Ozan Topsöğüt: Beklendiği üzere, grupla tanışmadan önce bazı endişeli duygular vardı, ancak gruplar birlikte çalışmaya başladıkça bu hızlı bir şekilde dağıldı. Genel olarak, önceden birbirlerini tanımayan kişilerin birlikte çalışması pozitif bir deneydi.
Deniz Ağaoğlu: Beklentilerimin ötesinde hiç tanımadığım, birbirinden yetenekli ve özel insanlar ile birlikte bir proje yönetmek beni oldukça mutlu ediyor. Ekip arkadaşlarımın yanı sıra birbirinden oldukça farklı disiplinlerden olan atölye yürütücüleriyle de tanışmış olmak harika bir deneyim oldu benim için. Ayrıca dahil olduğum vardiyanın spesifik bir konunun üzerine olup, birbirinden oldukça farklı düşünceler ve yorumlamalarla ortaya konulması, atölye çalışmalarını ve dolayısıyla çıkarılan işleri çok yönlü bir hale getiriyor.
Berfin Mollavelioğlu: Benim için çok güzel ve özel bir üretim süreci oldu, daha önce tanımadığım ve dünyanın bir çok yerinden gelen çok yetenekli olduklarını düşündüğüm mimar ve yürütücülerle bu süreci paylaşmak çok eğitici ve öğretici bir deneyimdi. Süreç içinde hepimizin aslında beklentilerimizin üstünde bir anlaşma, dayanışma ve arkadaşlık ortamı oluşturmamız, üretim sürecini oldukça verimli, eğlenceli ve öğretici bir şekilde geçirmemize katkı sağladı.
Yağmur Hürremoğlu: Tanımadığımız ve farklı bakış açılarına sahip insanlarla üretim yapma süreci aslında biz mimarların eğitim ve iş hayatından aşina olduğumuz ve üretim sürecini renklendirerek güçlendiren bir unsur. Vardiya sürecinde de tanımadığım ve dünyanın farklı yerlerinden, disiplinlerden gelen, farklı ekollerde eğitim almış bu şahane insanlarla birlikte üretim yapma süreci çok verimli, keyifli ve bol çıktılı bir süreç oldu.
İsmail Seleit: Yaratılış sürecinde bilinçaltına güvenmek. Her şeyin gerekçelendirilmesi gerekmiyor (mimarların her zaman unutmaya eğilimli olduğu bir şey).
Sezin Sarıca: İçinde bulunduğumuz, çalıştığımız, ürettiğimiz disiplinin her türlü yeni söyleme açık olmasından bir kez daha etkilendim. Buna bağlı olarak bana kattığı en önemli şey de bu sürecin mekansallaşma potansiyeli/mekansallaşabilmesi.
Alihan Sağlam: Kısa bir süre içerisinde insanların, tasarım ve üretim yaparken birbirini tanıması ve birbirine yardım etmesi diyebilirim.
Coşan Karadeniz: Mimarlığın kağıt üzerindeki tasarımdan çok daha katmanlı ve çok boyutlu, hızlı bir şekilde değişime tepki verebilen bir disiplin olduğu, buna ek olarak teoriği ve pratiği arasındaki gerilimden kendini üretmesi.
Denizhan Erinekçi: Üyeler arasındaki iletişimin sağlığının çalışma ortamına yadsınamaz etkisi. Gülümsemenin önemi.
Ozan Topsöğüt: Tüm deneyim bir eğitimseldi ve sürecin sadece bir yönünü seçmek zordu, ancak benim için en büyük ders, karmaşık düşünce olmadan sanat üreteceğimiz yeni bir çalışma tarzıydı.
Deniz Ağaoğlu: Vardiya projesinde farklı prensiplerin ve görüşlerin açıkça ortaya konduğunu görmek ve bunun müthiş bir kolektif ruhla birleşmesine şahit olmak bence bu sürecin en önemli kısmıydı.
Berfin Mollavelioğlu: Bu sürecin benim için öğretici tarafı, farklı disiplinler üstünde düşünerek, fikir alışverişi yaparak ,anlamaya çalışarak, grubumuz içinde oluşan kolektif bir vizyonla buna bir yorum getirmek oldu. Bu kolektif bilinç içinde bir ürün ortaya koyma sürecimiz ise benim için oldukça verimli ve değerliydi.
Yağmur Hürremoğlu: Vardiya sürecinde mimarlık, sanat ve tasarım arasındaki birbirine karışarak biçimlenmiş olan o güçlü bağ üzerine yaptığımız tartışmalar, benim için mimari üretim sürecine yaklaşımım konusunda oldukça farklı bakış açıları araladı.
İsmail Seleit: Evet katılıyorum. Evet, ben yapıyorum ve onlar da evet yapmalılar.
Sezin Sarıca: Bir önceki sorunun cevabında tam da bunu demek istemiştim, kesinlikle katılıyorum. Mimarlık ve mimarlık eğitimi, tasarım bilgisi dışında çok boyutlu sentezlere izin veriyor. Yapı yapmanın ötesinde mimarlığın düşünsel yoğunluğu beni daha çok heyecanlandıran bir şey bu sebeple Vardiya çok iyi bir fikir. Bana kalırsa mimarlığın meslek tanımı da bu çeşitlenmelerle genişlemekte
Alihan Sağlam: Evet katılıyorum. Bence mimarlık yeni bakış açıları sunduğu için, ayrıca hızlı bir program haline getirilip tüm meslek alanlarına da bir süre okutulması gerekiyor.
Coşan Karadeniz: Evet. Mimarlığın sonuç odaklı değil süreç odaklı bir disiplin olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple Vardiya'nın sürece odaklanmış strüktürü, mimarlığı yapı yapmanın çok ötesinde bir yere konumlandırıyor. Mimarı toplumda çok ayrı bir konumda, farklı disiplinleri birbirine bağlayan bir ağ olarak görüyorum, mimarlık doğası ve varoluşu gereği, bir yapıdan çok daha fazlası.
Denizhan Erinekçi: Mimarları yapar/yapmaz olarak sınıflandırmaya zaten hiçbir zaman katılmadım. Dersine girdiğim sevdiğim bir Profesörüm'ün konudaki lafı şuydu; ''Mimarlık yeniden tanımlamaktır.'' Mimarlık; bizim kendisine kattığımız anlamdan ne eksik ne fazladır. Yapı özellemesi yalnızca bir ölçek daraltma işlemidir. Buna paralel olarak 4. sorunun içindeki ikinci soru cümlesine cevap vermiş olduğumu düşünüyorum. İlk soruya cevabım ise kesinlikle evet.
Ozan Topsöğüt: Mimarları yapar/yapmaz olarak sınıflandırmaya zaten hiçbir zaman katılmadım. Dersine girdiğim sevdiğim bir Profesörüm'ün konudaki lafı şuydu; ''Mimarlık yeniden tanımlamaktır.'' Mimarlık; bizim kendisine kattığımız anlamdan ne eksik ne fazladır. Yapı özellemesi yalnızca bir ölçek daraltma işlemidir. Buna paralel olarak 4. sorunun içindeki ikinci soru cümlesine cevap vermiş olduğumu düşünüyorum. İlk soruya cevabım ise kesinlikle evet.
Deniz Ağaoğlu: Bu görüşe tabii ki katılıyorum. Vardiya projesinin kendisinin de bu düşünceden doğduğunu, tüm atölye konularının mimarlığın bir şekilde parçalanmış alt yapılarına ilişkin olduğunu düşünüyorum. Mimarlığın tüm bunları kapsayan bir öğreti ya da olgu olması düşüncesinin aksine, kendisinin bu parçalardan, düşüncelerden güç aldığı ve ancak bu şeklide var olabildiği fikrini savunuyorum.
Berfin Mollavelioğlu: Kesinlikle katılıyorum, bence vardiya, mimarlığın sonuç ürün kaygısının yerine, süreç ve kolektif üretim potansiyellerinin üzerinde duran, mimarların bu kimliğini ortaya çıkaran bir projeydi.
Yağmur Hürremoğlu: Mimarların yapı tasarlamanın ötesinde bir konumları tabiki var ve olmalı. Mimarlık, bireysel, toplumsal ve kültürel bir yeniden üretim aracıdır. Üretim süreci yalnızca mekan tasarımı olarak sınırlandırılamaz. Mimarlık üretimin merkezinde oturan öznenin, yani insan ve toplumun, varoluş halleri üzerine düşünme biçimlerinin bütününü kapsar. Bu anlamda Vardiya’nın çok anlamlı ve güçlü bir yaklaşım sergilediğini düşünüyorum.
İsmail Seleit: Akustik mekanlar
Sezin Sarıca: Özellikle 'mimarlığın temsili' ve 'mimarlığın sergilenmesi' nin yarattığı paradoks beni heyecanladırdığı için ve Bienal mekanının çok ölçekli, materyal ve söylemsel olarak da çok katmanlı oluşundan dolayı (biraz da atölyenin bana düşündürdükleriyle) 'Inside Out: Fragments, Monuments and Environments' olsun diyebilirdim.
Alihan Sağlam: Private Space (Özel alan) olabilirdi. Çıkabilecek ürünler acaba benzeşir miydi yoksa çok mu farklılaşırdı merak ediyorum
Coşan Karadeniz: İşlevsiz mekanlar. Her zaman işlevi mekandan tamamen sıyırdığımızda ortaya çıkacak ürünü merak etmiş ve sorgulamışımdır. Bu durum elbette mimarlık ve heykel arasındaki çizgiyi yok edecek, anıtsal ürünler çıkmasına ve estetik üstünden çeşitli tartışmalara sebebiyet verecektir.
Denizhan Erinekçi: Mimarlık ve Dijital Devrim. Parametrik tasarım arayüzlerinin mimarlık üretimlerine giderek artarak katılan etkisi. Farklı ölçeklerde bu yardımcı-sanal tasarımcı programların, mimarlığa genel olarak kazandırdıkları.
Ozan Topsöğüt: Eğer bu yılki Bienal'i düzenliyor olsaydım, retrospektiften ziyade ileriye dönük bir tema seçerdim. Geçmiş bienallerin geçmiş ya da güncel konuşmaları yansıttığını düşünüyorum, ama ben sorumsuzca uzak geleceği tahmin etmeden, yakın gelecek hakkındaki spekülasyonları ele almak istiyorum.
Deniz Ağaoğlu: Öncelikle bu seneki ' Free Space ' temasının bir manifesto niteliğinde karşıma çıktığında çok heyecan verici olduğunu düşünmüştüm. Öyle ki Vardiya projesi de bu temayı oldukça iyi değerlendiren projelerden biriydi, tüm Bienal kapsamındaki işlere bakıldığında, yaklaşımıyla öne çıkan bir kaç projeden biri olduğunu düşünüyorum. Ve ne yazık ki bu temanın, beklentiyi oldukça yükselten ancak işlere bakıldığında yeterince hakkını verilmediğini, ve oldukça ucu açık bırakıldığını söyleyebilirim. Temanın belki de daha spesifik ve düşünsel anlamda değil belki ama sergilenecek işleri iyi anlamda sınırlayıcı bir konu üzerine olabileceği kanısındayım.
Berfin Mollavelioğlu: Bu seneki temanın oldukça potansiyelli ve heyecanlı olduğunu düşünüyorum 'free space' başlığında yenilikçi ve cesur işlerin olmasını hayal etmiştim. Ama belki de' free space' kavramının oldukça kapsayıcı bir potansiyeli olmasından ötürü, çeşitli bağlam yoksunluklarına sebebiyet vermesi bazı işlerde bu yenilikçi yorumun niteliğinde boşluklara sebebiyet vermiştir. Lakin mimarlığın farklı yüzlerinin disiplinlerini bu seneki işlere çoğu zaman dahil edilmediğini gördüm. Yani alan yaratma konusunda mimarize olmaktan kaçınmaya yeltenirken kimi işlerin bu durumu bir özgürlük değil de zorlayıcı bir yük olarak gördüklerini düşünüyorum. Tabi bu bir genelleme olmamakla birlikte sergiyi gezen bir misafir için çeşitli pavyonların detaylarında bu gözlemi yapmak da mümkün olacaktır. Bu özgürlüğü kısıtlamak değil de, bir nebze olsun daha fazla tanımlamak, bu sergiyi tekilleştirecektir ve pavyonların her birinin bir bütünün parçaları olarak karşımıza çıkmasına imkan verecektir. Kürator olarak ben ise, her bir pavyonun üreticilerinin kendi ülkelerinin yerel malzemelerini teknolojik ve hatta robotik bir üslup ile yeniden yorumlamasından oluşan pavyonlar serisi ile bienali kürate etmek isterdim. Geleneksel malzemelerin birleşim tekniklerini yazılım ile sorgulayarak geleceğe dair yeni parantezler açılmasını ve bu esnada gene de her ekibin hangi yerel malzemeyi hangi verimlilik sebeplerinden seçtiğini inceleyen bir bienal benim tercihim olurdu.
Yağmur Hürremoğlu: Venedik Mimarlık Bienali’nin bu seneki küratörü olsaydım, Arevena’nın bir önceki bienalde belirlediği temanın, ’Cepheden Bildirmek’, izinden gitmeye devam etmek isterdim. Eşitsizlik ortamında mimarların rolünü sorgulamayı hedefleyen ‘’Mimarların Savaşı’’ gibi bir başlıkla yer verirdim sanırım.
İsmail Seleit: Milano'da mimar olarak çalışmak.
Sezin Sarıca: Süreç ve atölyelerin yoğunlukları ve düşündürdüklerinden dolayı daha fazla ürünü olabilir diye düşünüyorum. Belki okulumda Vardiya'ya katılmış diğer arkadaşlarımızla beraber konuşmalara ya da tecrübelerimizi paylaşmaya devam etmek 'enformal' üretimi devam ettirebilir.
Alihan Sağlam: Venedik'teki tecrübelerimi ve anılarımı bir sunum haline getirdim. Dönem başında diğer arkadaşlarıma da faydalı olması için onlara da anlatacağım.
Coşan Karadeniz: Süreci bir de dışarıdan değerlendirmeyi, ve detaylı bir şekilde özümsemeyi.
Denizhan Erinekçi: Henüz buradayım. Yüksek lisansım devam etmekte. Dersler yakında başlıyor, bu pozitif Vardiya sayesinde yıla daha enerjik başlayacağımı öngörüyorum. Her şey için çok teşekkür ederim.
Ozan Topsöğüt: Yüksek Lisans derecemi sürdürmek için döneceğim ve tez çalışmam için Venedik'te tartışılan temaların bir kısmını kullanmayı umuyorum
Deniz Ağaoğlu: Venedik'ten döndükten sonra yüksek lisansımın son yılına çok hızlı bir başlangıç yapmak beni bekleyen ilk şey olacak. Yani bir şekilde ekip arkadaşlarımızla da konuştuğumuz üzere 'gerçek hayata' döneceğiz. Vardiya gerçekten hepimiz için rüya gibi geçiyor. Vardiya'nın bana kattıkları ve kazandırdıkları eminim ki bu süreç içinde bana oldukça yardımcı olacaktır.
Berfin Mollavelioğlu: Yüksek lisansıma devam edeceğim, katıldığım vardiya sürecinde deneyimlerimin bu seneki çalışmalarımda büyük etkisi olacağını düşünüyorum.
Yağmur Hürremoğlu: Bu harika haftanın ardından Milano’ya döneceğim ve tamamen tezime odaklandığım yeni bir üretim süreci başlayacak benim için.
© Tüm hakları saklıdır.